Are we still?

358 36 37
                                    

Fiona,üniformasını giymiş ve kravatını bağlamıştı.Bu karnavalın ortasında etrafı inceliyor,topuklu ayakkabılarının üstünde dikkatli adımlarla ilerliyordu.Aklı çok karışıktı.Kendine söylenenler,Zeke'in onu bir anda terk etmesi onu derinden üzmüştü.Her ne kadar bu birlikteliğin sallantıda olduğunu bilse de hiçbir açıklama olmadan yüz üstü bırakılması canını acıtıyordu.

"Ne yaptım ki ben?"dedi kendine karşı.Ne yapmıştı ki,Zeke onu bir anda terk etmişti.Onun gerçekten kim olduğunu bilmesi mi?Uykusunda mırıldanarak tekrarladığı cümleler mi?Kraliyet kanı taşıyan güçlü bir titan olduğunu bilmesi gerçekten bir ayrılığın sebebi olabilecek kadar keskin miydi?

Etrafta uzun süre sonra ilk defa eğlenen Eldialıları görmek genç kadını üzmüştü.Onların,burada Marley'in ortasında ne büyük zorluklarla yaşadığını biliyordu.Belki sıradan bir Marleyli olsaydı kalbi ve aklı gazetelerdeki saçmalıklarla yıkanırdı.Ancak Eldialı biriyle birlikte yaşamak,onun anılarını birinci ağızdan dinlemek ona başka bir bakış açısı kazandırmıştı.

Bu karnavalın müthiş heyecanı herkesi kaplamış olmalıydı ki,tüm yüzler gülüyordu.Hatta,uzun süredir suratı asık olan Porco Galliard bile gülümsemeye başlamıştı.Fiona,kalbine giren ince bir sızıyla birlikte eli göğsüne gitmiş;yavaşça bir banka oturmuştu."Lanet olsun."dedi dişlerini sıkarken.Harcadığı gözyaşlarından geride kalan bir şey olup olmadığından emin değildi ancak yine de ağlamaya başlayacak gibi bir his dolmuştu içine.

"Pardon hanımefendi?"

Genç kadın kendisine seslenen adamı bir süre sonra duymuştu.Oturduğu banka oturmak için izin istiyordu.Kahverengi gözleri genç adamın bedenini hızla inceledi.Kolunun altında duran değnek ve sargıyla kapanmış bir gözüyle mahvolmus haldeydi.Suratında zerre duygu ibaresi gözükmüyordu.Fiona hızlıca yana kaymış eliyle genç adama oturmasını işaret etmişti.Başını tekrar çevirip,genç adama bakacak cesareti kendinde bulamıyordu.Utanıyordu,bütün bunların sebebinin kendi milletinden kaynaklanan,adına çalıştığı ordudan kaynaklandığı biliyordu.

"Teşekkür ederim."dedi genç adam da sakince.Fiona sessizce başını sallamış,gözleri ise kalabalığı izlemeye başlamıştı.

"İnsanlar ne mutlu."diye mırıldandı genç adam.Yeşil gözleri,dikkatlice etrafı inceliyordu.Fiona ise sesini çıkarmamış,yalnızca başını sallamıştı.
Soğuk ya da kibirli gözükmek gibi bir kaygısı yoktu,yalnızca iletişime geçmek istemiyordu.

"Pek konuşkan değilsiniz sanırım."dedi Eren.Genç kadın,karşısında duran adamın kim olduğundan habersiz bir şekilde yalnızca kafasını sallamıştı.Bakışlarını yana çevirmeye dahi kendinde hak görmüyordu.Kalbi bu kadar adaletle dolu olan bir kadının abisi gibi birini sevmesi yeşil gözlı adamı yalnızca içten içe eğlendirmişti.

Yanlarına yaklaşan bir çocuk elinde tuttuğu tepsiyi genç kadına doğru uzattı.Fiona yorgun bakışlarını çocuğa çevirmiş;tepside duran bardaklara bakmıştı.Derin bir çekerek ceketinin cebine elini atmış ve birkaç bozukluk bulmuştu.Küçük çocuğa bozuklukları verirken bir bardağı alıp bankın üstüne bırakmıştı."Şekerli içeceklerden pek hazzetmem."dedi sakince."Size aldım,lütfen kabul edin."

Eren bunu kabul ederken renkli şerbeti dudaklarına götürmüştü.Boğazından akan sıvı birazcık da olsa kendini canlı hissetirmişti.Ne de olsa taşıdığı tüm bu güç ve yediği iğrenç hastane yemekleri onu güçsüz kılmıştı.
Bakışları tekrar üzgün kadını buldu.Uzun süredir ağladığını söylemek için çok akıllı ya da dedektif olmaya gerek yoktu.Solgun suratı,çatlamış dudakları,silmekten kızarmış ve yara olmuş burnu herşeyi açıklıyordu.

"İnsanların sevdikleriyle birlikte olduğunu görmek ne güzel."dedi karnavaldan bahsederken.

Bu cümle,Fiona'nın tüm iç dünyasını sarsarken yüz ifadesini izlemek Eren için eğlenceden başka birşey değildi.

Sole Salvation•Zeke YeagerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin