-bmd- MEZAR

440 27 3
                                    

Giden siyah arabanin arkasinfan bakarken hâlâ şoktaydım. Sanki evimizin kapisini açtığımda annemin mutfakta oldugunu burnuma gelen kokulardan anlayıp, sırt çantamın agirligi yuzunden mızmızlanarak odama gecip ustumu degistirecekmis, bu yasananlar yasanmamıs gibi dusunuyordum. Ama degildi. her ne kadar inanamasamda o arka bahçeye gidip o göruntuyu bi daha görmeye cesaretim yoktu.
Yerime çakılıp ne yapacagımı dusunurken bi servis arabasi evimizin önünde durdu ve kapisi açıldı. olamaz. Bu Eliz di.
Normalde eşşek ölüsü diye adlandirdigim çantam suan bana bi pamuk kadar hafifti ve koşup Eliz e yetistim.
Yanina geldigimde egilip biraz soluklandim.
"Eliz" . Küçük mavi gözleri beni tereddutle süzerken devam ettim
"Ablacim gel önce tunç abinlere gidelim"
Aklima ilk gelen Yer orasiydi ve tunç un annesini bi sekilde buraya getirip olayi anlatmaktı.
"Abla annemler bekliyordur neden eve gitmiyoruzki?"
Ellrimi dizlerimden cekip buyuk bir nefes aldim ve tekrar dizlerimin ustunde Yere oturup Eliz le aynı hizzaya geldim.
"Bak kuzum. Bi süre annem ve babamı göremeyecegiz şuan evde degiller ve bizi Sinem teyzelere emanet ettiler. tammami?"
İri mavi gözleri birden kırgınlıkla dolup basını öne egdi sonra cebinden bi kart çıkartıp bana uzattı
"Ama ben anneme anneler gunu hediyesi yapmıştım"
Dedi hafif aglamakli sesiyle. Elindeki kartı alıp açtım. Yamuk yumuk yazılarla 'seni çok seviyorum canım annem iyiki varsın' yazıyordu. Bu herne kadar bizler icin basit olsada bi anne nin en mutlu anlaridir belkide. Gözyaşlarımı havaya bakarak geri gonderdim ve kagidi cebimee sıkıştırdım. Hic bisey demeden ayaga kalkip Eliz inde elini tutup ıssız yolda ilerledim. Artık böyle olacaktı sanırım. Sadece ben ve Eliz. Ne annem vardı artık nede babam.
...
Tunç ların kapısına geldigimizde zile bastım ve kapiyi açmalarını bekledim. Kapıyı açan Tunç tu ve çok şaşırmışa benziyordu
"Ş-Şuara senin ne işin var burada?"
Şaşkınlığına isim koyamazken biraz sonra içerden gelen ses herseyi açıkladi. İnanmıyorum bu İpek ti burada ne işi var?
İpek, altın sarısı saçlarını savurup bal rengi gözleriyle bana küçümseyici bi bakış attıktan sonra
"Senmiydin Şuara"
Diye sordu. Onu aldirmadan. Tunç a donüp kırgın ve mesafeli bi tonda
"Annen evdeyse çagırırmısın Tunç?"
Diye sordum. Kafasını hizlica sallayip iceri gitti. Harika şuan ben Eliz ve İpek tek kalmıştık.
" bizde ders çalıcaz işte biraz Tunç la "
Diye lafa atladiginda boş boş suratina 'napıyım?' der gibi baktım. Benden cevap gelmeyince kibirli gözlerinin kat sayisi bir daha artirip saclariyla oynamaya basladi. Şuan keşke tek derdim İpek olsaydi oysaki bilmiyorduki daha dakilarca önce gözümün önünde annem ve babam öldürülmüştü.
"Şuara ne oldu kızım"
Sinem teyzeye bakip sonra Eliz e baktim. Sonra Tunç a dônüp
"Onu iceri gotururmusun annenle yalniz konusmak istiyorum"
Dedim. Tunç Eliz i alip İpekle iceri gecerken. Üzgünce Sinem teyzeye baktim. Zayif, uzun boylu, zarif bi kadindi sinem teyze. Tunç gözlerini annesinden almisti sanirim kahhverengi ve parlakti. Anlini kapatan seyrek kahkülleri cok güzel duruyordu.
Hayir söyleyemeyecektim. Hem olaylari gercegiyle söylemek istemiyordum o adamlara günü geldiginde ben cezalarını vermek istiyordum. Kendimde gerçegi soyleme cesaretide bulamadigim icin. Yutkundum ve kafamı kaldirip Sinem teyzenin tereddutlu gozlerine baktim.
"Sinem teyze okuldan eve dönerken annemler kapiyi acmadi ve ben arka bahceye gecerken çok kotu biseyle karilastim. Hâlâ inanamiyorum"
Sinem teyze egilip beni. omuzlarimdan destek veriri gibi tutarken bir anne sefkati edasiyla bana bakti. Bu şefkati daha şimdiden özlemistim.
"Neye inanamiyorsun kızım?"
Dolan gözlerimi serbest bırakıp hıçkırıklarimin arasinda agladim.
" bu..-bu çok kötü söyleyemem lütfen git ve bak Sinem teyze"
Diyip aglamaya devam. Etim. Verdigim tepkiden aşırı derecede ürken Sinem teyze hic düsünmeden ayaga kalkip bizim evimize dogru yol aldi bende arkasindan gittim. Tam kapiya geldigimizde durdum.yapamazdim bir daha o görüntüye asla bakamazdım. Evimizin bahce kapisinda beklerken Sinem teyze arka bahceye gecti ve gecmesiyle çığlığı basması bir oldu. Mahalledekiler çığlığın etkisiyle sokaga dökülürken ben kulaklarımı kapatıp daha da şiddetli agalamaya devam ettim.
...
Ambulansin açık bagajına oturmus evimize bakarken uzunca fermuarlı iki torbanın görevliler tarafindan tasinip bi araca koblnulmasını izledim. İç sesim onlarin annem ve babam oldugunu söylerken ben susturup öylece bakıyordum sadece. Artik aglamiyordum. Donup kalmistim Eliz hâlâ Tunçlardaydi. Sinem teyze ise polislere ifade veriyordu. Biraz once banada bi kac soru sormuşlardi. O adamları anlatmayip, okuldan geldigimde o manzarayla karsilastigimi ve hemen sinem teyzelere gittigimi söyledim. pek âlâ da inandılar.
Şimdi ne yapacaktim ben annemsiz? babamsiz? daha 10 yaşındayim nasil hesap sorabilirimki o adamlardan? Nasıl öcümü alabilirim?
...
Annem ve babamın yan yana duran mezarına bakarken olayin ciddiyetini kavrayip üzerimden yavaş yavaş şoku atmaya çalisiyordum. Annem ve babam ölmüştü bu bi gercekti. Eliz Sinan amcayla arabada bekliyordu Sinem teyze ise benim yanimda bana göz kulak oluyordu sanırım. Yanımda duran Tunç a baktim yan gözle bana baktigini farkbedip hemen önüme döndüm. biraz daha mezarliklara ilerledim ve cebimden bi kagit cikardim. Bu eliz in anneme yaptigi hediyeydi baş ucuna koyup ikisininde fotografini. Öptukten sonra arkami dönüp ilerledim. ayni zamanda kimseye belli etmeden göz yaşlarımı siliyordum.
O sırada herkesten farkli olarak siyah disinda gayet renkli ve zengin giyinmiş şık bi kadin yanimiza yaklaşıp Sinem teyzeye baktı.
Gülümseyip sonra bana egildi ve çenemi eliyle yukari kaldirip yuz yuze gelmemizi sagladi. Son derece zengin makyajli asalet fışkıran hoş bi kadindi başında ingiliz kadınlarını animsatan bir şapkası vardi bana gülümseyip
"Şuara senmisin?"
Diye sordu. Sadece kafamı sallayabildim.
"Güzel. Bizimle geliyosun küçüğüm sana bundan sonra ben ve eşim. Bakacagiz" kadının dedigine şaşıracak bos boş suratina baktim. Süslü kadın kafasını salaldiktan sonra toparlandim. Ne diyordu bu?
"Şey a-ama kardeşim"
Dedim parmagimla arkamizdaki otomobilde oturan kardesimide göstererek. Normalde ne münasebet demem Gerekirken neden boyle bisey demistimki ben?
"Kardeşin esirgeme kurumuna gönderilecek sen artik bizkmlesin."
Donüp Sinem teyzeye baktım.
"Onlar sana çok iyi bakacaklar Şuara"
Dedi sadece. Tunç ta aynı şaşkınlıkla annesine bakıyordu.
" olmaz benim kardesim var"
Asil kadinin arkasindaki iki izbandut gibi adam benim cılız kollarimdan tutup. İlerletmeye çalıştı. Ama be meydan okurcasına çırpınıp orada kalmak istedim.
"Bırakın. Sinem teyze yardim et Eliz bensiz yapamaz ne olur yardım edin"
Beni götürmekk isteyen kadina donüp
"Ne olur birakin beni yada onuda alalim lütfen "
"Kurum ikinizi birden vermiyor Şuara üzgünüm"
Dedikten sonra izbandutlara dönüp
" götürün"
dedi ve beni bütün. Çabalarima ragmen bi arabaya bindirdiler.

ANTİ MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin