Savage

412 39 38
                                    

Fiona derin nefesler alırken dizleri ellerini bulmuş;dönmeye devam eden başına karşılık bu sefer dizlerinin üstüne çökmüştü.Saçları gözlerinin önünde,kirpiklerinden ileri ıslak tenine batıyordu.Kırpışan bakışlarından bir damla gözyaşı dökülmüştü.

"Lanet olsun."dedi dişlerinin arasından.Ağrımaya başlayan sol kolu,birazdan gözlerinden taşacak olarak yaşların habercisiydi.Ne zaman ağlamaya yakın olsa,sol kolu sızlamaya başlardı.Gerçekten,derin bir üzüntüye sahip olduğu zamanlarda başına gelen bir şeydi bu.

Bir kez daha derin bir nefes alıp kendine gelmeyi hedefledi.Aldığı nefes ciğerlerini yaksa da onu biraz daha canlı kılmayı başarmış;gözyaşlarının kurumasına yardımcı olmuştu.Elleri lavabonun mermerini bulurken zorlukla ayağa kalktı.Aynadaki yansımasıyla karşı karşıya kalmak onu bir anlığana büyük bir üzüntünün boşluğuna tekrar atmaya yetmişti.

"Nefret ediyorum senden."diye mırıldandı genç kadın.Sözlerinde her ne kadar ciddi olmasa da,bahsettiği kişiyi kendi canından çok sevse de;içinde bulunduğu durum bu kelimeleri söylemeye onu teşvik ediyordu.Haftalardır,ondan nefret etmenin mümkün bir şey olduğunu kendisine tembih etmeye çalışıyordu.Ettiği kelimelere kendi dahi inanmasa bile bir şekilde vicdanındaki ağırlığı hafifletmeye ihtiyacı vardı.

Elbise dolabını açtığında,Marley'nin bej rengi üniformasıyla göz göze geldi.Tembel hareketlerle üstündeki kıyafetleri çıkarmış;eteğini ve gömleğini zorlukla giymişti.Boğazına bağladığı kravat;onu boğmaya yetiyordu."Nefes alamıyorum ki."dedi isyankar bir sesle.

Arkasına dökülen kahverengi kumral saçlarını arkasında toplamış;bir tutam saçını önüne salmıştı.Ağlamaktan şişmiş gözlerini nasıl saklayacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.Yavaş adımlarla evinden dışarı çıkmış;karargaha doğru yol almaya başlamıştı.

Etrafta satılan gazeteler,limandaki gemiler,götürülen savaş esirleri ona tek bir şeyi hatırlatıyordu.Bu dünya üzerindeki olan tüm iğrenç savaşları.Tüm dünyayı kaplayan bir hastalık gibi,herkes birbirleriyle savaşıyordu.Fiona,sevdiği adamın;tüm bu savaşların ortasında bir kilit taşı görevi almasından oldukça rahatsızdı.

Genç kadın;Zeke'in titan güçlerinden dolayı bir süreye kadar ölmeyeceğini biliyordu.Ancak bu yine de genç adamın acıdan bağımsız bir hayat sürdüğünün garantisi değildi.Bundan dört yıl önce,Paradis'te olanlar hakkında bilgisi vardı.O günlerin konusunu bir kez açmaya çalıştığında,Zeke'in yüzünün aldığı ifadeyi unutamamıştı.

Fiona karargahta adımlarını sakince korurken omzunu birine çarpmıştı.Saçlarını geriye taramış,yakışıklı adam;genç kadına bıkkın bir bakış atmıştı."Bay Galliard."dedi Fiona sakin bir tavırla.Elindeki belgeleri havaya kaldırdı."Kaptan Yeager'ın yanına mı gidiyorsunuz?Bunları imzalatmam gerekiyor da."

Porco;karşısında duran kadını baştan aşağı hafifçe süzdü.Ağlamış olduğu gözlerinden kaçmamıştı.İçinden ona iyilik yapmak gelmiş;genç kadının elindeki belgeleri hızla almıştı."Ben imzalatırım;siz yorulmayın."dedi hızlıca.

Fiona;elinden hızla alınan kağıtlara bakakalırken hiçbir şey söylememişti.Ellerini iki yana açmış;şaşkınca Porco Galliard'ın arkasından bakakalmıştı."Dur."dedi sessizce.Ancak attığı tek bir adımla gözlerine yayılan yaşları düşündü.Zeke ve onun tüm ekibinin önünde ağlamak isteyip istemeyeceğini düşündü.

//

"Bu belgeler size gelmiş;sizin imzalamanız gerekiyormuş Savaş Şefi."dedi Porco elindeki kağıtları uzatırken.Zeke,kahvesini yudumlarken bir yandan da kağıtlara göz gezdiriyordu.

"Kahve almaz mısın,Galliard?"dedi Zeke kağıtları dikkatle okurken.Porco,masada duran fincanı eline almış;bir yandan kahvesini dolduruyor bir yandan da kaşlarını çatmış adama bakıyordu.Elinde tuttuğu kağıtlarda yazanlardan pek memnun olmuş gibi durmuyordu.Sarışın adam başını yavaşça silah arkadaşına çevirmişti.

Sole Salvation•Zeke YeagerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin