0.2

360 43 88
                                    

Nasilsiniizzzzzz benim cisim var ._.

"Efendim, kapıyı açar mısınız? Kahvaltınızı getirdim."

Odanın sahibi, kırmızı saçlı çocuğun yakalanmasını istemiyordu. Bu yüzden birkaç önlem almıştı. Çocuk şu an yatağında uyuyordu. Çocuğun üstündeki örtüyü üzerine daha fazla kapattı.

Kapıya ilerledi, kilidi açtı fakat kapıyı aralık bir şekilde açıp kahvaltı tepsisini aldı. Hızlıca kapı kapandı ve kilit yerini buldu.

O sırada uyuyan güzel uyanmıştı. Tepsiye merakla bakıyordu. Langa tepsiyi önüne koydu ve çocuğun karşısına oturdu.

"Karnın gurulduyor. Bunları yiyebilirsin."

Kırmızı saçlı çocuk inanmaz bir bakış attı, ardından çatalın ucuna küçük bir domatez kondurup karşısındaki gence uzattı.

"Seninki de gurulduyor."

Langa tuhafsamıştı. En son beş yaşındayken dadısı ona yemek yedirmişti. Kararsızca uzanıp dudaklarını çatalla birleştirdi. (Zort catalla opusmek 😳😳)

"Hiç buradan çıkmıyor musun? Yaşadığım yerden buraya bakınca milyonlarca ağaç ve milyonlarca hayvan görüyordum. Ama burada hiçbiri yok." (Anladik kardesim yildizda yasiyon)

Odanın sahibi bıkkın bir ifade takındı.

"Odamdan çıkmaktan hoşlanmıyorum."

Uzamış misafirliğini umursamadan çok bilmişçe öne atıldı çocuk. Karşısındaki genci iki omzundan tutup sallamaya başladı. Mavili çocuk şok olmuşçasına bakıyordu. (Reki beni de sallasin evet/hayir)

"Dur, çünkü insanların bana bakması beni rahatsız ediyor. Dur lütfen."

Sallantı ne yazık ki bitmişti. Reki düşünür pozisyona geçmiş ve çözüm yolunu düşünürken Langa önündeki bitmiş tepsiyi alıp kapının önüne bıraktı.

"Böyle giyindiğin içindir belki. Kıyafetlerin çok göz alıcı bakmalarına şaşırmamalıyız."

Heyecanlı çocuğun planını anlayan Langa sessizce konuştu.

"Sarayda alt kademelerdeki insanlar sıradan giyinir sadece."

"Ne kademesi? Boş ver kademeyi. Yok mu şöyle kahverengi bir şeyin?"
(kademe sen agliyon)

Ardından tüm kıyafetler yere serilmişti. Adetâ köylü bir çocuğuna döndükten sonra odadan çıkmışlardı.

Planın işlemesi en şaşırılan yerdi. Kimse onları umursamamıştı. Saraydan ellerini kollarını sallayarak çıkmış, üstüne de önlerindeki çarşıya ilerlemeye başlamışlardı.

Gerçekten kimsecikler onlara bakmıyordu. Herkes farklı bir telaş içerisindeydi. Kimi mallarını satmak, kimi evine erken dönmek istiyordu.

Çarşı gezintisinin sonunda ormanlık bir alana girmişlerdi. Tamam, Langa bu şehirde yaşıyordu ama buralara ilk gelişiydi. Kızıl çocuk çok bilmişçesine buradan, diye yol gösteriyordu.

Çalıların arkasında peri masallarından fırlamış bir gölet buldular. Reki koşarak göle girdi. Islandığı için üzerindeki gömlek yarı saydam bir hâl almıştı.

"Gelsene, göl çok güzel."

Langa afallamıştı.

"Sen daha güzelsin."

Aniden ağzından fırlayan üç sözcükle kızıl kafa şaşırmıştı.

"Ne?"

Prens de şaşkınlığını belli ederek bağırdı.

"Ne?"

i can not believe, rengaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin