0.3

271 40 28
                                    

Merabaaaaaa bolumleri kisa tuttugum icin cavuk boljm atabiliyorum nasilim

Yan yana iki beden pis çimenlerin üzerinde, çimenler yüzünden pislenmiş kıyafetleriyle uzanıyordu.

Gökyüzü pembeleşmiş ılımsı bir hava çökmüştü. Hafifçe yüzlerine vuran meltem kimi zaman saçlarını uçuruyor, kimi zaman ise yanaklarına buse kondurup kaçıyordu.

Pis kıyafetlerin içerisindeki Prens mutlu olduğunu belli edecek bir nefes vermişti dışarıya. Kızıl saçlının gözleri yukarıdaydı, eski evine bakıyordu. Sıla dolu bir bakış değildi maalesef. Sanki içinde minik bir hüzün bulunduran kocaman bir gülümsemeydi.

Langa yavaşça yanındaki güzelliğe döndü. Sanki gökyüzündeki tüm yıldızları toplayıp gözlerine serpiştirmişlerdi. En azından Langa böyle söyleyebilirdi, çünkü gözleri parlıyordu.

"Karnım gurulduyor."

Mavi saçlı çocuk ona bakarken yakalandığı için kendisini kötü hissediyordu. Annesine yakalanan ufak bir çocuk gibiydi.

"Çarşıdan kızartma alabiliriz."

Yattıkları yerden yavaşça doğruldular, çarşı yakında toplanacağından acele ile koşmaya başlamışlardı.

Koşarken istemsizce gülüyor, birbirlerine bakıyor ve el ele tutuşuyorlardı. Hızlı gelişen ilişki çok özelleşmişti. İlişkilerinin bir ismi yoktu. Hoş, gerek olduğunu da düşünmüyorlardı.

Çarşıya vardıklarında her yeri yıkan askerleri görmeleriyle Langa'nın yüzü bembeyaz kesildi. Ruhunu biri çekip çıkartmış misali renksizleşmişti.

Aralarından bir asker kendisini işaret edince vücudunu kıpırdatamadı. İçini saran korku gitmiyordu.

Kollarından tutulmuş sürükleniyordu. Kızıl saçlı çocuk ise tüm mutluluğunu çöpe atarak peşinden geliyordu.

Sarayda ise her şey daha kötüydü. Prensin babası kendisine bağırıyor, aşağılıyor, diğer kardeşlerinin yanında rencide ediyordu.

Yüzüne inen sayısız tokatlardan dolayı yanağı morarmış, burnu biraz kanamıştı.

Odasına nihayet dönebildiğinde Reki'yi yatağının üzerinde pahalı bir kumaşla yapılmış aynı zamanda da ince altın renkli bir iple işlenmiş mavi renkli ceketi elinde tutarken buldu.

"Gelebilmene sevindim. Ayrıca diğer şeyler için üzgünüm. Benim yüzünden olduğunu biliyorum. Sadece sana dışarıyı göstermek istemiştim."

Cümlelerinin sonuna doğru yıldız yuvalarından birkaç damla parlak tanecik çenesine doğru kaymıştı. Ağlamasının yanında yüzünde buruk bir gülümseme vardı.

"Sorun değil. İnsanlar babalarını seçemiyor maalesef."

Burnu kanayan çocuk usulca yatağa oturdu.

"Bir balo için dikilmişti. Katılmadığım için hiç giymedim."

"Aslında çok güzel görünüyor. Keşke katılsaydın. Üzerinde görmek isterdim."

Ardından Langa burukça gülümsedi. Ona anlatmayı tercih etmiyordu. Aniden kızıl çocuk ayağa fırladı.

"Belki kendi balomuzu yapabiliriz."

i can not believe, rengaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin