6|we didn't complain much, we were happy with what we had.

57 16 3
                                    

Sevgili Jeno'ya

Dile kolay, gidişinin üzerinden bir yıl geçti sevdiğim. Bu zaman zarfı içerisinde aklımdan bir kez olsun çıkmadın. Belki de bu yılın her günü arkandan birkaç damla yaş akıtmışımdır, içimde çığ gibi büyüyen aşkınla artık baş etmek daha da zor çünkü. Ayrıca yapayalnız kaldım Jeno, annen de hasretine dayanamayıp gitti yanına bir hafta önce. Her şeyimi, herkesi yitirmiş bulundum o gidince de. Benim yüzümden aranız çok iyi değildi biliyorum, beni de pek sevmezdi biliyorum ama o gün bana senin haberini getirdiğinde bana yandı, bana ağladı, bana geldi ve teselli verdi. Bir gün seninle cennet bahçelerini gezebileceğimizi söyledi, o olmasa atlatamazdım Jeno, o olmasa tamamen mahvolurdum. Bu sebeple ona minnettarım, herkese olduğundan da çok. Yokluğunda benimle ilgilendiği için, kendi annemden daha yardımcı olduğu için de...

Orada birlikte mutlu olmanızı diliyorum.

Beni sorarsan şimdi, ben iyiyim diyeceğim sana, yokluğunda her şeyden biraz daha korkar oldum. Artık eskisi gibi çok dışarı da çıkamıyorum, genellikle evimizdeyim. Dışarı çıktığımda şehrin her yerinde biriktirdiğimiz anıları görmek canımı yakıyor hayli, bir de onları başka aşıkların yaşadığını gördüğümde ne yapıp edesim, yine sana gelesim geliyor. Senin artık gelemeyeceğini biliyorum çünkü Jeno, bu yüzden ben sana gelmek istiyorum. Eğer bu gece canımı kendi ellerimle Tanrı'ya teslim edersem gelebilir miyim yanına, kabul eder misin beni?

Muhtemelen hayır, öyle değil mi?

Sen benim her zaman mutlu bir hayat sürmemi istedin. Böyle acı içinde kıvrana kıvrana yanına gelmemi istemezsin, bana hep yaşamamı söylerdin zaten, yaşarken ölmemi, ölürken yaşamamı değil. Bu yüzden başvurmayacağım böyle şeylere, hayatımın sonu gelene dek yaşayacağım, sensiz bu dünyada ne kadar yaşanırsa o kadar yaşayacağım. Sonunda yine mutsuz olarak gelirsem, hayatımı heba etmiş olursam kızma bana, elimden geleni yapmış olacağım.

Sen gideli pek bir yazma meraklısı oldum sevgilim, başım kâğıt kalemden kalkmıyor. Geçen ay gidip kendime en kalınından bir defter aldım, kara kapaklı bir defter bu, ilk sayfasına hemen adını yazdım, sana adadım. Sana anlatamadığım her hikayeyi, eskiden yaşayabileceğimizi düşündüğüm hayatı içine yazıyor ve ancak öyle avutuyorum kendimi. Şimdiye dek sadece yirmi sayfa yazabildim ama dahasını da yazabileceğimi düşünüyorum çünkü içimdeki sen hevesi azar azar yok olup gitmek yerine biraz biraz birikip dağ oluyor.

Dile kolay, bir yıl oluyor Jeno, bir yıldır ne gözlerine bakabiliyor, ne kokunu alabiliyor, ne sesini duyabiliyor ne de sıcaklığını hissedebiliyorum. Bu kış çok üşüdüm, sanırım bu yüzden, elini tutamadım çünkü, sevginin sıcaklığında ısınamadım, öyle ki ateş bile ısıtamadı bedenimi.

Ben iyiyim, iyiyim, çok çok iyiyim sevgilim, düşünme beni. Yokluğunda kendi başıma tutunmaya çalışıyor, hayallerinle, eşyalarınla yaşıyorum. Yapraklı bardağının kırıklarını hâlâ atamadım mesela, mutfak tezgahının köşesinde duruyor, mektuplarımı yine senin masanda, senin kaleminle yazıyorum, yine unutup masaya iki tabak çıkarıyorum, yine lokmalarım boğazıma diziliyor. Ama önemli değil, atlatacağım, alışacağım, yokluğun kocaman bir kalp yarası olmaya devam edecek ama belki zamanla daha az acıyacak, izi kalacak ama iyileşmiş olacak. Şimdi sadece yaramın açık olduğu dönemdeyim, o yüzden böyle hissediyorum.

Ah, gönlümün ince sızısı... sensiz kahroluyorum.

Bu gece rüyama gelmeni umuyorum, en azından bu gece unutmaya başladığım yüzünü görebilmek istiyorum, gelir misin?

Seni bekliyor olacağım Jeno, seni sonsuza dek bekleyeceğim.

-Na Jaemin, 18 Nisan 1990

The Life We Could Have HadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin