20 Mart sabahıydı, Yeji'yle birlikte oturuyormuş, arkadaşlarımızın gelmesini bekliyorduk. Ancak Yeji'nin canı biraz sıkkındı. Çünkü bizi alacak olan arkadaşlarımızın arasında Yeji'den nefret eden iki kız vardı.
Bu buluşmayı ayarlayan kıza bunu söylediğimizde bizlere, her şeyin kontrolü altında olduğunu söylemişti. Eğer bizlere bir şeyler yaparlarsa ona haber vermemiz gerektiğini de eklemişti. Yine de kimsenin içi rahat değildi.
Yeji, oturduğu yerden ayağa kalktı ve yanıma geldi. Yüzümün her tarafını, ellerimi ve boynumu öptü. Ancak öperken gözlerinden yaşlar akıyordu. Şaşkınlıkla ona bakmıştım. "Ne oldu? Neden ağlıyorsun?" diye sordum.
"Bugün ölecekmişim gibi hissediyorum. Ryujin, cidden çok korkuyorum. Bugün kötü bir şey olucak, hissediyorum."
Yeji'nin dediklerine sinirlenmiş ve bir o kadar da üzülmüştüm. "Yeji lütfen aptalca şeyler deme. Seni seviyorum, ölmeyeceksin sevgilim. Sadece arkadaşlarımızla birlikte ormana kamp yapmaya gidiyoruz. Senin yanında olacağım."
Kucağıma oturmuş, kollarını boynuma atmıştı. Ağlaması geçmek üzereydi. Zaten birkaç dakika sonrasında zil de çalınca bütün eşyalarımızı almış ve yola koyulmuştuk.
Kamp alanına geldiğimizde her şey sakince ilerliyordu. Yeji'den nefret eden iki kız biraz daha ileriye kurmuşlardı çadırlarını. Geriye kalan arkadaşlarımızla birlikte sırayla çadırlarımızı kurmuştuk biz de.
Günün ilerleyen saatlerinde her şey güzel gidiyordu. Birlikte oturup sohbet etmiş, doğayı incelemiş, mantar toplama yarışması yapmıştık. Ben çok eğleniyordum. Daha önce hiç kamp yapmamıştım çünkü. Ancak Yeji, hiç gülmüyordu, eğlenmiyordu. Zaten mantar toplama yarışması başlamadan önce oynamayacağını söylemiş ve çadıra girmişti.
İlk gün bu şekilde sona ermişti.
İkinci gün, sabahın erken saatlerinde yemeğimizi yiyip, yürüyüş yapmıştık. Yeji, koluma girmiş benimle birlikte yürürken düşünüyordum. Ya gerçekten bir şey olabilir miydi? Yeji haklı çıkabilir miydi?
Kafamı kendi kendime 'hayır' anlamında sallarken önümüzdeki kızlar durmuşlardı.
"Vay be, çok uzun süredir yürüyüş yapıyoruz. Hadi biraz oturalım sonra devam ederiz. Bu sırasa Doğruluk ve Cesaretlik oynamak isteyen var mı?"
Hepimiz 'evet' dedikten sonra hemen bir su şişesi çıkarmış ve oynamaya başlamıştık. Aşk, yalanlar, ihanetler ve daha birçok özel sorular soruluyordu. Cesaretlik derseniz de hiç acımadan sert görevler veriyordular.
Döndürdükleri şişenin alt kısmı Yeji'ye, kapak kısmı ondan nefret eden bir kıza geldiğinde yutkundum ve Yeji'nin elini tuttum. Kızın suratındaki gülümseme büyürken hiç bu kadar korkmadığımı hatırlıyorum. Kim bilir Yeji ne kadar korkmuştur?
"Doğruluk mu Cesaretlik mi Yeji?"
"Doğruluk."
"Kabul edilmedi. Hep doğruluk diyorsun. Neden cesaretlik demiyorsun? Korkak olma bu kadar."
Bana bakıp derin bir nefes aldı ve "Cesaretlik." dedi. Ardından elimi sıkı sıkı tuttu.
"İlerimizde duran bir mağara var. O mağarada 5 dakika boyunca durmaya çalış. Ancak mağaranın ağzını kapatacağız."
"Bu çok fazla! Saçmalamayın!"
Sertçe çıkıştığımda iki kızın da yüz ifadesi düşmüştü. Yeji'nin elini sıkı sıkı tutup Tanrı'ya dualar ederken kızlardan birisi konuşmaya başlamıştı.
"Neden onu koruyorsun ki? Biricik sevgilini kaybetmekten mi korkuyorsun? İkiniz de korkaksınız. Seni sevmiştim, ta ki şuana kadar." Ardından dudaklarını büzmüş ve yanındaki arkadaşının boynuna kolunu atmıştı.
"Yeji, Ryujin özür dilerim ama kavga çıkmasını istemiyoruz. Hemen yapsanız ve bitse olur mu? Sadece 5 dakika."
Kızlardan birisi konuştuğunda tam bir şey söyleyecektim ki Yeji ayağa kalkmıştı.
"Yapacağım." demişti. Ardından kulağıma doğru eğilmiş ve beni sevdiğini söylemişti.
İstemsizce gözlerim dolarken yanağıma minik bir öpücük kondurmuş ve elmacık kemiğimi okşamıştı. Ardından yanımızdan ayrılıp mağaraya gitmişti.
İki kızda Yeji'nin arkadasından gidip mağaranın ağzını kapatmışlar ve süreyi saymaya başlamışlardı.
Yeji'nin karanlık korkusu vardı. Şuan elleri ayakları titriyordur ve ağlamaya çoktan başlamıştır bile. Tıpkı benim gibi. Sevdiğimi kaybetmek istemiyorum. Bunun korkusuyla ağlıyorum.
Aradan üç dakika geçtikten sonra mağaranın içinden bir ses gelmişti. Ses kesinlikle Yeji'ye ait değildi. Bu ses bir ayı sesiydi.
Bütün kızlar çığlık atarken bense mağaraya gelmiş ve önündekini çekmeye çalışıyordum.
"Ryujin kurtar beni! Ryujin! Çok korkuyorum! Yardım edin! Geliyor, geliyor, geliyor!"
"Yeji! Şu lanet olası şeyi çekemiyorum mağaranın önünden! Yeji, Yeji, Yeji?"
Mağaranın içinden gelen sesler kesilirken o an korktuğum şeyin başıma gelmesiyle kafamı iki yana salladım. Ağlamaktan şişen gözlerim, inatla gözyaşı akıtmaya devam ederken kalbimin tam orta yerinde bir acı hissediyordum. Eskisi gibiydi ama bu sefer daha da fazla acı veriyordu.
Korkudan uyuşmuş vücudumla birkaç adım ilerledim ve yere düştüm. O gün ölmeyi çok istedim.
...
Merhaba. Okulum olduğu için uzun zamandır bölüm yayımlayamıyordum. Kusura bakmayın. 🥺 Böyle bir bölüm yazmak aklımda yoktu, biraz saçma olabilir o yüzden. Ayı tarafından Yeji'nin ölmesi nereden aklıma geldi, bilmiyorum. Ama kendi kalbimi kendim kırdım... 😭
Ne düşündüğünüzü lütfen yazın. Merak ediyorum. Bu bölümde farklı bir anlatım tarzı kullandım ve yüksek ihtimalle kimsenin beklemediği bir son yaptım. Fikirlerinizi belirtin.
Son 1 bölüm kaldı kitabın bitmesine. O bölüm biraz şok okucaksınız :")
Hadi ikinci fotoyu anlarım da birinci fotoğrafta neden Ryujin babaanne gibi duruyor amk? Aklıma ilk gelen buydu ilk gördüğümde.
Oy vermeyi unutmayınız!♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Niktofobi | Ryeji
Fanfiction"Hayır! Çıkarın onu oradan! Yalvarırım. Onun karanlık fobisi var, dayanamaz!" [Shin Ryujin x Hwang Yeji] ※Minific ※Angst [TAMAMLANDI]