Buraya geleli aradan haftalar geçmesine rağmen aradığım şeyi bir türlü bulamamıştım.
Ya da şöyle söyleyeyim sevgili fakültem yüzünden aramaya pek zamanım olmamıştı.
Kitapçıya uğrayıp almam gereken birkaç kitabı aldıktan sonra eve doğru dikkatlice yürümeye çalışıyordum. Ancak dizlerime kadar gelen kar bunu yapmamı imkansız kılarken tek istediğim sadece evime gitmek, ısınmak ve köpeğimle oynamaktı.
Bahçe kapısını açıp içeriye girdiğimde verandada oturan Yeji'yi gördüğümde şaşkınlık ve endişeyle birlikte "Burada ne yapıyorsun? Hava çok soğuk. Ölmeyi mi planlıyorsun?" demiştim. Küçük bir tebessüm sunarken "Öyle bir amacım yok." demişti.
Anahtarlarımı cebimden çıkarıp kapıyı açtığımda önce Yeji'yi eve almış sonra kendim girmiştim. İkimizin montlarını asıp birlikte mutfağa geçerken aldığım kitapları bir kenara koyup, köpeğime mama vermiştim.
"Köpeğin olduğunu bilmiyordum. Adı nedir?"
"Adı Cookie. Kız."
"Çok tatlı."
Köpeğimi bırakıp tezgaha doğru ilerledim ve ikimiz içinde kahve çıkardım. Su kaynatıp, kahveleri hazırladığımda birkaç bisküvi ile beraber ikram ettim.
Karşılıklı oturup kahvelerimizi yudumlarken sonunda Yeji aramızdaki sessizliği bozmuştu.
"Buraya nereden geldin?"
Ağzımdaki kurabiyeyi yutup cevap verdim. "Singapur'dan geldim."
Kafasını sallayıp bardağı masaya koyarken "Ne okuyorsun?" demişti.
"Tıp okuyorum. Yonsei Üniversitesi'nde. Sen?"
"Mimarlık okuyorum ben de. Seoul Ulusal Üniversitesi'nde. Bir de merak ettiğim başka bir şey var. Buraya neden geldin? Yani Singapur'da okumamanın amacı nedir?"
Sorduğu soruyla duraksarken ne cevap vermem gerektiğini pek bilmiyordum aslında. Gerçek sebebini söylersem nasıl bir tepki verirdi, kestiremiyordum. Kafamı kaldırıp Yeji'ye baktığımda ciddi olduğunu fark etmiştim ve bir cevap bekliyordu.
Derin bir nefes alıp arkama yaslandım. "Çocukken buradan taşındık ve Singapur'a gittik. Ancak o günden beri içimde eksik bir şeyler var. Ben de buraya bunu bulmak için geldim. Doğrusunu söylemek gerekirse Singapur'u Kore'den daha çok seviyorum. Ancak dediğim gibi buraya içimdeki eksik şeyi bulmak için geldim. Üniversite bitene kadar zamanım var. Bitirene kadar bulamazsam geri gidicem."
Kafasını sallayıp dür dikkat beni dinlerken sözüm bittiği zaman bardağını masaya koymuştu. "Rica etsem ışıkları açabilir misin? Biraz rahatsız hissediyorum."
Konuyla alakası olmayan küçük ricasî üzerine kafamı sallayıp ayağa kalktım ve mutfağın ışığını yaktım. Geri sandalyeye oturduğumda bana teşekkür etmişti.
"Evin içi o kadar karanlık değildi. Bir sorun mu var acaba? Özel bir sebepse söylemene gerek yok."
Yüzündeki tebessümle kafasını iki yana sallayarak bana baktı. "Belki çocukça gelicek ama ben karanlıktan çok korkuyorum. Yanımda sen olduğun için bir şey demedim başta ama sonrasında rahatsız olmaya başladım."
Oturuşumu düzeltip "Sorun değil." demiştim kısaca. "Neden korkuyorsun ki?"
"Eskiden bir arkadaşım vardı. Buralarda yaşardı. Onunla gerçekten çok yakındık. Küçükken onunla birlikte annelerimizden gizli korku filmi seyretmiştik. O pek korkmuyordu. Ama ben çok korkuyordum. O günden sonra karanlık olan hiçbir yerde kalamamaya başladım. Korkumu öğrendiğinde annesinden izin alıp bizim evimize gelmişti. Çok uzun süre birlikte yattık. Onunla kendimi gerçekten harika hissediyordum. Yine korkuyordum ama o yanımda olunca kendimi daha güvende ve sakin hissediyordum."
Yeji anlattıkça aklıma doluşan kesik kesik anılarla kaşlarımı çattım ve onu dinlemeye devam ettim.
"Birlikte gerçekten harika zamanlar geçirdik. Her zaman gittiğimiz bir ağaç vardı. O ağaca birlikte salıncak kurmuştuk, adlarımızı kazımıştık. Şuan duruyor mu, bilmiyorum. O gittikten sonra hiçbir şey yapmak istemedim. Gittiğini kabul etmek istemedim. Kabullenmem de uzun zaman aldı zaten. Kabullendikten sonra pek bir arkadaşımda olmadı. Sadece Chaeryeong var. Liseden bir arkadaşım."
"Hatta kuyu var, değil mi?"
"Anlayamadım tatlım." Çatılmış kaşlarıyla bana bakarken tekrar ettim. "Kuyu var, değil mi? O ağacın yanında."
Kafasını salladı. "Evet, evet var."
"Sen Hwang Yeji'sin. Benim küçükken Yuna dışında en yakın olduğum kişiydin. Ben özür dilerim, seni ilk başta tanıyamadım."
"Beni hatırladın. Tanrım, sonunda. Özüre gerek yok."
Sevinçle söylediklerinden sonra anlamaz bakışlarla ona bakarken "Sen beni tanımış mıydın?" diye sordum.
"Tabi ki. Seni hiç unutmadım. Hep buraya tekrar gelmeni bekledim. Evinizin önüne gelip, incelerdim. Geldiniz mi, merak ederdim. Geldin de. Beklediğime değdi. Ancak sandığımdan daha çok değişmişsin. Kısa saç sana yakışmış."
"Kırmızı saç da sana yakışmış."
O gün, gece oluncaya kadar Yeji'yle konuşmuştuk. Birlikte tozlanmış anılarımızı tekrardan açığa çıkarmış, gülmüştük. Zaman onunla hızlı geçiyordu. Sürekli gülmesi kalbime ilmek ilmek işleniyordu.
Hatırlıyorum da ben küçükken bir kıza aşıktım. Sürekli Yuna'ya gider onu anlatırdım. Yuna defalarca kez bunu ona söylemem gerektiğini söylerdi ancak küçükken hiçbir şeyden korkmayan ben, bunu ona söylemeye korkardım.
Aradan zaman geçmesine rağmen aşkım hâlâ daha eskimemiş. Yine aynı, ilk gün olduğu gibi.
Şimdi ise saatlerimizi birbirimize harcıyorduk. Sonrasında ise birbirimizin kollarında uyuduk.
...
Selam🖐 Birkaç gündür bölüm atmamıştım. Ailem evde olunca pek bir şeyler yazıp atamıyorum, kusura bakmayın. 🥺
Biraz saçma bir bölüm olmuş olabilir. Özür dilerim. Kafam gerçekten cok bulanık. Çorba gibi hissediyorum 😐
Cute cute cute 😭😙💖💕💕💕
Oy vermeyi unutmayınız!♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Niktofobi | Ryeji
Fanfiction"Hayır! Çıkarın onu oradan! Yalvarırım. Onun karanlık fobisi var, dayanamaz!" [Shin Ryujin x Hwang Yeji] ※Minific ※Angst [TAMAMLANDI]