-2-

60 4 0
                                    

Sabah nasıl kalkıp da hazırlıkların oryantasyon gününe gittiğimi hatırlamıyorum.
Vardığımda gözlerim dershaneden yakın arkadaşım Damla'yı aradı.
Yanına koşa koşa gittim ve resmen üstüne atladım.
"Selam!"
Konuştuğumu duyunca Damla'nın verdiği tepki şok ediciydi.
"Bi-bi-bir dakika n-ne nasıl?"
Sadece gülümsedim.
"Artık konuşmaya mı karar verdin?"
Utanarak kafamı aşağı eğdim.
O sırada bir öğrenci gelip karşımızdaki mantar panodan sınıflarımıza bakmamızı istedi.
Listede ilk Simay'ı aradım.
Zaten okuldan yakın olduğum biriydi ve Gülce olayından sonra daha çok yakınlaşmıştık.
Şuan en yakın arkadaşımdı.
"A-a çılga?"
"Nil?"
Birkaç gönüllü 9. sınıf öğrencisi etrafta dolaşıyor, sınıflarımıza bakıp hocaların gelmesini beklememiz gerektiğini söylüyordu Ve onlardan biri arkadaşım Nil'di.
Biraz konuştuktan sonra 7. sınıfta gittiğim dershaneden şuan 9.sınıfta olan arkadaşım Samet'i gördüm. Onunla da az konuşmaya çalışarak lafladım.
"Hadi artık sınıfının yanına git."
Veda edip söylene söylene D sınıfını aradım. Kendimi tutamayıp dışımdan küfrettim.
"Siktiğimin şubesi son üç yıldır D sınıfındayım!"
"Ooo küfür de edermişiz."
Kafamı çevirince uzunca bir çocuk gördüm. Dolgun dudakları, biraz yamuk bir burnu vardı. Yakışıklı sayılırdı. Gülümsüyordu.
Onu takmayıp sınıfımın yanına gittim. Yalan söylemeyeyim ilk baktığım şey yakışıklı veya tatlı erkek olup olmadığıydı.
Maalesef yoktu.
"Mehabalağ!"
Bozuk bir Türkçeyle konuşan şişman ve şirin bir kadın göründü. İsminin Monique Serim olduğunu, bizim sınıf hocamız olduğunu söyledi.
Sonrasında bizi daire yaptı ve herkese ismini söyletti. Bitince herkes teker teker kendi isminden başlayıp herkesin ismini saydı.
"Emir...Alp...Duru...Kaan...Zeynep...Nisan..."
Bu salak oyun bitince aklımda sadece çiçekli bir tişört giymiş olan Buket'in ismi kalmıştı.
Ardından okulu gezdirdiler, sınıflarımıza geçtik. Tanrım kabus!
Geçen yılki gibi Berruyla oturuyordum. Onunla oturmayı sevmediğimden değil. Sadece geçen yılki zor zamanları hatırlamak istemediğimden.
Önümüzdeki günler ihtiyacımız olacak defterleri yazdırdı Madame Serim. Onları almamızı istedi. Ardından 9. sınıf olan ve geçen yıl Madame Serim'in öğrencisi olan birkaç kız etek boyundan, pantolondan okul kurallarından ondan bundan bahsetti.
Bu sıkıcı iş de bitince herkes tiyatro salonuna toplandı. Gözlerim Simay'ı aradı. Onu bulduğum an yanına gittim ve okulun hocaları bizlere okul hakkında bir şeyler anlatılırken Simayla mesajlaştık. Sonraki gün çıkışta Kadıköy'e inmeye karar verdik.
Bunun haricinde durmadan bir dokuzuncu sınıf öğrencisine bakıyordum. Hafif turuncu saçları olan uzun bir oğlandı. Yakışıklıydı ve eminimki salondaki çoğu kız onu kesiyordu.
Aklıma Doğukan'ı getirmişti.
Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimi kovdum.

"Çılga abla hadi kalk geldik."
Servis şoförümüz olan Cengiz Abi bana sesleniyordu. Okuldaki işkence bittiğinde servislere binmiş, evin yolunu tutmuştuk. Eve vardığımda üstümü değiştirdim, biraz nutella yedim ve eşyalarımı alıp bisiklete atladım. Kulaklıklarımı takıp caddeye inmeye başladım.

Bisiklete binerken aldığım hazzı, hissettiğim mutluluğu veremeyen insanların varlığını hatırladım Enes mesaj atınca.
Her hafta ayrı kız götüren bu çocuktan bir zamanlar hoşlanmıştım. Aptallığıma bir kere daha güldüm. Bisikletimi Nezih'in yanındaki küçük demirlere kitledim ve okul kıyafetlerini alacağım yere gittim.
İşim bitince orada çıktım ve okulun istediği simsiyah bir Converse için tüm caddeyi dolaştım. Sonunda Boyner'de bulup aldım. Bu kadar alışveriş bana yeterdi ama daha defter kalem alacaktım.

En sonunda torbalarla eve girdim. Her yanım ağrıyordu. Kıyafet alışverişi dahil alışverişi sevmezdim. Market alışverişi hariç.

"Kızım ben geldim!"
Kapı çarpılma sesi duyuldu. Topuklu sesleri,dolabın kapağını açtı, ayakkabılarını yerleştirdi, kapağı kapattı. Odamın kapısı aralandı ve annemin başı göründü.
"İhtiyacın olan her şeyi aldın mı?"
Kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim.
Akşam yemek zamanı annem de babam da giyinmiş ve dışarı çıkmaya hazırlardı.
"İyi eğlenceler."
Kızlarının seslerini uzun süredir duymamaya alıştıklarından önce sesin kaynağını fark edemediler. Boş boş etrafa bakındılar.

"...annemle babama da artık konuştuğumu kanıtladım. Çılgına döndüklerini yazmama gerek yok sanırım. Bana para verdiler ödül olarak. O kadar sinirlendim ki anlatamam. Aa unutmadan yarın o turuncu saçlı çocuğun ismini öğrenmek istiyorum. "

Günlüğümü kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Her şeyin iyi olmasını umarak.
Neler yaşayacağımı bilmeden.
Aklımda yoldan geçen birinden duyduğum ve aklıma takılan cümleyle.
"Çünkü ben bir erkeğim ve asla sevmem."

Mavinin KaranlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin