BİR TAŞLA İKİ KUŞ

1.9K 159 18
                                    

    Her zaman yaşamda zor kararlarla yüzleşmek zorunda kalır insan . Ve verdiği kararların ağırlığını sırtında taşımakta o kişinin kararı yüzünden çekeceği cezadır. Ben zamanımda pek çok zor karar verirken bunların bazıları doğru bazıları ise yanlıştı. Ama en yanlış kararı askerlik görevimde değil özel hayatımda vermiştim ki bunun ceremesini de değer verdiğim meslektaşlarım çekmişti. Bu nedenle olsa gerek daha temkinli hareket etmek adına kantinden çıktığımızda savcı ile birlikte santrale gitmiştim.

OLAYLARDAN BİR KAÇ SAAT ÖNCE

    Santrale geldiğimizde görevli askeri dışarı yolladım. Her ihtimale karşın konuşmalarımız gizli kalmalıydı.Üssün numarasını çevirdikten sonra karşıma çıkan askere Yarbay Yakup Güçlü ye bağlamasını istedim. Kısa bir bekleyişin ardından duyduğum tanıdık tok ses ile duruşunu düzelttim. Adamın sesi bile otoriterdi.
"Buyurun üsteğmen,beni aramanıza neden olacak kadar önemli olan mevzu nedir?"

" Karakolda bazı isyankar eylemler olacağına dair imareler gördüm. Ne yapmam gerektiği konusunda sizden talimat almak için aradım."

 Söylediklerimi dinledikten sonra kısa bir süre sessizlik oldu. Ardından yarbay kesin talimatını iletti.

" Durumu değerlendirip netleştirdikten sonra destek için elimden geleni yapacağım." 

 Yarbaya teşekkür edip kapatırken bu talimatın bir sınav olduğununda bilincindeydim. Telefonu kapatıp savcıya döndüğümde kollarını göğsünde birleştirmiş kapıya yaslanmış halde beni izlediğini fark ettim.

" İç güdülerini devreden çıkar ve objektif bir bakış açısı ile delillere yönel."

 Her şeyin ne zaman başladığını düşünürken bir detay ilgimi daha fazla çekmişti. Binbaşının geldiği gün düştüğümüz pusu gerçekten şaibeliydi. Bizim restorandan çıkışımızı haber almaları neyse de yol güzergahımızı bilmeleri işte garip olan ilk detay buydu. Bu düşünce ile santralin yanındaki sandalyeye çöktüm. İkinci önemli detay ise Sametlerin bilinmeyen bir numaradan ihbar alıp bizi elleriyle koymuş gibi bulmalarıydı ki bu içlerinden birinin bu olaylara kayıtsız kalmadığının göstergesiydi. Düşüncelerim arasında boğuşurken savcının sesi ile kendime geldim.

" Ben de askerlik yaptım ve genelde askerler gurup halinde dolaşırlar. Bu askerlerin birlikte takıldıkları kişileri incelersen aradığın açığı bulabilirsin bence yarbay."

" Haklısınız savcım ve yardım edecek kişiyi tanıyorum." dedikten sonra yerimden kalkıp santral odasından çıktığımda kapıda duran askere Mustafa'yı çağırmasını söyledim. Tekrar odaya döndüğümde kafamdaki düşüncelerimi savcıyla paylaştım. Anlattıklarımı sabırla dinledikten sonra:

" Açıkçası dikkatle bakmayan biri için fark edilemeyecek ayrıntılar ancak sizin gibi deneyimli bir asker bunu görebilir. Peki planınız nedir?" dediğinde çalan kapı konuşmamızı böldü. Girin dediğimde içeri giren Mustafa selam durup benden rahat komutunu aldığında yüzüme meraklı bakışlarını sundu.

" Mustafa bu Ahmet ve yandaşlarını tanıyor musun?"

 Mustafa sorumu anlamış olsa da nedenini anlamamış olacak ki bir süre yüzüme boş boş baktıktan sonra ben kaşımı kaldırdığımda konuşmaya başladı.

" Üsteğmenim bunlar 10 kişiler şu Buse hanımın olayından sonra divanı harbe verilen askerlerin yerine geldiler."
  Mustafa'ya kısa bir bakış attıktan sonra olayların gelişimini tarttım. Gerçekten de tüm soruların cevapları yerli yerine oturmuştu. Ancak kafamda beliren soruyu benden önce savcı dillendirdi.
" Bu guruba uymayan biri var mı?"
Savcının sorusu ile şaşıran Mustafa bana onay bekleyen bir bakış attığında başımla verdiğim onayla:
"Aslında var savcı bey. Eren İzmir' li ve fazlasıyla nazik bir genç."  diyerek verdiği cevapla ben ve savcı sorularımızın cevaplarını almış olduk. Mustafa'ya Eren'i sorgu odasına sessizce getirmesini söyleyerek gönderdikten sonra savcı ile birlikte Teoman ve Ertuğrul hakimin yanına geçtik. Bizi gören ikilinin neşeli yüzleri bizim ciddi suratlarımızla bozulurken hakim savcıya yanaşıp:

ÖLÜMSÜZ (BXB) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin