hep başkalarının muharebelerinde şehit olurduk; dalgalar sürüklerdi bizi kıyıya.

65 9 4
                                    

gitmeseydin keşke lâl
biliyorum
beni kırdığından daha çok kırarsın kendini
canın nasıl yanmıştır
sen kalbine benden daha acımasız davranırsın hep
lütfen aptalca bir şey yapma sevgilim
yalvarırım, gözyaşlarına bile kıyamazken
(06.06) √
daha konuşacaktık oysa
sana planlarımdan bahsedecektim
planlarımızdan
söylediklerimle yüzünün aydınlanışını izleyecektim
gözlerin güneşli bir tarla olacaktı
dudaklarında bastırmakta başarısız olduğun tebessümün
yanağının iki kenarında umutlar doluşturduğum
iki koca çukur gamzelerin
sonra sen bana nihayetinde kavuşacaktın
birbirimize kavuşacaktık
ve bana sımsıkı sarılacaktın
ben canımın acısındansa
nihayet yüreğime ulaşan mutluluktan ağlayacaktım.
(06.09) √
düzelteceğim her şeyi
eskisinden daha güzel olacak her şey
söz veriyorum joon
bu sefer tutacağım
sana verdiğim her sözü tutacağım
(06.12) √√

lâl
keşke sana zerre kadar değer vermeyen adamı değil de
her şeyden çok seven adamı görseydin
umursasaydın biraz da
(06.13)

senin için de ben değil miyim
zerre kadar değer vermeyen adam?
senin de kalbin hep zavallı beni görmedi mi?
iyice birbirimize benzer olmuşuz demek ki
iyice sana benzemişim
daha ne isterim ki?
sen olmak çok özel
(06.14)

lâl
ben hiç
ben ol istemedim ki jimin
ben jimin'e tutuldum
jimin'e sırılsıklam aşık oldum
jimin uğruna göze alabileceğim şeyler kazandım
jimin'i her şeyden, herkesten çok sevdim
namjoon'u değil
(06.15)

ah, lalim
nasıl büyük bir kayıp
joon'u sevmemek
sana anlatayım
kim namjoon'u sevmek nasıldır
(06.16)

lâl
jimin...
(06.16)

joon'u ilk görüş
onca insanın arasından
onun kahve gözleriyle kesişmek
üç saniyelik bir yürek ferahlığıdır
hayatında hiç tatmadığın bir duygunun
ciğerlerinden boğazına kadar yükselmesi
ve sana derin, titrek bir nefes çektirmesidir.
joon senden gözlerini kaçırdığında
düştüğün ufak boşluk
ve hemen o boşluğa dolan ılıklıktır.
joon'la ilk konuşma
nisan'da dingin bir denizdir
suları hâlâ serin
sesi derin mi derin
kelimeleri dalgaları kadar sakin...
joon kendini ağırdan satar
ama sen denizde ilerledikçe
bileklerindeki suyun seni her adımda
daha da yuttuğunu görürsün
yine de şikayetçi olmazsın
nisan'da deniz ayrı bir güzeldir.
joon'la ilk dokunuş
onu unutamazsın
o soğuk suya ilk dokunduğunda
elin aniden yanar gibi olur ya
hemen geri çekersin ürkerek
ancak ardından alışacağını bilirsin
suya giren parmak uçlarını
avuçların takip eder
soğuğa alışırsın
o soğuk yeni sıcaklığın olur
joon'a dokundukça yanmayı
bir tek sen bilirsin
ondan ayrılmak istemezsin.
joon'u ilk öpüş
ayın ışığında aydınlanan bir gecenin
aydan uzak düşen bir karanlığında saklıdır
kimseciklerin görmediği
hissetmediği
bilmediği bir dakikada
öylesine oturduğunuz bir bankta
nikotin kokan dudaklarının
onun bihaber
lal vurmuş dudaklarının kenarına
usulca değmesi
o dokunuşta kör kütük sarhoş olup
daha fazlasını tatma arzusuyla
içini yakan bir şehvetle çenesine tutunup
esrikçe aralanmış dudaklarını
kendine esir etmektir.
ardından joon'u öpüş
soluk ve tembel sabahlara
günün yorgunluğu çökmüş akşamlara
bazen de boğuk pazarların öğlenlerine sığınır
kendine yuva edinir.
joon'u ilk seviş, hayatım
tarif edilemeyecek kadar yücedir
joon'u aşkınla darmadağın etmek
nemli kirpiklerinin ardından
huzura kavuşmuş bir bitkinlikle baktığını görmek
ve tam o an eğilip alnından öpmek
ve bir kez daha öpmek
ucuz gece lambasının loş ışığında bile
çırılçıplak vücudunun
altın altın parlamasını dilin tutulmuşken izlemek
haylaz dudakların dur durak bilmeden
joon'un teninde dolaşırken
hiç beklemediği bir an
çok güzel olduğunu fısıldamak
onun titrekçe iç çektiğini
tenine değen teninden hissetmek
joon'u her sevişinde
farklı bir detayında kendini kaybetmektir.
(06.25)

ve bir günümüz biter, sızılar başlardı, mj + kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin