İnsan hep bir maske taşır yüzünde . Çevresine, ailesine , iş arkadaşlarına yaranmak için. Ben maskemi 30 lu yaşlarımda sandığa kaldırdım. Önceleri zordu ama zamanla herkes beni olduğum gibi kabul etmek zorunda kalınca ben olmak zevkli olmuştu. Yine de maskesiz yaşadığım zamanlarda çevremdeki maskelerin kurbanı olduğumu ölürken anladım. Kendimi sert, yıkılmaz, dirayetli sanırken aslında ne kolay kırılabilen biri olduğumu da hayatımın son deminde öğrendim. Bu yüzdendir ki yüzünde maske olan insanlara karşı daha da mesafeli olamak kendi benliğimi korumanın yolu gibi geldi her zaman. Şimdi fark ediyorum ki bu sadece gerçeklerle yüzleşmemek için oluşturduğum bir bahane.
Gece nöbetini bitirir bitirmez karakola döndüğümde içtimadan yeni gelen askerleri selamlayıp yönetim odasına giderek imzamı attım. Yorgun ama kafamda bir şeyleri netleştirmiş olmanın verdiği rahatlıkla odama giderken karşılaştığım Mustafa'ya gülümseyerek:
" Gel Mustafa al bu evrakı imzalanacakların arasına yerleştir. Beni de öğlen yemeğine kadar uyandırma." dediğimde Mustafa selam verip elimdeki zarfı alarak uzaklaştı. Duş bile yapacak halim olmasa da soyunup hemen suyun altına girerek vücudumu temizledikten sonra yatağa dar düştüm.
Ne kadar uyudum bilmiyorum ama yüzbaşı Veysel'in sesi ile yataktan fırladım. Gözlerinden ateşler fışkırtarak yattığım yatağın dibine kadar gelip elindeki nakil talep belgesini sallayarak:
" Bu ne demek oluyor Ahir?"
Yataktan kalkıp hazır ol konumuna geçerek:
" Nakil talebim yüzbaşım"
Sinirden seğiren gözü ile bana dik dik bakan Veysel kükreyerek:
" O kadarını görüyorum Ahir ben nedenini soruyorum."
Pozisyonumu bozmadan başımı daha da dikleştirerek:
" Size açıklama yapmam gerektiğini sanmıyorum yüzbaşım."
Bu sözümle çileden çıkan Veysel yüzbaşı elindeki kağıdı param parça edip suratıma fırlatarak:
" Onaylamıyorum." dediğinde ise bendeki kayışlarda kopmuştu artık:
" Yüzbaşım karşınızda dünkü çocuk yok. Size daha önce de söyledim beni Ahsen ile karıştırmayın. Yönetmeliği ve gereklerini sizin kadar bende biliyorum. Saygımdan sizi çiğnemedim ama bu dilekçeyi gidip üste yazarak onaylatabilirim." deyince Veysel ellerini saçlarına geçirip çekiştirerek:
" Anlamıyorum seni neler oluyor düne kadar böyle bir şey yoktu. Dün olanlar yüzünden mi?"
" Yüzbaşım affınıza sığınarak söylemek zorundayım ki ben hiç bir askerin kanına giremem. Onur burada yaşayabileceklerimiz için sadece bir örnekti." Veysel az da olsa sakinleşip karşıma geçerek derin bir nefes alıp:
" Ahir biz askeriz ve bu mesleği seçerken sonuçlarını bilerek seçtik. Bu sen olsan da olmasan da yaşanabilecek bir hadiseydi. Bu nedenle bu kararını bir kere daha gözden geçirmeni istiyorum. Sen iyi bir askersin ve ben iyi bir askeri kaybetmeyi göze alamam. "
Lafını bitirdiğinde aramızdaki sessizlik odaya telaşla giren Samet ile bozuldu. Nefes nefese kalan Samet ikimize birden endişe ile bakarak:
" Komutanım Binbaşı Yasin Güçlü geldi. " dediğinde Samet'in suratına boş boş baktım ama Veysel'in tüm yüz kasları gerilmişti. Onları bu kadar gerenin binbaşının rütbesi değil de kendisi olduğunu anlamak için alim olmak gerekmiyordu.
" Binbaşı Yasin Güçlü kim?"
Yüzbaşı ve Samet birbirine bakıp sonra bana döndüklerinde yüzbaşı :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ (BXB) (TAMAMLANDI)
AçãoAhir ERBAŞ güçlü ,sert , titiz ve 30 yılını bir kadınla askerlik mesleğine adamış bir adam . Ama yaşamın cilvesi işte bir deney sonucu ölümle tanışır ve gözlerini gevşek, disiplinsiz , tembel ve eşcinsel Ahsen'in bedeninde açar. Sonrasını ben de bil...