"İnsanı çeken bir şey vardır burada: Sanki hayatın sonu gelmiş de dünya gemisi sakin bir limana sığınıp demir atmıştır."
- 1902, 31 Aralık. Londra, Westminster, Rundle Sq, Meydan Meyhanesi.
Rundle küçüktü. Birini arıyorsanız iki adım ötenizde bile bulabilirdiniz, çok kolaydı. Küçük ve nüfusu düşüktü. Herkes birbirini tanıdığından aile ortamı vardı; eh, gizemli adam dışında tabii ki. Herhangi biri ile iletişime geçtiği, konuştuğu daha ne duyulmuş, ne de görülmüştü. Bu yalnızlık içinde ne yaptığı merak uyandırıcıydı. Ayrıca köpeği dışında tek yaşıyordu, yani sanırım.
Her neyse, şu an ise yılbaşı kutlaması için tüm rundle meyhaneye toplanmıştı. Çoğu kişinin elinde kadehler vardı veya masalar arası boşlukta dans ediyorlardı. O ise, ışığın çok vurmadığı en köşedeki masaya tek başına geçmiş birasını yavaşça içiyordu.
Hâlâ gözlerim onun üzerinde gezinirken Richard her yıl yaptığımız etkinliği hatırlatmak amaçlı kısa olan kürsünün üstüne çıkarak yüksek sesi ile duyurusunu yapmıştı.
"Hadi herkes verdiğim kâğıda bu yılki beklentilerini ya da isteklerini yazsın."
Açıkçası bu kadar sevinç ve coşkunun ardında o, ölüm sessizliği ve sakinliği ile gerçekleştiriyordu hareketlerini. Bu arada, benim bu yılki isteğim neydi? Bir amacım var mıydı? Bir şey için uğraşacak mıydım? Karar dahi vermemiştim. Bu yüzden rastgele bir seçim yapmıştım.
"Daha çok şarap alabilecek para."
Kâğıda yazdıktan sonra Richard'a vermiştim. Sıra kâğıtları karıştırıp arasından bir tane çekerek isteğin kime ait olduğunu tahmin etmek vardı. Richard herkesin verdiğini anladığında cam fanus içinde kâğıtları karıştırmış ve ilkini çekmişti.
"Çok fazla kiraz."
Richard okuduğunda Elizabeth bir heyecanla atlamıştı.
"Kesinlikle Isabella! Daha fazla dudak boyası yapabilmek için istediğinden eminim."
Isabella karşılık olarak kıkırdamış ve başını sallamıştı. Isabella'nın kabulü üstüne diğer kâğıda geçilmişti.
Fakat bir sorun varmış gibi duruyordu çünkü Richard kâğıtta her ne yazıyorsa okuduktan sonra şaşırmış ve dehşete düşmüş gibi bakıyordu.
"Ölmek."
Neden bilmiyorum ama bakışlarım istemsiz o'na dönmüştü. Aslında sadece benim değil, herkesin. Gözlerin üstünde olduğunu fark etmiş olacak ki, kafasını kaldırıp pelerinin saçlarını, hatta yüzünü dahi kapattığı parçasını geriye atmıştı. Masada oturan kişilere, ben de dahil, baktıktan sonra başını aşağı yukarı hareket ettirerek onaylamıştı. Bugün hissettiğim hiçbir şey hakkında en ufak bilgiye sahip değildim. Neden o kabul ettiğinde kırılmıştım ya da direkt ona bakmıştım? Tek bildiğim şey ölümün bir çıkış yolu olmadığıydı.
"Ölmek çıkış yolu değildir. Cidden böyle mi düşünüyorsunuz?"
Kapanmak bilmeyen ağzım yine sesini çıkarmıştı.
"Evet. Size bunun çıkış yolu olmadığını düşündüren nedir bayım?"
O an konuşamadığımı hissettim, sesini ilk defa duymuştum ve fazla mest edici bir tonu vardı. Peki ben neden bunun çıkış yolu olmadığını düşünüyordum? Korkaklar adına ortaya atılan bir kaçış yolu olduğu için mi yoksa karşımdaki adamın ölmesini istemediğimden mi?
Sustum, cevap veremedim çünkü doğrusunu söyleyemedim: Sizsiniz bayım, nedeni sizsiniz; nedeni kıvırcık saçlarınızı, pelerin ardında sakladığınız yüzünüz ve kişiliğiniz, bir türlü bitmek bilmeyen gizeminiz ve âşina olduğum havanız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUNDLE
Fanficdök bütün günahlarını tanrı'nın önüne. 220821 :: lmh & bch # melancholic 1900s minific