-Okuduğunuz saati yazın! (19.43)-
---
"Derste n'oldu sana?" dedi soru sorar bir şekilde Jorge.
"Bilmiyorum... Tek bildiğim. Tek bildiğim şey iyi olmadığım ve bir işler döndüğüydü." dedim. O anda arkamda ki ses derin bir nefes vermemi sağlamıştı.
"Neymiş o işler?"
Emilia bunu deyince derin bir nefes alıp gözlerimi devirdim. Arkamı dönerek yüzümü yüzüne, gözlerimi ise gözlerine kitledim.
''Hayatımın seni ilgilendireceğini sanmıyorum.'' dedim en sert halimle.
''Ah Karol... Ne yazık! İlaç alıyor, arkadaşları, sevgilisi... Herşeyi elinden yok oluyor. Bu durumda bile iyi kız rolünü oynuyor. Gurur hayat kurtarmaz, karın doyurmaz güzelim. Sana bir tavsiye; sevdiklerine sahip çık, yoksa Ruggero, Agustin ya da Carolina gibi sevdiklerini benim gibilere kaptırırsın.'' dedi alaycı bir tavırla.
''Senin gibiler derken; kendini birşey sanıp, herkese iftira atan ve kötü kızı oynayan gerizekalılardan mı bahsediyorsun Emilia?'' dedi Jorge. Onun bu dediğine 32 diş sırıttıktan sonra Emilia'ya yaklaştım ve
''Benim herkese kalbim açıktır ama o kalpten kötü çıkanlara bir daha o kapı sihirli bir kelime olsa dahi açılmaz. Asla! Bir süre karşılaşmayalım Emilia, tamam?" dedim ve çantamı sırtıma atıp arabaya doğru ilerledim. Arabaya bindim ve şoför eve sürmeye başladı...
---
Şuan ne mi yapıyorum? Doğum günü davetiyemi seçiyorum Jorge ve Chiara ile. Aklımda ki binlerce düşünceyi bir kenara atıp odaklanmak istiyorum ama olmuyor! Agustin ve Carolina ile aramız nasıl olucak, hastalığım geçicek mi, neler oluyor, ailem bu aralar neden bu kadar endişeli? Bu soruların hem cevabını öğrenmek istiyorum hem de çıkacak olan cevapların bizi kötü etkilemesinden korkuyorum. Ailem, eskiye nazaran azalan arkadaşlıklarım, yeni tanıştığım birkaç sanal arkadaş ve hayatım... Bunların başına birşey gelmesinden korkuyorum. Derin bir nefes alarak bu düşüncelerden ayrıldım ve elime davetiye tutuşturan Jorge'ye baktım.
''Karol! Hadi iki saattir bir davetiye seçmeni bekliyoruz. Daha çok işimiz var'' dedi Jorge.
''Tamam seçiyorum, sakin olun. Hmmm şu olsun!'' dedim masanın en köşesinde ki davetiyeyi göstererek.
''Tercihin hoşuma gitti.'' dedi Chiara ve ona gülümseyerek davetiyeyi elime aldım.
Davetiye de tam tamına 18 tane nilüfer çiçeği vardı. 18 yaşıma gireceğim içindi. Evet, artık reşittim, bir bireydim ve yeni sorumluluklar geliyordu. Bu yükler bile bana fazla gelirken yenileri koşarak geliyordu! Nilüferleri anneannem çok severdi. Eline bir nilüfer yaprağı alır, ailesi için sonsuz sağlık, iyilik ve bereket duası edip evinin yakınında olan ''Kader Gölü''ne bırakırmış. Her nilüfere içini dökse, şükretse o günlerde daha da mutlu oluyormuş. Efsaneye göre Kader Gölü'ne bırakılan nilüferlerin içine bırakılan iyi dilekler, kaderimize iyi gelirken; kötü dilekler ise kaderimize kötülüğü getirileceğine inanılıyormuş. Bir çiçekten medet ummak insana özgü birşeydir ama görüntüleri çok güzel oluyor. Bu gölde ki yüzlerce çiçeğin çoğu ise anneannemin eseridir. Gülümsedim ve elimde ki davetiyeyi bıraktım, arkama yaslanıp kahvemden bir yudum aldım.
''Annemlere söyleyeceğim,'' davetiye bu olsun'' diye. Eeee başka ne ayarlanıcak?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗩𝗮𝗿 𝗢𝗹𝗺𝗮𝘆𝗮𝗻 𝗛𝗮𝘆𝗮𝘁𝗹𝗮𝗿
Short StoryYoktun ama var gibiydin, Ben aşık oldum ya da deli, Yerin benim kalbimdeydi. Küçük bir boşluk gibiydi. Ne umutlar sığardı o boşluğa, Ya da küçük bir muhabbet kuşu... Herşey bir doğum gününde başlamıştı. Çok da güzel bir gündü oysaki! Hayali birkaç '...