evim ayağıma geldikçe sefil ruhum hep onu kovalayıp kaçırmanın yolunu bulurdu.

57 8 2
                                    

saat, 5.49

"bebeğim... jimin, uyan sevgilim..." kalın ses kulaklarına yumuşacık dolduğunda hafifçe hareketlendi koltukta sızmış olan adam. saat beşe on kala, joon hasret kaldığı sevdiğinin ellerine narince tutunmuş, boğazını düğüm düğüm eden suratını izliyordu. taehyung olsa jimin'i gördüğü an koltuktan tekme tokat kaldırırdı ancak namjoon'la en az beş dakika süren fısıltılı bir tartışmanın ardından homurdanarak pes etmiş, arkadaşının biraz daha dinlenmesine göz yummuştu. baş başa kaldıkları bir saat boyunca öfke ve dargınlık içinde birbirlerini izlemişlerdi. nihayetinde taehyung bu anlamsız savaştan yorulup bardağına bocaladığı viskiyle ve jimin'den aşırdığı sigara paketiyle balkona atmıştı kendini. joon'u da, bir güzel benzettiği park jimin'in başucunda sessiz sedasız seyre dalmışken bırakmıştı.

jimin, lalinin sesini duyduğunda gözlerinin ardındaki rüyaya bir telaş bulaşırken karanlıkta yönünü kaybetmişçesine gözlerini araladığında, etrafına savuşturmak üzere hareketlenen ellerinin iki sıcak el tarafından sabitlendiğini hissettiğinde göğsünde haftalardır büyüyen amansız boşluk ılık bir özlemle doldu hızla. zira, şimdi yediği, kalbi kırgın yumrukların hediyesi olan kapanmış gözü sevgilisini göremese de, o uzun ince parmakların duygusu tenine dövme gibi kazındığından her yerde tanırdı onları. joon, sevgilisinin bedenini saran endişenin yerini yavaş yavaş alan sakinliği ve avucunun arasındaki parmakların kendininkilere kapanmak için acemi çabasını gördüğünde yüreğindeki sevgi imkansızca daha çok büyüdü. gözlerinin pınarlarında yaşlar birikti usul usul.

"joon? ne yapıyorsun burada, bir şey mi oldu?" diye korkuyla sorduğu soruya hüngür hüngür ağlamak istedi.

"daha ne olsun bir tanem, şu haline bak..." derken parmak uçları canını yakmaktan çekinircesine teninde dolaşırken jimin yutkundu mahçupça.

"a-ama, niçin geldin? konuşmamış mıydık bunu..." diye istemeye istemeye, ikisinin de kalbine tuğla tuğla ördüğü acımasız kuralı hatırlatırken aslında yüreği, günler sonra ilk kez böylesine iyileşmiş, sağlıklı hissettirirken söz konusu bile etmek istememişti. özellikle de, lali tam başının ucundayken sızlayan suratının acısı uzak diyarlara uçuvermişken tek istediği ona dokunmak, sesini duymak, öylece onu seyretmekti.

"o... taehyung canavarı haber verdi gel diye. ah jimin, nasıl içim kızışıyor onu, bir de yaptığını görünce." diye dişlerini sıkarak sinirle konuştuğunda bitkince uzanan park jimin sessizce sırıttı, patlayan dudağının acısı bir hiçti onun için şimdi. ellerinden birini çözüp lalinin yüzüne, oradan da ensesindeki saçlara çıkardı ve nazikçe kendine çekti başını. joon ise, bir asır sonra sonunda yuvasına kavuşmuşçasına koydu başını sevgilisinin boynunun girintisine.

"deme öyle lalim, benim suçum. ben bastım damarına."

"yine de ona bunu yapma hakkını vermez ama." diye mırıldandığında jimin lalinin başını kaldırıp gözlerine bakmak için yerinde hafifçe doğruldu. toprak gözleri, nemli nemli onu izliyordu. jimin joon'a baktıkça onu nasıl tutkulu bir aşkla özlediğinin ayırdına daha çok varıyordu. dudaklarında silemediği aptal bir gülümseme, kan toplamış kapalı gözünün kenarında oluşan sevinç dolu kırışıklık ve bir hayali besler misali huzurla esmer tenini okşayan parmakları, joon'a efsunlu bir mutluluk ve sevgi bahşediyordu.

jimin sevgilisinin endişelerini bir kenara savurarak, titrekçe iç çekti. lalini günler sonra görmenin büyüsü, üzerlerinden usul usul çekilmeye başladığında ise dudaklarına yapışmış sevgili tebessüm iki kenarından sarkar oldu. yaralı olan, mecalsiz bedenini koltukta oturur pozisyona getirmeye çabalarken joon serice ve özenle yardım etti. şimdi park jimin, hafif kırgın, biraz umutsuz, kedere batırılmış ancak ihtiyar bir umuda tutunmuş gözlerle kendisininkileri izliyordu. koltuğun önüne çökmüş bedenini sevdiğinin yanına çıkardı, yaşlı ve özlem dolu gözlerle karşılık verdi ona. jimin ise, boğazını temizlemekte aceleci davranmadan sakince:

ve bir günümüz biter, sızılar başlardı, mj + kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin