"Neyin var?"
Karnımın üstünde hissettiğim ellerle önümdeki tavada kızaran kreplerden çekmiştim bakışlarımı. Göktuğ'un ellerinin üstüne olması gerekenmiş gibi ellerimi sardım ve sırtımı onun gövdesine yasladım.
"Manken olmayı düşünüyorum."
İki üç hafta önce bana önerdiği mesleği düşündüğümü dile getirdiğim gibi elleri sıkılaşmıştı. Askılı saten geceliğimin açıkta bıraktığı omzuma dudaklarına bastırmadan hemen önce homurdanmaya başladı.
"Ne gerek var ki? İnsanlara vücut sergilemek çok boş iş bence. Hayır sana bunu yapma demiyorum, hobi olarak yine yap. Ama..." omzumun üstüne bastırdığı dudaklarının orada uzun kalışını cümlesi aklında devam ettirme gereksinimi duymasına vermiştim. Fakat Göktuğ beni şaşırtırak cümleyi sanki hiç kurmamış gibi boynuma kadar minik minik öpücükler kondurmuş, boynuma gelince ise dudakları sertçe tenimi kavramıştı. Sadece sevişmek istediğinde hareketlerini sertleştiren adama karşın ellerini sıkmakla ve boynumu ona doğru yatırmakla yetindim.
Saat daha yediydi. İşten izin alabilirdim, sevişirdik. Benim için problem yoktu. Ama onun ailesini ziyarete gitmesi gerekiyordu. Babasından alacağı dosyalar vardı. Daha Yaleoğlu Holding'e gelecekti bugün. Belki de onunla orada bir yerde sevişecektik. Şimdiye lüzum yoktu o yüzden.
Tırnaklarımı Göktuğ'un kollarına geçirince emmeyi bıraktı. Dudakları hâlâ tenimle temasını kesmemişken ben ortamın havasını değiştirmek için cümlesini tamamlamasını istemiştim ondan.
"Ama?"
"Ne aması?" dudaklarını sürttü önce boynuma, sonra ise burnunu. Kokumu içine çekerken neden bahsettiğimi anlamayan bir hâli vardı.
"Hobi olarak yine yap ama?"
Devam ettirmesi önemli bir cümle değilmiş gibi devam etti bir süre tenimi karıncalandırmaya. Aynı yeri devamlı soluyunca sanki her defasında koku daha çok geliyormuş gibi davranıyordu. Halbuki insan bir yerde çok uzun süre durunca oradaki kokuyu artık duyumsamazdı, değil mi? Peki ya niye Göktuğ'da da bu geçerli değildi?
"Ama... Mankenlik zor iş Safir. Mankenle ilişkisi olan kişilerin işi ise daha zor. Vücudunu seviyorum, eğer ülke ülke podyumlarda gezersen bu ikimiz içinde oldukça zor olur."
Bütün bencilliğini kullanarak kurduğu cümleyle gülmeden edemedim. Düşündüğü şey direkt ayrı kalma ihtimalimizdi ve bu nedense hoşuma gitmişti. Vücudunu seviyorum dese dahi hoşuma gitmişti. Çünkü biliyordum tam manasıyla öyle olmadığını. Sevişmediğimiz anlarda da hızlanmaya başlayan kalbinden biliyordum. Benleşmeye başlayan kalbinden...
"Hem senin zaten güzel bir mesleğin var. Ne yapacaksın mankenliği? Boş ver."
İngiltere'de gördüğüm moda tasarım eğitimine hitaben yaptığı konuşması aklıma kreplerin düşmesiyle suikaste uğradı. Gözlerim hızla açılırken endişeyle baktığım ocağın altının yanmadığını görünce kaşlarım çatılmıştı. Göktuğ ise andan koptuğumu fark edince ocağın açıklamasını yaptı.
"Sen ruhunu bana teslim etmişken kapatmıştım, bebek."
Dudaklarını son kez omzuma bastırdı ve geri çekildi. Kendisi direkt ocağın altını yakıp kreplerle ilgilenmeye başlamışken bense Cesur Yaleoğlu tarafından etik dışı kabul edinen ilişkiyi; Göktuğ'u gözden geçiriyordum.
Başlangıçta Vedat Yaleoğlu'na bana emrivaki yaptığı için çok kızgındım. Her ne kadar üstümde emeği olsada bu kızgınlığımı bir süre geçirmemişti. Hemen ardından ise günler içinde holdinge alışmıştım. Ve Cesur'u kara listeme eklediğim gün ise Göktuğ ile göz göze geldiğim ilk gündü. Şimdi düşünüyordum da. İyi ki Türkiye'ye gelmiştim ve iyi ki o holding de çalışmaya başlamıştım.
Bazen bazı narsistler sayesinde güzel şeyleri daha net görebiliyordunuz. Cesur sayesinde Göktuğ'u görmüştüm ben. Başka şartlar altında taş çatlasın beş saniye bakıp geçeceğim adamı, onun sayesinde keşfetmiştim.
Doğru yerde ve doğru zamanda karşılaşmamızın şerefine bir gün şampanya patlatmalıydık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özür Dile! | Texting ✓
Novela JuvenilCesur Yaleoğlu: Bu da neyin nesi, Safir? Cesur Yaleoğlu: Ne oluyoruz? . Başlangıç tarihi: 25.08.2021 Bitiş tarihi: 26.08.2021