Sevgili Jeno'ya
Seni görmeyeli çok uzun zaman oluyor sevgilim, aslına bakarsan sadece birkaç gün ancak yanımda olmadığın her saniye ciğerlerime diziliyor sanki. İtiraf etmek gerekirse yokluğunun beni bu kadar sarsabileceğini hiç düşünmemiştim, belki de hayatımız boyunca birbirimizin yanı başında olduğumuz için buna fırsatım olmamıştı bilemiyorum. Dediğim gibi, seni yanımda hissettiğim zamanlarda zihnim o denli varlığınla meşguldü ki yokluğunu hayal edemedim. Olsun, Jeno, olsun, zaten görüşeceğiz bir kez daha, geri döndüğünde şimdi çektiğim bu kalp sızısının bir önemi olmayacak.
Nasılsın, büyük şehir yordu mu seni şimdiden? Sıhhatini umuyorum ben de, ikimize ait küçük dairemizde. Bugün bu mektubu senin masanda, senin kaleminle yazıyorum haberin olsun. Ellerinin dokunduğu her bir eşyada bir gram ruhunu bırakmışsın gibi geliyor bana, bu yüzden üzerinde iki yaprak olan bardağına da kendime bir kahve yaptım. Eşyalarını böyle kullandığıma kızmamanı umuyorum ama seni yanımda hissedebilmek için başka yapabileceğim bir şey aklıma gelmedi, umarım beni mazur görürsün.
Henüz önceki gün anneni ziyarete gittim, biraz buruktu seni göremediği için, sanırım gittiğinde ona haber de vermemişsin ki beni gördüğü an gözleri seni aradı. Gitti dedim, gitti derken ise boğazıma birileri düğüm attı sanki. Gelecek mi, dedi. Gelecek, dedim, işlerini bir halletsin geri dönecek elbet. Sonra durdum ve düşündüm, biraz da boğazım düğümlendi Jeno, çünkü sana ne zaman geleceksin diye sormayı unutmuştum. Yakın zamanda bana dönsen iyi olur çünkü kalbim hasretini daha ne kadar kaldırır bilemiyorum.
Buralar çok sessiz, çok sakin. Bu sabah kahvaltı için dışarı çıktım, birlikte hep gittiğimiz Bay Jang'ın dükkanına gittim ve kahvaltıyı birlikte, onun dükkanının mutfağında yaptık. O da bana seni sordu, sensiz beni görünce değişik hissetmiş, öyle dedi. Bak sana ne diyeceğim, biraz komik olacak ama insanlar bile ikimizi birlikte görmeye o kadar alışmış ki gözleri hep seni arıyor, benim de gönlüm seni arıyor, aslında oldukça açıkmış sensiz ben olamadığım.
Beni düşünme canımın içi, iyi olacağım. Yokluğun zor ama üstesinden gelebilirim, hayallerimizi gerçekleştirmek için uğraşacağım. Bu arada unuttum sanma, sana bir hikaye borcum var, gelecek güzde ne yapacağımızı ben söyleyeceğim, sonra birlikte hayalimi gerçekleştirmeye gideceğiz. Şimdilik seni bekliyorum, hayalim hazır, çok kez üzerindem geçtim ve mükemmel olsun diye uğraştım, aynalara anlattım, sonra bana bıraktığın siyah-beyaz resmine. Başka kimselerin duymasına izin vermedim merak etme, kıyamadım çünkü, ilk duyan yine sen ol istedim. Kendime bir de amaç buldum, sen gelene dek küçük şehrimizi gezecek ve seninle yapabileceğimiz şeyler bulacağım, gerçekleştirebileceğimiz hayallerimiz olacak bir sürü, mutlu olmaktan ve birlikte olmaktan başka hiçbir şey düşünmeyeceğiz.
Geleceksin, Lee Jeno, bu dünyada ne yazık ki benden kaçışın yok, yine bana gelecek, yine başını benim göğsüme yaslayacaksın ama bu sefer susacaksın çünkü bu sefer yaşayabileceğimiz hayatın hikayelerini ben anlatacağım, kendime bu konuda güveniyorum ve oldukça kararlıyım.
Şu sıralar havalar oldukça dengesiz Jeno, lütfen kendine iyi bak ve yanında mutlaka bir şemsiye bulundur, bugünlerde gökyüzünün ne zaman ağlayacağı belli olmuyor. Ben ne diyorum biliyor musun? Bence gökyüzü bize ağlıyor, aramıza giren mesafelere kırgın benim gibi, ya da gökyüzü benim yokluğunda akıttığım gözyaşlarını sana getiriyor. Ne düşünürsün bu konuda bilmiyorum ama ben gözyaşlarımın tenine değmesini sevdim.
Uzun lafın kısası, Jeno, seni seviyorum ve yolunu gözlüyorum, kendine dikkat et ve çabuk gel, özlüyorum.
-Na Jaemin, 21 Mart 1989
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Life We Could Have Had
Fanfic"Ne olursa olsun bir kez daha göreceğim seni, sevgilim, en sevdiğim. O vakit geldiğinde başını göğsüme yasla ve ben de sana sahip olabileceğimiz hayatın hikayelerini anlatacağım." {leejeno+najaemin} Pim Stones - The Life We Could Have Had