~3. BÖLÜM ~

42 5 42
                                    

Donmuş bir şekilde hızla uzaklaşan adamın sırtına bakıyordum. Ne içeri girebiliyor ne de adamın peşine düşebiliyordum. Hareket etmem lazımdı. Ama kıpırdamıyordum. Mine' nin koluma dokunmasıyla sanki kaçan adam beni yakalamış gibi korktum. Mine şaşkın ve anlamaz gözlerle yüzüme bakıyordu.

- Iyi misin abla?
- Hih!
- Iyi mi...
- İyiyim iyiyim. Ne oldu içeride?
- Bilmiyorum. Gidecektim seni hareketsiz bir şekilde görünce bakayım dedim.
- Ben bir bakayım içeri, derken çoktan koşarcasına yürümeye başlamıştım bile. Evde ki kalabalık kendi aralarında konuşarak içeriden yavaşça çıkmaya başlamışlardı. Biz de aralarından sıyrılıp içeri girdik. Annemin yanına yaklaştım. Yerlerde hep cam kırıklıkları ve meyve suyu vardı. Yerdeki krem renkli kilim meyve suyu yüzünden turuncu olmuştu. Camlara basmamaya dikkat ediyordum.

- Anne! Ne oldu? İyi misiniz?
- İyiyiz Duru. Önemli bir şey değil.
- Ne oldu ki?
- Ben elimde tepsiyle mutfaktan çıkarken Ege de Kiraz'ı odadan çıkarmış kovalamaca oynuyormuş. Geldi bana çarptı tabii elimdekiler de yerleri boyadı.

- Ay çok korktum Anne. Bir de herkes bir anda buraya koştu, dedirten sonra eğilip yerden camları toplamaya başladım.

- Kızım bırak ben toplarım.
- Olsun ben de yardımcı olurum.
- Dikkat et o zaman.
- Tamam annee, derken anneme bakıp sırıtıyordum ki elime cam battı. Yüzümde ki sırıtma tuhaf bir ifadeye döndü ve elime baktım. Parmağından bir damla kan yere damladı.

- Ah be Duru bu nasıl dikkat azıcık sakar olmayıver be kızım. Seher bir bez getir mutfaktan! Mine sende banyodan yeri silmek için paspas ve havlu getir.

Annem emirleri sıralarken elimdeki kesiğin derinliğine bakıyordu. Çok kesmemiştim. Seher abla bezi getirince annem elime baskı yaptı. Sonra boşta olan elimi diğerinin üstüne bastırarak kendi elini geri aldı.

"Sen şimdi git kanama durana kadar baskı uygula üstüne" diyerek beni yolladı. Bahçeye çıkıp Asena' yı aradım gözlerimle. Asena ' yı Engin ve arkadaşlarının yanında buldum. Yavaşça yaklaşıp başımla selam verdim ve Asena yı kolundan tutup sakin bir yere kadar çekiştirdim.

- Duru bir dur! Eline ne oldu?
- Bir şey değil ya küçük bir cam battı.
- O zaman niye beni sürükleyerek buraya getirdin?
- Sana bir şey diyeceğim. Yardımcı ol bana...
- Duru korkutma insanı ne bu ciddiyet ya. Ne oluyor?
- Anlatıyorum...
- Anlat hadi!
- Ben babamların yanından dönerken bizim ormana bakan taraftan yürüyordum. Sonra...

- Eeee... sonra?
- İşte sonra çalıların arasında bir çift göz gördüm. Hem de çok tanıdık geldi. Bir adam vardı.
- Ciddi misin?
- Sence?
- Adam senin gördüğünü anladı mı? Hala orada mı?
- Anladı. Göz göze geldik. Adam arkasına bakmadan koşmaya başladı. Uzun boylu, dalgalı kahve saçları vardı galiba. Gözleri de renkliydi. Tam arkasından koşmaya başlayacaktım ki içeriden sesler geldi. Bende ikileme düştüm. Adam kaçarken ben de adamın hızla uzaklaşmasını izledim. Sana sorum sence ben bunu babamlara söylemeli miyim?

- Durman hata Duru. O anda niye seslenmedin ?
- Ya ne bileyim aklım durdu sanki. O zaman ben gidiyorum söylemeye.
- Git git, derken beni sırtımdan ittiriyordu.

Babamların yanına gidip hafif bir boğaz temizlemesiyle dikkatleri toplamak istedim. Bana baktıkları zaman babamın yanında önce her birinin gözlerinin içine baktım. Her biri soru soran gözlerle bakıyordu. Sonra daha çok babama söyleyerek,

- Baba bir şey söyleyeceğim.
- Söyle Eliz.
- Ben az önce herkes içeriye koşarken - parmağımla göstererek- şu tarafta bizi gözetleyen birini gördüm.
Sözümü bitirmeye kalmadan babam ayaklanmış gösterdiğim yöne bakıyordu. Masadakiler kendi aralarında durumu tartışıyorlardı. Babam,
- Eliz emin misin?
- Evet. Adamla göz göze geldim. Onu gördüğümü anlayınca kaçtı.
- Neden bize söylemedin görür görmez?
- Çünkü o sırada evden büyük bir gürültü kopunca afalladım.

Yönetici Hikmet Amca ben konuşurken yanıma geldi ve dikkatle dinledi. Babam da benim söylediğim yönü yanında birkaç kişi ile kontrole gitti.
- Durucum sen gidebilirsin kızım. Teşekkür ederiz, dedi Hikmet amca. Başımı hafif sallayarak oradan ayrıldım.

~~~~~~~~~

İSYANCILAR...
Annemle babam gittiğinden beri abim ve benim hayatımızda rutin haline gelmiş şeyleri bugün abimsiz yapmak zorundaydım. Çünkü abim aslında benim olan görevimi beni korumak için yapıyordu. Kendi yatağımı topladıktan sonra abimin yatağını toplamaya başladım. Gri çizgili örtüsünü örttükten sonra yerde ki terliğimi ayağıma giyip mutfağa doğru yol aldım. Dün akşamdan kalan bardak ve tabaklarımızı yıkadıktan sonra ağzıma küçük bir parça ekmek attım. İki odaya ayrılmış evimizi düzenledikten sonra bahçede ki tavuklarımıza bakmaya gittim. Yemlerini ve sularını yeniledikten sonra 6 yumurtayı alıp çıktım. Kapılarını kapatırken üst kısımda ki tel elime girdi. Acıyla elimdeki yumurtaları düşürmemek için sıkıca tutunca bir tanesi elimde kırıldı. Gözlerim elimdeki yumurta akı ve sarısının birbirine karışmasına daldı.

~~~
1 Hafta önce..

Kapının hızla vurulmasıyla abim ve ben aynı anda kapıya koştuk. Gelen çocuk nefes nefese bana dönerek,
- Kar.. Kar..Kartal abi seni çağırıyor, dedi.
- Ne oldu?

- Bilmiyorum, yeni planlar yapıyor sanırım. Çok sinirliydi, derken nefesi yavaş yavaş düzene giriyordu. Kısa kahverengi saçları toz dolmuştu. Üstündeki tişört kendisine büyük geliyordu. Kahve gözleriyle cevap arar gibi gözlerime bakıyordu.

- Tamam sen git biz hemen geliyoruz, dedi abim. Ardından kapıyı kapattı ve dalgın gözlerle evde tur atmaya başladı. Gergin olduğu her halinden belliydi. Şakaklarını ovuyordu. Gözleri mavi renginden laciverte dönmüştü.

- Abi ne oluyor?
- Senden onun için bir şeyler yapmanı isteyecek. Sakın kabul etme.
- Ama kabul etmezsem...
- Biliyorum biliyorum. Offf... Sen bana bırak.
- Ne yapacaksın?

Cevap vermeden önce bir süre düşündü. Abim gerilince ben daha çok geriliyordum. Abimin bildiği ve benim bilmediğim neydi?

- Gidelim öğrenelim bir senden ne istiyor.
- Tamam ama bekle önce tavukların kümes kapısını kapatayım öyle gidelim, dedim. O da başını salladı. Sandalyeye oturup tekrardan düşünce seline daldı.

Elime aldığım yem torbasını açtım ve kümesin içine yem döktüm. Arkamdaki horoz bana söylenircesine bağırdı. Önünden çekilip yumurta var mı diye kontrol ettim. Gördüğüm iki yumurtayı elime aldım. Kapıyı kapattıktan sonra hızla arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Kartal abiyi bekletmek istemezdik. Hızlıca koşarken ayağım bahçedeki küreğe takılınca yere kapaklandım. Elimdeki yumurtaları korumak için çaba göstersem de önümde kırıldılar. Ben de yattığım yerden saf saf yumurtanın sarısı ve beyazını birbirine karışmasını izledim...

~~~~~~

Elimdeki yumurta kalıntılarını temizledikten sonra bahçeye çıktım. Abim halen gelmemişti. Endişelenmeye başlamıştım. Çoktan gelmiş olması lazımdı. Abim gelene kadar bahçeyi düzenlemeye karar verdim. Minik bahçemizde ki odunluğa kümesin yanında duran küreği kaldırdım. Çamaşır ipindeki kuruyan pantolonumu aldım ve içeriye götürdüm. Bahçeye çıktığımda sokağın başından birinin koştuğunu gördüm. Dikkatlice bakınca abim olduğunu anladım.
Iyi de abim niye koşuyordu?

~~~
Umarım beğenirsiniz. Biraz kısa oldu bu bölüm;)
Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum:)
Lütfen okuduğunuzu belli edin. Çünkü okuyan kişileri göremiyorum. Kendi kendime yazıp okuduğumu düşünmeye başladım😊



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 19, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İNTİBAH-I BEŞER ( İNSANLIĞIN UYANIŞI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin