Olmaz Mı? 7. Bölüm

39 11 0
                                    

Akşamın gelmesini iple çektiğim bir öğleden sonrası geçirdim kah pencerenin önünde kah masanın başında kah odada volta atarak. Delikanlılık dönemimdeki heyecanla rastlaşmamın şaşkınlığıydı aslında bu. Leyla ile flörtleştiğimizin farkındaydım. O da farkındaydı ki ofisimi kontrol etmeye geldi bu gün. Tamam, aşkıma karşılık bulamamış olabilirim ama Leyla'yı kendimden bile iyi tanır ve analiz ederim. Bu akşam ona hediye olarak ne götüreceğimi belirleyince iş çıkışı zamanının da geldiğini görünce, keyifle ayrıldım binadan.

Eve geçince kısa bir duş alıp, kendime gelmeye çalıştım. Hala akşam için heyecanım geçmemişti. Ardiyeye girince diplere doğru sakladığım kutuyu görünce gülümsedim. Sevineceğinden adım gibi emindim bunu görünce. Zamanın geçmesini beklerken internetteki alışveriş sitelerine girip, Leyla'ya yakışacak yüzüklere baktım ve bir tanesini görünce ' İşte bu o parmaklarda olacak!' dedim ve hemen siparişini verdim. Onu ne zaman boşanmaya ikna edeceğimi ve evlenme teklifini nasıl yapacağımı bilemesem de almak istedim işte hemen. Artık umudum vardı bize dair. Öyle annemden ya da babaannemden kalan yüzüklerden hayır göremeyeceğimi biliyordum. Annemden mutlu olamam konusunda çok destek alamamıştım. Bu sefer yeni bir sayfa açacak ve ne istiyorsam onu yapacaktım.

Geçmeyen saniyeleri sayma işkencesine devam ederken, Leyla'nın mesajı ile uçarcasına çıktım yukarı. ' Çok acıktım ben, hadi gel!' Sen istersin de ben gelmez miyim be kadın? Uçarak çıktığım merdivenlerden, kapının ziline basmadan sakinleşmeyi bekledim birkaç saniye. Ben basmadan zile kapı açıldı ve yıllardır beklediğim o görüntü belirdi karşımda. Bana kapıyı açan ve ' Hoş geldin!' diyen Leyla. Şaşkındım. Hayal ettiğimden bile daha güzeldi. Bundan sonra Leyla evde olduğu sürece anahtar kullanmayacağım ve her seferinde bu manzarayı seyretme hazzını tadacağıma karar verdim. Benim donmuş halime bakıp, gülümseyerek:

- Hadi Salih, geçsene içeri. Daha ne kadar kapıda duracaksın?

- Pardon, dalmışım. Hoş buldum Leyla. Hiç bu kadar hoş bulmamıştım desem?

- Abartıyorsun derim. Ah, elindeki ne senin?

- Tahmin et bakalım?

- Şirince Şarabı mı? Nereden buldun ki bunu? Yıllardır içmemiştim.

- Ben bulurum, sen dert etme Leyla!

- Sanırım kutlama yapacağımız içine doğmuş, hadi ellerini yıka, sofraya gel.

- Hemen geliyorum!

Hazırlamış olduğu sofrayı görünce daha ne kadar nefesim kesilebilir diye düşündüm. Bu kadın beni çok yaşlanmadan gönderecekti bu dünyadan. En sevdiğim yemekler ve en sevdiğim kadın karşımda. Daha ne isteyebilirdim ki? Kutlama demişti değil mi? Neyi kutlayacaktık ki? Sormadan onun söylemesini beklemem daha doğru olur diye düşündüm. Allah'ım lütfen geri dönmeye çalışmasın, Hakan ile barışmasın...... bir sürü kötü ihtimali aklımdan geçirirken, def ettim kötü düşünceleri zihnimden. Geri dönemezdi ki bu işe bizzat el atmış olduğum için haberim olurdu. Hakan'ı da affetmezdi, bakalım neyi kutlayacağız?

Şarabını yudumlarken gözlerini yumduğunu ve eski günlerdeki keyifli anları hatırlamaya çalıştığına emindim. Sakin sakin yemeklerimizi yerken, konuşmaya başladı Leyla:

- Haklıydın!

- Hangi konuda?

- Hakan'ı boşamam konusunda.

- Neye karar verdin?

- Boşandık bu gün!

- Nasıl? Ne ara?

- Aslında sabahın ilk ışıkları ile uyanınca kendime bu eziyeti yapamayacağımı anladım. Sabah da çocuklarla konuşup, onlara söyledim. Bana destek verdiler. Avukatıma anlaşmalı boşanma evraklarını daha önce vermiştim zaten. Hakan ile görüşüp, bana dönmesini istedim avukatımdan. Sözleşmede evimizde çocuklarımızın yanında ben yokken sadece onun kalabileceğini, evlenme durumunda onun evi terk edeceğini falan filan yazdırmıştım. Maddi talepler de halledildi, öğleden sonra avukatıma vekaletimi verip, duruşmaya yolladım. Bitti yani.

- Aslında şaşırdım desem?

- Şaşırman normal desem? Kafamda bitirdiğim, her gördüğümde kendime öfkelendiğim birini hayatımda tutmanın hiç bir anlamı olmadığını fark ettirdiğin için teşekkür ederim Salih.

- Ben ne diyeceğimi bilemiyorum.

- Bir şey deme, yanımda ol, yeterli. Zaten bitmiş bir evliliği devam ettirmek gereksiz bir inattı sadece. Boşanmışlar ekibine ben de dahil oldum desem? Sanırım buraya evli gelip, ikinci günde boşanan ilk personel olma unvanına sahip oldum.

- Hiç de fena bir unvan değilmiş bence. O zaman kadeh kaldırıp, dans ederek kutlayalım bekarlığını.

- Hadi bakalım, kutlayalım!

Şaraplarımızı yudumladık, dans ettik ikimiz de çakır keyif halde saatlerce. Dans ederken başını omzuma yasladı ya, güveniyorum sana demenin Leyla diliydi bende. Başı omzumda, ellerim belinde mutluluğun zirvesindeydim. Az sonra söyledikleri ile zirvenin de üstüne ulaşmanı keyfini tatmamı sağladı kadınım. Leyla bu sefer kendisi uyumadan benim evden gitmemem için uyardı. ' Dün gece olduğu gibi sarılarak uyuyalım, gitme! Yanımda kal!' dedi. Aslında farkındaymış sabaha kadar yanında olduğumun, sarıldığımın. Bir ara ' Sabah sen gidince, üşüdüm ve yokluğun üşüttü Salih!' dedi ya ben de dünyanın en mutlu adamı oldum o anda. Leyla ben onu ikna etmeye çalışmadan, kendisi gelmişti bana. Benim hayallerim de böyle idi ama sanki daha beklemem gerekiyordu. Onun hissettiği çaresizlik ya da yalnızlık duygusu geçtiğinde benden giderse bu sefer ben de çökerdim. Artık onsuz bir hayat istemeyen ben sabırla beklemem gerektiğine ikna ettim kendimi. Beni gerçekten istediği zaman her şeyi ile benim olsun istedim. Kalbinin ya da zihninin en ücra köşelerinde bile ama, fakat olmadan gelsin bana istedim. O gece ona yine sadece sarılarak, kokusunu içime çekerek uyudum. Sabah erkenden kalkmadım. Leyla'nın uyanıp, kollarımdan çıkarken ki tepkisini anlamak istedim. Uyanıp, yüzümü inceledi, yanağıma bir öpücük kondurup, tekrar sokuldu ya kollarıma, yetti bana. Sabaha kadar zihnimde Leyla'nın uyanınca pişman olacağı korkusu ile tetikte uyudum. Korkum boşa çıktı. Leyla sessizce yataktan kalkıp, çayın suyunu koymaya gidince gülümsedim içimden geldiğince. Onun beni uyandıracağı saate kadar bekledim. Duşa girişini, odadan kıyafetlerini alışını hep sesler ile takip ettim. Gözlerimi açarsam rüya gibi geçen anların biteceğinden korktum. Hazırlanan kahvaltı ile yanıma sokulup:

- Seni numaracı, benden önce uyandığını biliyorum. Kalk artık! Nefes alışların seni ele veriyor! Uyuduğunda daha sakin nefes alıyorsun!

Bu kadar dikkatli olmak zorunda mıydı bu kadın hep! Zor da olsa kalkıp, hazırlandım. Kahvaltıyı keyifle yaparken çalan telefonumla kendime geldim. Arayan Selma idi. Acaba bu saatte rüyasında ne görmüştü de beni arıyordu? Bunu telefona cevap vermeden anlayamayacağımı fark edince yanıtladım. Daha alo bile diyemeden başladı Selma konuşmaya:

- Günaydın faslını geçeceğim, aymıştır günün senin. Yarın öğleden sonra ve cuma günü resmi tatil olduğunu bana neden söylemedin ki sen? Çocuklar söylemese ben de hatırlamayacaktım. Leyla'yı da alıp, yarın öğlen bağ evine geliyorsunuz 4 gün bende kalacaksınız. Ha bir de gelmeden senden istediğim siparişler var. Onları da almadan gelme sakın! Leyla'yı eve alırım seni almam ona göre. Sana yapabileceğim en büyük kötülük bu olur bence ama sen bilirsin?

-Selma sabah sabah bu ne ya? Hem senin kocan yok mu? Ondan istesene kızım siparişlerini. Ben misafirim bir kere. Ayıp oluyor ama böyle!

- Ne ayıbı be! Bizim evde ben seni kardeşlerimden çok görüyorum. Misafirmiş peh! Sen misafir değilsin ki! Benim sevgili kocacığım zaten unutacak bir çok şeyi. Onun unutacaklarını sana söyleyeceğim zaten! Ya da sen unut istersen Leyla'yı esir ederim, göremezsin! Bence bunu istemezsin! Hemen atıyorum listeyi, yarın öğle yemeğinde burada olun!

Dedi ve kapattı çatlak Selma. Ben gerçekten bir ara Mehmet'ten helallik almalıyım, bu deliyi başına bela ettiğim için. Sakin kalmaya çalışırken, istemsizce gülmeye başladım. Kadın sabah sabah mutlu mesut halimde kahvaltı yaparken sinirlerimi bozdu iyi mi? Leyla'ya konuşmayı anlatınca kahkaha atmaya başladı ya uçtu gitti tüm öfkem, sinirim. Sırf Leyla'yı bu kadar güldürebildiği için bile katlanabilirdim Selma'ya.

OLMAZ MI?  ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin