"Lee Know."
"Evet Bay K."
"Görünüşe göre bu sınavdan sağ çıkabilecek tek kişi sensin." dedi, Bay K gülümseyerek.
"Beni alt edebilecek bir kişi şu anlık yok Bay K."
"Ekibimizin seçimine göre bu görevi üstlenecek kişi sensin, Peter'ı yok etmen gerek."
"Onu öldüreceğim."
"Bunu yapabileceğini biliyorum peki gerçekten yapabilecek misin?"
"Her ne olursa olsun yapacağım."
Tabii o zaman bu konuşmanın her şeyin başı olduğunu bilmiyordum.Günümüz
Önümdeki belgelere bakmaya başladım. Bu kişi ciddi profesyonel birine benziyor, gerçekten güzel yer değiştirmiş. Parmaklarımı son konumuna götürdüm ve sadece kendi duyabileceğim şekilde fısıldayarak: "Seul." dedim. Yanda duran kırmızı kalemle yanına Peter yazıp incelemeye devam ettim. Çok az kalmıştı, yıllardır onu arıyordum. Şimdiyse fark etmediği açıklarından ona adım adım yaklaşıyordum. Önceki yıllarda Bay K sayesinde güzelce eğitilip, canını kendi ellerimle alabilmek için en iyisi oldum. Ve o canı çok yakın zamanda kendi ellerimle alacağım.
İntikamımızı alacağım sevgilim, ardından kavuşacağız. Söz veriyorum. Çok beklettim biliyorum. Özür dilerim sevgilim. Ama kavuşmamıza çok az kaldı Jisung'um. Başarmak üzereyim.Silahımı ve diğer eşyalarımı çantama koyarak Seul'a gitmek için yola koyuldum.
Seul'a 2017'de veda etmiştim. O günden sonra bir daha asla Seul'a adım dahi atmadım.
Yaklaşık 1 saatlik yol vardı. Fakat daha hızlı gitmek istiyordum, onu kendi ellerimle öldürmek ve ardından her şeyi sonlandırmak istiyordum! Gaza basmaya başladım. Hızlanırken aklıma Jisung gelmeye başladı. Gülümseyişi, kahkahası, gözleri... Jisung gözümün önüne gelmeye başlayınca daha çok hızlanmaya başlamıştım. Fark etmeden ağlayıp hızlandığımı idrak edip arabayı ani bir hızla köşeye çektim. Dikiz aynasından kendime baktım, ağlıyordum. "Çok özledim, sevgilim. Çok özledim seni." Şimdiyse hıçkırarak ağlıyordum."Seni öldüreceğim Peter, seni öldüreceğim!"
2017
"Minho!"
Jisung soluk soluğa kalarak yanıma gelmişti. Gözlerinde ki o endişeyi hızlıca fark etmiştim.
"Soluklan Jisung, ne oldu?"
"Minho, bizi buldular! Gitmemiz gerekiyor."
Apar topar sağımızda kalan arabaya bindip ardından hızlıca yola çıktık. 5 ay önce gizli bir numaradan tehtit mesajları almaya başlamıştık. Ayrılmamızı istiyordu, ilk başta kendini arkadaş grubumuza zarar vermeye çalışarak gösterdi. Onlara zarar gelmemesi için ayrılık numarası yapmak zorunda kalmıştık. Fakat bu işe yaramadı. 2 ay sonra fark edildik. Onu kandırdığımız için çok sinirlenmişti. Son mesajı ise: "Sizi öldüreceğim." olmuştu."Bizimkilerin haberi var mı?"
"Felix'i arayıp söyledim. Bizimkilere anlatacak."
"Bizi bulduklarını nasıl anladın?"
"Anlamdım, gördüm. Kapımızda kırmızı bir zarf vardı."
"Ne yazıyordu?"
"Sizi buldum."
Araba bir anda taklalar atmaya başladı. O an hayatim boyuca hissetmediğim o duyguyu hissettim, Korku. Araba yavaş yavaş takla atarak durmaya başlamıştı. Tamamen durduğunda ise etraf hafifçe bulanıklaşıyordu. Bilincim kapanmadan önce duyduğum son şey, yıllarca midemi bulandıracak o tınıya sahip olan kişinin, son cümlesiydi :"Sizi buldum"***
Gözlerimi zorlayarak açmayı deniyordum. Fakat olmuyordu, zorlanıyordum. Tekrardan kendimi zorlayp açmayı Denedim. Ve başarmıştım. Gözlerimi açmamla aklımdaki onlarca birbirini takip eden soruları kendime sormaya başlamam bir oldu. Jisung nerede, burası neresi, ne oldu? Kafamı sola döndürdüğümde hemşireyi görmem bir olmuştu. Hastanede olduğumu idrak ettim. Ardından yavaş yavaş kaza görüntüleri aklıma gelmeye başlamıştı.Hemen ayaklandım ve kolumdaki serumu çıkarmaya çalıştım. Ayaklanmamı fark eden hemşire anında yanıma gelip:
"Dinlemeniz lazım lütfen zorluk çıkarmayın." dedi.
"O nerede?"
"Anlamadım?"
"Kazada yanımda olan kişi, Han Jisung."
Hemşire donup kalmıştı. Tekrar sordum: "Jisung nerede?"
"Çok, çok üzgünüm onu kaybettik. Çok çabaladık fakat kurtaramadık bu haberi benden duyduğunuz için çok üzgünüm."
Gözlerim dolu bir şekilde hemşireye:
"Bir hatanız olmalı." dedim
"Çok üzgünüm ama Han jisung'u kaybettik."O an hayat durmuştu sanki. İnanmadım, inanmak istemedim.
Koşmaya başladım, dizlerim tir tir titriyorken koştum. Sanki her şeyi düzeltebilecekmişim gibi koştum. Jisung'uma koştum. Arkamdan hemşirenin bağırışını duyabiliyordum fakat umrumda olan tek şey inanmak istemediğim gerçekti. Lobiye koşup görevliye soluk soluğa:
"Jisung'un odası hangisi, Han Jisung!" diye sordum.
Görevli, yüzüne acırmışcasına bir maske takıp, gözlerime bakarak ardından: "Üzgünüm." diyerek yanıtladı.
Bağırmaya başladım, bu gerçek değildi. Gerçek olamazdı.
"Jisung nerede!"Sevgilimin ismini bağırarak hastanede koşmaya başladım. Sanki onu kurtarabilirmişcesine, her şey yalanmışcasına, en çokta ellerini tutmak için koştum.
Koştum fakat önümden geçen üstü örtülmüş sedyeyi görünceye kadar. O an anladım, benim öpmeye kıyamadığım biricik sevgilimin canını çok yakmışlardı.
Hemşireye dönüp titrek bir sesle:"İsmini öğrenebilir miyim?" dedim. Konuşmamın ardından hemşire dönüp:"Han Jisung" diyerek yanıtladı ve ardından ilerlemeye başladılar.Canını çok yakmışlar sevgilimin, benimde yansın istedim. Onun ardından gitmek istedim. İsmini duyduktan sonra soğuk zemine çöküp dakikalarca belki de saatlerce hıçkırarak ağladım.
"Özür dilerim sevgilim. Hemen yanına gelemeyecek olduğum için özür dilerim."
_______________________________________________
Bu benim yazdığım ilk fic umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enemy/Minsung
FanfictionBirbirini öldürmek için tutulan iki genç aynı zamanda geçmişte birbirini ölü bildikleri sevgililerdir. Yan ship Hyunlix ⚠️suç, cinayet, şiddet, işkence, ölüm