drive you home.

292 29 7
                                    


***

"Seni eve bırakmama izin ver, lütfen."

Elleri ceplerinde karşımda dikilirken başını olumsuz anlamda salladı. Bakışlarını tekrardan yere indirdi.

"Jaehyun hava buz gibi, itiraz etme hadi. Ağlak şeyler söylemeyeceğim. Söz veriyorum. Sadece eve bırakacağım.

Sinir olmuş şekilde seslice nefes verdiğinde pes ettiğini anlamıştım.

"Araba ne tarafta?"

İşittiğim sözler yüzünden suratımda istemsiz bir gülümseme oluşmuştu. Elimle arabanın olduğu tarafı işaret ederken minik adımlarla ilerledim. Adımlarını bana uydurup yanımdan yürürken parmakları kahve bardağını sarmıştı.

Üşüdüğünü anlayabiliyordum. Arabaya yerleştiğimizde ısıtıcıyı ayarlayıp park halinden çıktım. Planım doğrudan evine gitmek değildi elbette.

Biraz turlamak istiyordum. Yanımda olmasına ihtiyacım vardı. Evine giden yola sapmadığımda durumu henüz anlayamamıştı sanırım. Sakin bir ses tonuyla konuştu.

"Nereye gidiyorsun? Geride kaldı ev."

Yanıtlamadan yola bakmaya devam ettim. Birkaç saniye oluşan sessizliğin ardından sinirli sesi arabayı doldurdu.

"Sana inandığım için kendime inanamıyorum. Gerçekten gücüm yok. Eve gidebilir miyim lütfen?"

Söylediklerine yine tepki vermedim. Radyoya uzanıp şarkı çalmasını sağladım. Bu onu daha çok sinirlendirmişti sanırım.

"Taeyong oyun oynamıyoruz! Bana cevap ver!"

Söyleyecek bir şey bulamamıştım. Bu defa da tepki alamadığında sinirle cama doğru döndü ve kolunu yasladı. Sinirli olduğunu belli eden mırıltılar çıkarıyordu. Birkaç dakika hiçbir şey söylemedi. Gariplik olduğunu sezdiğimde başımı ona doğru çevirdim.

Gözleri ıslaktı. Başını cama yaslamış sessizce ağlıyordu. Baktığımı fark etmiş olacak ki konuştu. Yüzüme bakmamıştı.

"Çok bunaldım artık. Eve gitmek istiyorum."

Sesi gerçekten çok kötü geliyordu. İçimde bir şeylerin parçalandığını hissetmiştim. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum.

"İyi olmadığının farkındayım Jaehyun. Anlat bana. Böyle olmanın sebebi sadece ben miyim?"

Cümlenin başında sesim çok kısıktı. Ağlacak olduğumun habercisi gibiydi. Kendimi toparladım. Yola odaklanmışken ara ara başımı yanımdaki bedene çeviriyordum.

"Anlatacak bir şey yok. Eve dönmek istiyorum."

"Anlatacak bir şey yok ama ağlıyorsun. Sebepsizce."

"Çünkü seninle burada sıkışıp kaldım ve eve dönemiyorum!"

Sesi beklemediğim kadar yüksek çıkmıştı. Aynı zamanda ağlıyordu.

"Benden bu kadar mı nefret ediyorsun?"

Fazlasıyla kısık bir tonda sorduğum sorunun yanıtı gözyaşlarımın dökülme sebebiydi.

"Sorun da bu zaten! Edemiyorum! Ne yaparsan yap, ne kadar beni itmiş olsan da nefret edemiyorum. Beni defalarca ortada bıraksan da nefret edemiyorum. İçimdekileri bitirmeye çalışmak çok zor ve başaramıyorum!"

Söylediklerine ve yola odaklanmışken gelen ses ile irkilmiştim. Sağ tarafıma dönüp baktığımda cama sinirle vurduğunu anlamıştım.

Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Düşüncelerimi toparlayamıyordum. Arabadaki sessizlik beni geriyordu. Konuşmak için acele ettim. Kelimeler ağzımdan zorlukla döküldü.

"Defalarca özür diledim. İşe yaramadığını biliyorum ama elimden başka bir şey gelmiyor. Sen her koşulda yanımda olurken ben, seni defalarca ortada bıraktım. Şimdi gelmiş pişman olduğumu söylüyorum."

Konuşamıyordum. Düşünmeye çalıştım. Onu bile doğru dürüst yapamıyordum şu an. Otobanın ortasında, Jaehyun yanımda ağlarken ne yapacağımı bilmiyordum.

"Günlerce aklıma gelmediğin oluyor. Seni aklımdan çıkardığımı sanıyorum. Tam seni unuttuğumu düşündüğüm anda radyoda aptal bir şarkı çalıyor. Yaşadıklarımızı hatırlatıyor. Her seferinde küçük detaylarla seni hatırlıyorum!"

Önünde kalan sert kısıma elini acıdığından emin olduğum şekilde vurdu. Ağlarken hızlı hızlı konuşmak onu zorluyor gibiydi. Ağlaması da şiddetlenmişti.

Sessizce ağlarken yola odaklanmaya çalışıyordum. Lanet olası otobandan hala çıkamamıştık. Elini aynı şekilde bir kere daha vurdu.

Bir kere daha.

Ve bir kere daha. Bir tür kriz geçiriyor gibi ağlayarak elini sertçe vuruyordu. Ne yapacağımı bilmez şekilde bir elim direksiyondayken diğer elimle elini tutmaya çalıştım. Elimi uzattığımda beni uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Pes etmeyip onu durdurmaya çalışıyken aynı anda sesimi yükselterek beni dinlemesini söylüyordum.

Gözlerimi yoldan uzun süre çekmiş olmalıyım ki yoldan çıkıp kenarlarda bulunan bariyerler yöneldiğimi fark edememiştim. Tüm gücümle frene abansam da faydası olmamıştı. Bedenimde hissettiğim çarpma ve baskı ile her şey için çok geç olduğunu anlamıştım.

***

our song - anne marie & niall horan

perfect | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin