'Evet Bayan Parks. Bilmiyorum... Hay aksi sizi de telaşlandırdım. Ben haberiniz var sanıyordum, üzgünüm. Ben... İyi sayılırım, merak daha ağır basıyor ama Steven işte çıkar bir yerden.Size öyle söylediyse öyledir tabi ki.. Peki.. Sizde.. Görüşmek üzere..'
Uzun süre düşündükten sonra Steven'in annesini aramaya karar vermiştim. Uzakta yaşıyordu sadece bir iki kez görüşmüştük ama iyi anlaşmıştık. Bundan aldığım cesaret ve merakımın ağır basmasıyla telefon numarasını değiştirmemiş olmasını dileyerek numarasını çevirmiştim. Karşımda ise, ayrıldığımızdan tamamen habersiz bir Bayan Parks'la karşılaşmıştım. Söylediğimde şok olmuştu. Steven'in hayat noktasının ben olduğumu, babası öldükten sonra ilk defa benimleyken bu kadar içten gülümsediğinden falan bahsetmeye başlamıştı.
Asıl arama nedenimin ona ulaşamamak olduğunu söylediğimde, annesine iş için 3 haftalık bir tatile gittiğini söylediğini öğrenmiştim. Ne yalan ama. Ayrıldığımızı öğrendiğinde bu yalanımsı şeyden o da şüphelenmiş ve telaşlanmıştı. Bir süre onu telkin ettikten sonra, yakın zamanda hiç tanımadığı birileriyle konuşup konuşmadığını sormuştum.
Sadece gitmeden 1 hafta boyunca bir kadınla iş için sürekli görüştüğünü duyduğunu söyledi ve ekledi 'Ama o anlamda değil tatlım, bilirsin Steven sana tapar. Onun senden başka arkadaşı bile yok. Her şeyi sensin. Yanlış anlamanı istemem.'
Aklımdan 'Beni lanet olası bir restoranda sebepsiz yere terk etti bu adam! Tabi ki de her şeyi yapabilir!' diye geçirirken Bayan Parks'a ' Tabiki de biliyorum.' demiştim. Ve telefonu kapatmıştık.
İstediğim cevapları almayı bırak, sorularıma bir yenisi daha eklenmişti. Steven doğa fotoğrafçısıydı. Sadece şirketten işi alır fotoğrafları çeker ve postayla teslim ederdi. Bir iş için 1 hafta biriyle özel olarak görüştüğü falan olmazdı. Resmi işlerden çekinir hep elektronik ortamda hallederdi.
İç çekerek hafif sesle ' Ah Steven ne işler karıştırıyorsun sen?' dedim. Ve bavulumun fermuarını kapattım. Steven işini kesinlikle çözecektim fakat ilk önce atlatmam gereken bir seyahat vardı ve kapıya dayanmıştı. Bu akşam gidiyorduk.
İdil ve Dylan sürekli alışveriş yapıyorlardı. Gitmeden önce çift ayakkabıları, çift valizleri gibi şeyler işte... Bu durum hoşuma gidiyordu. Evde tek kalıp düşünme fırsatım oluyordu. Gitmemize 5 saat kala gece 01:00 de, sonunda eve varmışlardı.Poşetlerce eşyayla. Sadece 1 hafta kalacaktık. Bu kadar eşyaya ne gerek vardı sanki? Ama onların işine karışmadım tabi ki. Doldurduğum bir bardak şarabı alarak odama geçtim ve son hazırlıklarımı yaptım.
Saat beş buçukta hava alanındaydık. Bir saat sonra uçağımız kalkıyordu. Dylan İdil'le bana sıcak çörek ve ekstra kafeinli koyu kahveleri getirdiğinde, içimde ufak bir kıpırtı oldu. Burası hakkında planlarım çok değişikti ve şimdi ne yapıyordum. Tamamen hayal ettiğimden farklıydı her şey. Steven olsaydı bir adım bile atmayı düşünmezdim buralardan. Ama hayat bana bu yolu açmıştı işte...
İdil uyku mahmurluğuyla Dylan ve benim koluma girmiş sallanarak yürüyordu. 15 dk sonra uçağımız havalanacaktı. Ve 16 saat sonra İstanbul, 1 saat sonra da İzmir'de olacaktık. Görevliye pasaportlarımızı gösterip üstümüzü tarattık çantalarımızı da kontrol ettirdikten sonra uçağımıza girdik.
Cam kenarı... Belki de yolculuğu katlanır kılan tek şeydi benim için. İdil ve Dylan benim yoğun ısrarlarım sonucunda yan yana arka koltukta oturmuşlardı. Benim yanımda da, sesi soluğu çıkmayan hafif sarı benizli yaşlı bir teyze oturuyordu. Arka koltukla biraz sohbet ettikten sonra kulaklığımı takıp uçağın kalkmasını beklemeye başladım. Ve kendime bir votka söyledim. Uçuşlarda az da olsa korkuyordum ve votka geçirmek için bire birdi. Romantik müziğin havasıyla aklıma Steven geldi. Neredeydi, ne yapıyordu? Çok merak ediyordum. Bunca çektiğim acıdan sonra bir kere sarılsak tüm her şey uçup gidecek gibi hissediyordum. Ama o ortalarda yoktu işte. Sadece kafamın içindeydi...
Uçak kalkmak üzereydi sarsıntıyı bedenimde hissedebiliyordum. Derin bir nefes alıp iyi gelir umuduyla pencereden dışarıya saniyelik olarak kafamı çevirdim. Ve onu gördüm;
'Steven!!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek
Teen FictionVarlıklı bir aileden gelen Debbie, bir anda üç yıllık sevgilisi tarafından terk edilir. En yakın arkadaşları Dylan ve İdil'le İdilin memleketi olan Türkiye'ye kendini toparlamak için tatile çıkmaya karar verir. Fakat eski sevgilisinden garip bir mes...