kasım 20, sabah 9.46
kapının her açılıp kapanışında kendini gösteren zil sesi, peşinde sonbaharın can alıcı ayazını da içeriye taşıdığında kimsenin başını kaldırıp kimin geldiğine bakacak niyeti yoktu; zira hepsinin aklını, hatta bedenini, her sabah uyanıp telaşına kapıldıkları gün meşgul ediyordu ve bu soğukta kimse boynunu sarındığı fularlar ve atkılardan bir milim kıpırdatma arzusunu taşımıyordu. bu yüzden, yeni öğütülmüş kahve çekirdeklerinin buram buram, her köşesini sardığı kafeye yürüyüşünden arda kalan bir hızla savsakça adım attığında kimsenin huzurunu bozmadığının ayırdına varıp varlığını yine bu kimselere hissettirmemek için üşümüş soluklarını düzene sokmaya çabalayarak temkinli denecek kadar hafif adımlarla tezgaha yöneldi.
"günaydın," diye yumuşak bir selamla başladığında ezbere fakat gerçekten samimi olan bir tebessümle kendisine dönen baristanın neşeli "günaydın!" karşılığı hemen yüzünde donakalmıştı. dudaklarına astığı gülümseme hızla solarken memnuniyetsizliğini belirtmekten zerre çekinmeyen bir tavırla bakışlarını park jimin'den çekti, devirdiği gözlerine ek olarak homurdanırcasına:
"nasıl yardımcı olabilirim?" diye sorduğunda jimin hafifçe kaşlarını çatsa da, bu hoş karşılanmama tavrının üzerinde pek durmadı. yüzündeki ılımlı tebessümle kısık bir sesle açıkladı.
"ona sürpriz yapmaya geldim." diye çocuksu bir heyecanla konuştuğunda karşısındaki adamın dudakları bir milim bile oynamadı. birkaç saniye ifadesizce park jimin'i süzdükten sonra derin bir nefes verip içeri yönelerek "namjoon, göt herif burada!" diye seslendiğinde tezgahın öbür tarafında sabırla bekleyen genç adam kulaklarına kadar kızardığını hissetti. jimin'e son bir kez yaklaşıp "suratını bu hale getiren kişiye teşekkürlerimi ilet." diye fısıldadığında jimin dudaklarını geren, düz bir ifadeyle karşılık verip utanç içinde gözlerle kafedekilerin umursayıp umursamadığını incelediğinde ona çevrilmiş birkaç meraklı göz hemen önlerine döndü. jimin gergince saçlarını karıştırarak dikkatini tekrar sevgilisine vermekte karar kıldı.
depo olarak kullanılan mutfağa açıldığını tahmin ettiği aralık kapının ardından kulağına cılızca gelen, masum ve telaşlı "ne? burada mı?" sorularıyla kalbinin kafeye olan tempolu yürüyüşünden ayrıca çarptığını hissetti göğsünde. gergince dudağını kemirirken kendini her yere çarparak kapıdan dışarı atan sakar sevgilisi aniden belirdiğinde tatlı tatlı kıkırdadı. joon'un esmer yanaklarındaki alevli heyecan allığından belli oluyordu; afallayan bakışları anında mutlu bir şaşkınlığa bürünürken inanamazcasına ağır adımlarla jimin'le arasında kalan tezgahın kasa kısmına doğru ilerledi. elindeki ince havluyu ne yapacağını bilemeyerek kahve makinasının yanına asarken boğazını temizledi, gülen gözlerle suratını kabanının kalkık yakalarına saklayan sevgilisini izlemeye başladı.
dudaklarından silinmeyen bir şaşkınlıkla "burada ne yapıyorsun?" diye sorduğunda jimin sonunda muzip suratını sıcak yuvasından çıkardı.
"size de günaydın, namjoon-ssi," diye yumuşakça cevaplarken aralarındaki engeli umursamadan ayakları tezgaha çarpana kadar yaklaştı ve hafifçe eğildi.
"çokça özlediğim birine ufak bir sürpriz yapmak istedim. sakıncası yoktur umarım?"
"hiç de bile... kendisini fazlasıyla mutlu ettiğinizi bilmenizi isterim. özleminiz karşılıklı imiş." diye cevap verirken yanındaki bardak kulesinden bir tane çekip önlüğüne asılı asetat kalemini çıkardı. "size ne ikram edebilirim, jimin-ssi?" diye nazikçe sorduğunda jimin ucu kızarmış burnunu çekip anlamlı anlamlı sırıttı.
"beni benden daha iyi biliyorsun, sana bırakacağım." diye açıkladığında joon başını salladı, ancak jimin yerinden oynamayınca bakışlarıyla ne yaptığını sorgularcasına baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ve bir günümüz biter, sızılar başlardı, mj + kth
Romance[mini.moni] her gecenin ikisinde saklıydı bizim sevgimiz; hep de, gecenin ikisinde sızlardı yüreği, tam orta yerinden. {texting|prose} ⅁: skylerfictions 191128~