¹

10.6K 283 19
                                    

Hepinize merhaba arkadaşlar. Bu hikaye Kumsal adlı kızımızın hayatını anlatıyor. Başlarda aile ile ilgili olaylar olsada sonrasında farklı olayların olacağını belirtmek isterim. Öyleyse hikayemize geçebiliriz.
Ama önce oy vermeyi ve bol bol yorum atmayı unutmayın!

Kumsal Keskin'den

Bugün büyük gündü. Yıllar sonra İzmir'e geri dönüyorduk. Orayı çok özlemiştim. Aslında tatillerde oraya sık sık giderdik ama bu sefer temelli olarak orada kalacaktık.

Bu arada, ben Kumsal. Kumsal Keskin. Müzisyenim ve ayrıca kemik iliği kanserine sahip bir kızım. Hayat hiç beklemediğim bir yerden vurmuştu tam 2 yıl önce. Her neyse, daha 17 yaşındayım. Ve evet hala liseli ve 12. sınıfım. açıkçası 3 yıl öncesine kadar sınavlar falan götümü tutuşturuyordu. Ama 3 yıldır takmamaya başladım. Çünkü artık bunlara ihtiyacım yoktu.

Nedeniyse şu; ben kendimi müziğe adamış bir insanım. Küçüklüğümden beri şarkı söylemeye bayılır onun yanı sıra gitar, keman, piyano, bateri ne varsa çalıyorum. Bir gün, 9. sınıfın başlarındayken sırtımda gitar meydana indim. Gidip şarkı söylemeye başladım. Yanlış anlamayın, para için değil. Keyfimden. Hah işte o gün bir müzik ajansı tarafından keşfedildim.

Sağ olsunlar her türlü desteği verip beni geliştirdiler. Ve onlarla beraber çalışmaya başladım. Yaptığım müzikler piyasayı salladı. Sallamaya da devam ediyor. Ama şunu belirtmek isterim ki kimse gerçek kimliğimi bilmiyor. Sadece ailem, arkadaşlarım ve menajerim biliyor. Yüzümde hep bir maske ve şapkayla geziyorum müzik yaparken. Tanınmak için, kendimi dünyaya göstermek için hazır hissetmiyorum henüz. Şarkı söylerken çıkarıyorum maskemi ama yüzümü de gözükmeyecek şekilde saklıyorum. Sadece sesimi biliyorlar, bir de takma adımı. Adım Kumsal olabilir ama insanlar beni Mania olarak tanıyor. Sebebiyse Mania isminin annemin adına çok benziyor olması. Maria..

Birazda ailemden bahsedeyim. Annem maalesef 6 yıl önce vefat etti. Ve bunu düşünmek canımı o kadar yakıyor ki. Babamıysa bilmiyorum. O yıllardır Türkiyede. Abim ve ben küçükken sürekli annemi döverdi. Bir gün yine içip içip evin kapısına dadanmıştı. O gün o sarhoşlukla annemi dövdüğünde abim dayanamayıp annemin önüne geçmişti. Ama dayağı o yiyince annem öfkeden çıldırmıştı. Hemen abim ve beni alıp İngiltere'ye yani memleketine geri döndü. Ben daha 7 yaşındaydım buraya geldiğimizde. Abim ise 14'tü. Annem öldükten sonra abimle yaşamaya devam ettim. Beraber geçinip gidiyorduk. Ama sonra hastalığım ortaya çıktı. Uygun ilik bulunamadı henüz bu yüzden Türkiyede yaşayan akrabalarımızın yanına gitmeye karar verdik. Ayrıca doğduğumuz yerde kalma fikride hoşumuza gitmişti. Hem annem de burada yalnız kalmamış olur dedik. Ve işte o ani kararla apar topar İzmir'e gidiyoruz.

"ABİİ!! ABİ!!" seslenişlerimi duyan abim hemen yanımda bitmişti.

"Ne oldu güzelim?" dudağımı büzüp üzüntülü bir ses tonuyla konuştum.

"Annemin bana doğum günümde hediye ettiği kolyemi bulamıyorum. Onsuz yapamam biliyorsun." dediğimde ellerini yanaklarıma koydu ve beni kendine çekip sarıldı.

"Bekle birtanem hemen buluruz şimdi sürekli düşürüyorsun bir yerlerde zaten. Yine buluruz gel arayalım." diyerek çekiştirdi beni.

Uzun süre aradıktan sonra bulmuştuk. Derin bir oh çektim. Hemen boynuma taktım ve kalan eşyalarımı da toparlayıp aşağı indim.

KumsalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin