Steven'ın mesajının üzerinden 1 hafta geçmişti. O günden sonra sayamayacağım kadar çok arama yapmış, sesli mesaj bırakmış ve mesaj atmıştım. Ama dönen olmamıştı. Ve bana mesaj attıktan sonra telefonu hep kapalıydı. Kendimi iyice takıntılı hissetmeye başlamıştım. O saçma mesajı atmaktaki amacının ne olduğunu bilmediğim için de kafamda onlarca soru işareti vardı. O mesaj bir tehdit mesajı mıydı? Ben ona ne yapmıştım ki? Terk edilen dahi bendim...O şık elenmişti. Peki beni küçük düşürmek? O ihtimali de kafamdan silmem gerekiyordu; zaten lüks bir restoranda evlilik teklifi beklerken terk edilmek yeterince küçük düşürücü bir hareketti. Sanırım sorularımın cevaplarını hiç bir zaman alamayacaktım. Büyüklerin dedikleri doğruydu; hiç bir erkeğe güven olmazdı. Tek suçum çok değer vermekti sanırım ve bunda bir hata göremiyordum. Aşırıya kaçmadan usulca severdim ben, kıskançlığım bile masumca olurdu, karşımdaki insan sıkılmasın, bunalmasın diye boğucu hareketler bile yapmazdım. Aşkı güzel yaşamayı bilirdim, ama karşımdakine fazla geleceğini tahmin edememişim demek ki. Bir bahane ve vınn.. Tek başımaydım...
"Al tatlım..." İdil'in tatlı sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Salonda pencere kenarına oturmuş yağmuru seyrediyordum. Elinde, üzerinde Deb yazan pembe bir kupada dumanı tüten sıcacık bir İdil Çayı vardı. Kazağımın kollarını elimi kapatacak kadar çekiştirdim ve sıcak bardağı avuçlarımın içine aldım, "Teşekkürler canım." İdil'de karşıma oturdu. Bir süre dışarıyı seyrettikten sonra bana döndü ve " Kabul etmekle en doğru kararı verdiniz Deb. Biz kardeş gibi büyüdük seninle. Aramızda para muhabbetinin hiç bir zaman olmayacağını biliyorsun. Dylan'da benim canımdan öte. Siz ikiniz söz konusu olunca benim için akan sular durur." Dedi.
Çayımdan bir yudum aldım " Biliyorum tabiki de. Aslında kabul etmekte biraz zorlandım ama aynı durumda tam tersi olsaydı ve sen benim teklifimi kabul etmeseydin çok kırılacağımı düşündüm. Bu yüzden kabul ettim. Gerçekten çok teşekkür ederim tekrardan İdil. Ben ben değilim bu sıralar. Çok fazla düşünüyorum, çok fazla kendime sorular soruyorum. Toparlanmam lazım. Burada her yerde o var sanki. Kokusu eve sinmiş, caddede sesini duyar gibi oluyorum, uykularımda hep yanımda zâten." İdil üzgün bir şekilde elini bacağıma koydu "Türkiye, İzmir sana iyi gelecek. Havası suyu her şeyi güzeldir şifa gibi gelir. Bu yaşa kadar neden götürmedim bilmiyorum. Kader işte bu zamanda olması gerekiyormuş."
İçimde bir heyecan baş göstermişti. Bu hissi sevmiştim. 3 yıldır her ortama Steven ile girmiştim ve onsuz bir şeyler yapma fikri biraz eksik hissettirse dahi beni heyecanlandırmıştı işte. Tatili karşılayamayacak durumda olmam berbat bir şeydi. Dylan'la benim ailemizin başına trajik şeyler gelmişti. Babamın kanser hakkında deneysel çalışmalar yaptığı ve aşık olduğu laboratuvarı yasa dışı çalışmalar yaptığı gerekçesiyle kapatılmıştı fakat yeterli delil bulunmadığından babam serbest kalmıştı. Laboratuvar bir daha açılmamıştı ama bu olay babamı bitirmeye yetmişti. Yıllardır yaptığı çalışmalar asılsız nedenlerden yakılmış bir daha laboratuvar açma izni elinden alınmıştı. Yüklü bir miktar tazminatta ödedikten sonra elimizde kalan son parayla bana Newyork'ta küçük bir apartman dairesi tutmuştuk, annemle babamda California'ya müstakil bir evde mütevazi bir hayat yaşamaya gitmişlerdi. Annem yıllardır lüks hayat yaşadığı için biraz bocalamıştı ama babamın keyfi yerindeydi. Tabii o olaydan sonra psikolojik destek almaya başlamıştı çok etkilenmişti ama yine de iyiydi sanırım.Yıllardır yanımızda çalışan, aynı zamanda dadımda olan Sally vefakarlığını zor zamanda da göstermiş, hiç bir maddi kazanç almadan annemlere yardım etmek ve ev işlerini yapmak istemişti. Ailemi çok özlemiştim. Tek kızları bendim. Ben onlara, onlar bana düşkündü. Türkiye tatilinden sonra mutlaka yanlarına uğramalıydım.Bir kaç gün kendimi hazırlanmaya, alışverişe verdim.Steven bu yeni heyecanım yüzünden pek aklıma gelmiyordu ama yine de hala arada arıyordum telefonunu. Her telesekreter çıktığında daha da merak ediyordum ama yapacak bir şey yoktu. Bende takmamaya karar verdim. Ömür boyu onu düşünemezdim ya...
İdil iş yerinden yıllık iznini almıştı. Babasının mesleğini devam ettiriyordu. Başarılı bir beyin cerrahıydı. Hemde genç yaşına göre büyük başarılarıyla dergilerde övülüp dahi olarak adlandırılanlardan. Babasıyla güzel işlere imza atmışlardı. Dylan'ın izin almasına gerek yoktu keza, kendi işiydi. Benimde öyle. Kendi diş polikliniğim olduğu için rahattım. Tüm randevularımı bitirmiştim. Tatil için de yeni hasta kayıt ettirmemiştim.
İzmir'e gitmemize iki gün kala tam anlamıyla hazırdık. Dylan'la İdil her gün bana broşürler getiriyorlardı. İkisinin bu kadar heyecanlanması çok hoşuma gidiyordu. En azından birileri mutluydu. Akşam İdil bir yandan yemek yapıp bir yandan Dylan'a gezilecek yerleri anlatırken, bir an içim sıkıldı ve balkona çıktım. Klasik bir geceydi. Caddenin gürültüsü, yaz olmasına rağmen hafif esintili bir hava. Demirliklere yaslanıp caddedeki kalabalığa bakarken her şeyin ne kadar hızlı geliştiğini farkettim. Ayrılmanın acısını bile kargaşadan tam olarak anlayamamıştım. Steven'ı özlemiştim. Bu balkonda pijamalarla büyük bardaklarda sıcak çikolata içişimiz aklıma gelmişti. Puflara battaniyeye sarılı bir şekilde oturup şehrin kalabalığını izleyip saatlerce muhabbet ettiğimiz güzel günler... Dylan elinde iki birayla balkona gelince gözümden yaş geldiğini farkettim. Hemen gözyaşımı sildim ve Dylan'a gülümsedim. Uzattığı birayı alıp bir yudum içtim. Dylan bir kolunu omzuma sardı " Zor olmalı... Yani bu ayrılık acısı muhabbetlerinden pek anlamam ama. Seni böyle üzgün görmek içimi acıtıyor Deb. Sen benim en en değerlimsin." Hiç ummadığım bir şey oldu ve o an ilk defa Dylan anlayamadığım bir ifadeyle bana baktı. Üzgünlük vardı evet ama başka bir ifade daha vardı. O an istemeden şaşkınlıkla Dylan'a baktım. Öksürdü ve "Tabi İdil'de aynı şekilde ikiniz benim için çok değerlisiniz." Birasından büyük bir yudum alıp uzaklara baktı. Demin yaşadığımız o minik ama farklı durumun yarattığı garip havayı dağıtmak için "İçeriden mis gibi kokular geliyor, İdil hanım neler pişiriyor yine?" dedim. Dylan göbeğini tuttu ve "Hamaratlığı üstünde yine, benimkini doyuracak." dedi gülerek. "İdil'in yemeklerinin lezzetini düşününce acıktığımı hissettim. Sayesinde türk yemeklerine aşık oldum." dedim. Dylan yapmacıktan üzülmüş gibi yaptı " Orası öyle de, 5 yıldır yaptığım fitness bir gün sayesinde bozulacak. Onun o karşı koyulmaz leziz yemeklerini yedikten sonra kaç saat koşu yapmak zorunda kaldığımı bilsen, bana acıyıp evlatlık bile almak isteyebilirsin." Bir kahkaha koyverdim. Demin oluşan o salakça durumdan eser kalmamıştı. İki tarafta onu kastetmez ama öyle bir durum oluşur ki bir anda kalıverirsin ortada. Şükürler olsun ki Dylan'ın içini dışını biliyordum bugüne kadar hiç öyle bir şey hissetmemiştim. İçeri girdiğimizde İdil bir yandan telefonla Türkçe bir şeyler konuşuyor, bir yandan da küçük hamur işlerine beyaz bir sos ve ardından kırmızı bir sos döküyordu. Mutfak klasik bir Amerikan mutfağı şeklindeydi. Bar sandalyeleri ve salonla mutfağı birleştiren ve aynı zamanda yemek masamız olan bir tezgah vardı. İdil tezgâha sofrayı kurmuştu. Telefonla konuşmaya devam ederken, tabaklarımızı hazırlayıp önümüze koymuştu bile. Dylan'la sandalyelere oturduk ve çatalla tabaktaki yemeği incelemeye koyulduk. İdil telefonu kapattı ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bize döndü "Eveet bakalım beğenecek misiniz? Teyzem bana çok yapar. Yemeğin adı mantı. Bence çok lezzetli." diyip büyük bir kaşık ağzına attı. Ben de dayanamayıp tattım. Cidden damak tadım Türk damak tadına çok yakın olmalıydı çünkü İdil'in yaptığı her yemeği bayıla bayıla yiyordum. Cidden harikalardı. Tattıktan sonra İdil'in elini tutup "Harikasın." dedim. Dylan'da bayıla bayıla yiyordu. O an bir anda kalbime keskin bir acı girdi ve aynı anda gözüm karardı. Bütün dünyam dönmeye başlamıştı. Boğuk sesler duyuyordum, bulanık telaşlı yüzler... Dünyam ayağımın altından bıçakla kesip alınıyormuş gibi... Sonra keskin bir acı daha kaburgalarımda.. Gerisi bembeyaz bir boşluk..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek
Teen FictionVarlıklı bir aileden gelen Debbie, bir anda üç yıllık sevgilisi tarafından terk edilir. En yakın arkadaşları Dylan ve İdil'le İdilin memleketi olan Türkiye'ye kendini toparlamak için tatile çıkmaya karar verir. Fakat eski sevgilisinden garip bir mes...