3. Dakikaların Hayatı Çalışı

25 2 0
                                    


Selamlar. Biraz uzun zaman oldu ama bir aydır sağlık sorunlarımla uğraşmaktan bir şey yapamadım. Neyse yeni bölümümüz gelsin. İyi okumalar. Kitabımızın şarkısı da yukarı da zaten.. ♡

Acı anlamını kaybetti artık. Geceleri dökülmüyor gözyaşlarım yastığıma, ruhumu kaybetmemi isteyen insanlar uzağımda, hissetmiyorum onların varlığıyla yokluk. Varken de yoklardı, yokken yok. Onlar hep bir hiçti, hiç bir hiç olmamışlardı. Hissetmemişti kafamı dolduran saç telleri annemin parmak izlerini, dökülmemişti dilinden; seni seviyorum kızım. Bakışlarıma kıyamamazlık yapmadılar, hep kıydılar ruhuma. Kesik nefeslerim haykırırdı yorgunluğumu, bakışlarım ürkekti. Onlar görünüyorlardı büyük bir cellad. Ama kendi hayatlarını hiç çizemeden başkasına istemediği hayatı yaşatan.

O hayatını kimse olmadan da yaşayabilirdi. Ruhunu koyardı bir eve ve çevresinden sakınırdı kendini. İnsanı katleden o bıçakları sahiplenen eller, bunu yapamayan şiddetli sözler ve hakaretler. Ruhunu katletmeden zamanı çizdi ve aktı.

Artık buradaydı. Hep. İnsanların saçma bulduğu o kitap karakterleriyle yaşayacaktı. Onlarla konuşup, onlarla eğlenecekti artık. Deli diyeceklerdi belki ama en güzel ruhu onlar barındırıyordu. İyi de arkadaş olurlardı. Deli onlardı, hayatlarının iğrençliğini fark edemeyecek kadar zavallılardı. Ama bu dünyayı zavallılar değil, akıllılar yaşıyordu. Zavallılar ancak, yaşadığını sanıp günün birinde yok olup giderlerdi. Akıllılar zamanını değerlendirir ve istediklerini bir bir gerçekleştirirdi henüz hayattayken. Ölse bile dünyadayken yararlı işlere odaklanmışım derdi.

Bir hiçlerdi. Kendi de düzgün değildi ama yaşayan ruhsuzlardan kaçarak en iyisini yapmıştı. Onlar bir bedenden ibaretlerdi, ruhlarını bir kötülük kaplamıştı baştan aşağı ve hissetmiyorlardı bir şey. Onların hissettiği çıkarlarıydı. Ne merhamet, sevgi.. Hiçbir şey.. Sadece çıkarlarına uygun insanları kukla gibi oynatır, sonra da kötülüklerini hunharca salarlardı üstlerine. Böyle kavramlar uzaktı onlara. Belki de onlar da böyle bir toplumda büyütülüp sonra salınmıştı dünya hayatına. Toplum sevginin tanımını bile bilmiyordu. Dünya sevgisiz kaybederdi benliğini, dönen sadece kötülükler olurdu. Gün geçtikçe de artardı ruh sancılarına ayak uydurup kendini dünyadan ayrı bir yere kapatan.. Aynı onun gib.. Ruhunu herkesten uzak bir yere kilitlemişti ve kendisine ulaşmalarını engellemişti. İnsanların dokunmasını bilmeyen ruhuna, kitaplarda okuduğu bir cümle üzerine uzun uzun düşündürüyordu.

Kimsesizdi.

Kimsesiz.

Artık sadece kendi vardı. Arada bir ziyaret edecekti geçmişten gelen birkaç ses beynine ama unutacaktı. Kendi hayatına dönmesini bilip dinleyecekti kendini ve dışarıdaki dalga seslerini.

Eski hayatını düşünmesine ve anlatmasına gerek yoktu. Yaşanan güzel şeyler hatırlanmalıydı. Oysaki onun geçmişi kötülüklerin barınağıydı. Kötüler hatırlanmaya değil, sadece unutulmaya mahkum olmalı dedi, kendi kendine. Onların ruhuma salıverdiği kötü enerji üzerime geçmemeli ve o saniyeden itibaren unutulmalılar.

Herkes birgün unutulur, yaşanan güzellikler unutulur, iyilikler unutulur, dostluklar unutulur, sohbetler unutulur ama kötülükler unutulmaz. Her ne kadar onların kötülüklerini beynimizde hatırlamamaya çalışsakta o konuşmalar bir anda beynimizde söz sahibi olmaya çalışırlar. Konuşurlar. Konuştukça konuşurlar, o insanları hep hatırlar beynin bir köşesi ve orayı ölüm ilan eder. Oysa kötülük yapanlar kötülüklerini unuturken kötülüğe uğrayan hep o kötülüğü yapanı hatırlar.

Onun da beyninde silikleşmiş insanlar bazen beliriyor ve sesler artmadıkça bunu normal karşılıyordu. O seslere alışkındı.

O her şeye alışkındı.

RUHUN GİRDABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin