Olmaz Mı? 9. Bölüm

34 11 0
                                    

   Yine  huzurla gözlerimi açtım sabaha. Güneş daha yeni doğuyordu. Uykusuna düşkün bir adamım ben ama Leyla ile uyuduğum her gün geç de yatsam, uykumu alıp, erkenden uyanıyorum. Huzurlu uyku bu demek sanırım, yeni yeni şeyler öğreniyorum. Leyla uyanmadan onu izlemek en çok keyif aldığım etkinliklerin başında geliyordu. Bir saat daha uyuyan Leyla'yı izleyince, geç kalamamak için uyandırdım onu. Bu gün yarım gün çalışacaktık, öğle yemeğinde Selma'nın bağ evine gidecektik ve benim mesaiden önce bir sürü gereksiz siparişi halletmem gerekiyordu. Hızlıca hazırlanıp, işe gittik. yol boyunca aslında aklımda olan Selma'nın başımıza ne çoraplar öreceğini düşündüm durdum, bulamadım, doluya koydum, almadı; boşa koydum dolmadı. Ben de pes ettim, yaşayıp, görecektim artık. Vardı sinsice bir planı ki sipariş bile yıkmıştı bana.

 Leyla'yı bırakıp, hızla çalışmaya ve öğlen gelmeden ofisten ayrılmaya niyetlendim. Saat 11 gibi tüm işlerim bitmiş, ben sipariş edilen saçmalıkları almak ile uğraşıyordum. Yine ne vardı bu kaçık Selma'nın aklında, bilemedim. Eve hızlıca uğrayıp, sipariş ettiğim tek taş yüzüğü de yanıma aldım. Fırsat çıktığı anda kullanma niyetindeydim. Dört gün bağ evi, Leyla aklıma geldikçe heyecanlanıyorum, aklıma Selma geldikçe heyecanım birden korkuya dönüşüyor. Bu cendereden çıkmak için hemen Leyla'nın akşamdan hazırladığı valizini ve kendi valizimi alıp, çıktım apartmandan. Leyla'yı iş çıkışı alıp, hemen yola koyulduk. Leyla'da kızları göreceğinden kaynaklanan bir mutluluk, bendeki tedirginlik ortaya karışık bir hava oluşturmuştu yolculuk boyunca. Selma'ya karşı uyarsam mı diye düşünürken, vaz geçtim, ters tepme ihtimali vardı ve ben bu hafta sonunu sorun ya da gerginlikten uzakta geçirmek istiyordum. Yanımda sevdiğim kadın vardı ve ben tüm günahlarımı önüne dökmüşken o benden gitmemişti, beni de yollamamıştı ya benden daha mutlusu olamazdı.

Öğlen yemeğine tam zamanında katılarak oldukça olumlu bir havada eve giriş yaptığımızı umuyordum, şu ana kadar Selma bana hiç olumsuz bir cümle kurmamıştı. Kahveleri servis ederken patlattı sonunda bombasını Selma:

- Leylacığım, senin yanında bu Salihciğimi gördüm ya daha ne isterim ben!

- Hayırdır Selma, sanki annem yanımdaymış gibi hissettim, Leyla benim yanımda olunca sende neden böyle bir duygu oluştu anlamadım?

- Salih sen benim hep kardeşim gibi oldun, her zaman destekçimdin. Senin mutlu olduğunu görmek beni de çok mutlu eder.

- Teşekkürler, de konunun Leyla ile ne alakası var ki?

- Ya, tamam. Baştan anlatayım. Hani bizi Antalya'ya götürmüştün ya sen kulüp çalışması için?

- Evet, siz ısrarla Antalya olmazsa gitmeyiz diye tutturmuştunuz ya, o yüzden gitmiştik.

- Biz istedik, ama neden istediğimizi sana söylemedik ki!

- Neden yirmi beş yıl öncesi sebebi şimdi açıklıyorsunuz ki? Fazlaca geç kalmadınız mı?

- Şey, aslında biz seninle Leyla'yı buluşturmak için Antalya olsun diye ısrar ettik kızlarla.

- Ne alaka Selma? Siz orada tanıştınız Leyla ile.

- Aslında şöyle, Salih, senin bir günlüğün vardı ya liseden beri tuttuğun ve üniversitede kaybettiğin, o nasıl oldu ise benim elime geçti. Ben de fazlası ile okumuş olabilirim.

- Yani şu anda sen mi o günlük?

- Evet, bende ve ben onu asıl sahibine vermek istiyorum. Leyla bu günlük senin artık. İstersen oku, istemezsen Salih'e geri ver. Bugün siz gelmeden önce kararsızdım bunu sana verip, vermemek konusunda. Siz içeri girince Salih'ten senin kokunu ve senden Salih'in kokusunu alınca, bunlar konuşmuşlar dedim, bir de birbirinize attığınız bakışları görünce, zamanının geldiğini düşündüm. Bu senin artık Leyla. Bizim bu odun kendini bildi bileli seni seviyor. Ona o kadar güzel kızlar gösterdik ki hiç birine sana baktığı gibi bakmıyor. Antalya'da da şahit olduk sana olan aşkına. Bize bir saniye bile fırsat vermeyen kalas Salih, seni görünce beş saat izin vermişti de kaçıvermiştik ya, o zamanımızın yarısını sizi izleyerek geçirmiş olabiliriz. Siz sohbet ederken, konuşurken hep Salih açılacak ve bunlar olacak buradan gitmeden önce dedik, ama olmadı.

- Çünkü Leyla'nın hayatında biri vardı Selma! Sen beni dikizledin mi?  Saf mısın kızım gitseydiniz eğlenmeye!

- Salih bak ben cadaloz, çirkef ve çok konuşan bir kadın olabilirim. Bu sıfatlarda senin içinden geçirdiklerin, biliyorum. Senin mutlu olmanı istemek bence yanlış değildi. Leyla'nın yanında yumuşacık bir adam oluvermiştin ya keyfini çıkartmak istemiş olabiliriz. Leyla bu adam senin yanında bir değişik, senden uzakta bir değişik değil canavar oluyor. Şimdi bunları neden söylüyorsun o zaman canavarsa diye sorarsan, Leyla var diye can güvenliğim tehlikede değil bence. 

- Ama Selma bu hiç doğru değil, ergence şeylerdi onlar. Önce ben bir baksaydım günlüğe, sonra Leyla mı okusaydı?

- Hayır Salih, ben bu hali ile okuyacağım. Muhtemelen bilmediğim şeyler değil. Bırak sana geç kaldığım için neler kaybettiğimi göreyim, olur mu?

- Ama Leyla!

- Aması yok Salih, kahveni iç sen!

-Pes yani, bildiğiniz kumpasa geldim.

-Ama iyi tarafından bak Salihciğim, iyi kumpas bu, kötü değil!

- Bana Salihciğim deme Selma! Mehmet oğlum her akşam senin başına bu deliyi ben bela ettiğim için vicdan azabı çekiyorum, affeder misin beni dostum?

- Sorun yok, Salih. Ben Selma'yı her hali ile seviyorum. Vicdan azabı çekme bence. Yuva kurmaya vesile olduğun için sevap kazandın be dostum!

-Sen öyle diyorsan ben de bir şey demiyorum Mehmet. Sen mazoşist olabilir misin Mehmet?

- Yok be oğlum, hala aşığım o kadar. Başka bir şey yok!

    Leyla elinde günlükle üst katta Selma'nın gösterdiği bir odaya çıktı. Sanırım bu konuyu bu kadar kafama takmama gerek yok. Zaten sevdiğimi söylemişim ben. Akşama kadar çıkmadı odadan Leyla, ben de tedirgince bekledim onun bana gelmesini. Akşam yemeğinin hazırlıklarını yaparken gördüm sadece ama Selma mutfağa girmemize de izin vermedi. Aynı çatı altında Leyla'ya hasret kaldım ya ben. Yemek masasında da yanıma oturtmadı Leyla'yı Selma, en uzak nokta neredeyse oraya aldı. Kadın kadına sohbet edeceklermiş, erkekler yemekte çok sıkıcı oluyorlarmış, onlar kahkaha atarken biz de spor-siyaset gibi çok sıkıcı konulara daldık. Kesin bu Selma'nın içine bu gün kötü kadın Müzeyyen kaçtı. Bildiğiniz köşe kapmaca oynattı bana, ama hedefime de ulaşamadım bir türlü. Asıl bombayı yatma zamanı geldiğinde patlattı Selam:

- Hadi bakalım Salih bey, sen bahçedeki küçük eve yatmaya gidiyorsun, Leyla üst katta kalıyor!

- Nedenmiş o Selma? Diğer erkekler burada kalıyorken, ben neden küçük eve gidiyorum?

- Çünkü onlar evliler ve eşleri ile kalacak Salih, sen bekarsın, Leyla da öyle. Ben nikahsız insanları evimde aynı odada tutamam, üstüme iyilik sağlık!

- Sen bizim bekar evinde Mehmet ile aynı odada kalıyordun ama Selma hanım, ona ne diyeceksin?

- Gençlik Salihciğim, o zaman hepimiz gençtik, cahildik, şimdi öyle mi ama?

- Tamam, hemen evlenelim o zaman Leyla ile. Beni hayatta ondan ayrı bir yerde yatıramazsın Selma! Ya hemen evleniriz ya da alır giderim Leyla'yı buradan! Sen benim sevdiğin kadını nasıl benden ayırırsın?

- Salih, bak ben ayırmıyorum sizi, yanlış yapmanın önüne geçiyorum.

- Leyla'yı aşağı çağır hemen Selma!

-Çağırınca onu götüremeyeceğini bil bence Salih!

- Sen çağır bakalım bir.

      Leyla aşağıya beyaz bir elbise ile aşağıya inerken, gözlerime inanamadım. Beyaz bir kadına bu kadar mı yakışır Allah'ım! Dondum kaldım, konuşamadım, hareket edemedim. Yanıma geldiğinde, silkindim hemen. Ellerinden tutup, biz çöktüm önünde:

- Leylam, benim bitmeye duam, sevda yangınım, gönlümün en güzel yerinin sahibi kadın. Ben artık senden uzakta olmaya, ellerini tutamamaya, senin gözlerine doya doya bakamamaya dayanamıyorum. Gel yuvamın tek gelini, gönlümün sahibi, bu garibanın yaşam sevinci ol. Benim ol, karım ol!

   Ceketimde taşıdığım yüzüğü çıkardım ve bekledim. Ses gelmesini, evet demesini bekledim. Ben evet demesini sağlayacak bir soru sormamıştım ki!

- Leylam, benimle evlenir misin?

- Evet, Salih, evlenirim.

    Duyduklarıma inanamadım! Kabul etmişti gönül yaram bu sefer beni, kendine eş seçmişti, yanına yoldaş, dertlerine ilaç...

OLMAZ MI?  ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin