Eksik

20 4 5
                                    

Sınıfa doğru ilerken Meriç'in kolumu sıkıca tutan ellerinden kurtulmaya çalıştım çünkü canım yanmaya başlamıştı. İnsanların gözlerini üzerimde hissetsem de, bunu umursamamaya çalıştım. Sınıfta, hatta tüm okulda Meriç'i seven insan sayısı çok azdı. Genelde duyduğum soruların çoğu "Nasıl bu çocukla sevgili olabiliyorsun Su?" oluyordu. Ama buna da zamanla alışmıştım çünkü insanların ne gördüğü, ya da ne düşündüğü umrumda değildi. Çalkantılı bir ilişkim olsa dahi, onu seviyordum ve vazgeçmek gibi bir niyetim de yoktu. Her ilişkide olduğu gibi bizim de kavga ettiğimiz, anlaşamadığımız anlar oluyordu. Fakat bu sevdiğim insandan hemen vazgeçmem gerektiği anlamına gelmiyordu. Etrafımda bir sürü sorun yaşayan kişilere şahit olmuştum. En basit örneği ile ailemden bile başlayabilirdim örnek vermeye. Onlar da bir şekilde sürdürmeye devam etmişti. Bunun sebebi belki de çaresizlik olsa da yine de emek verilmiş şeylerden kopması kolay olmuyordu. Yıllarca çabaladığın, peşinde koştuğun aşka kavuştuğunda da yaşanacak kötü şeyleri göze alarak başlıyordun bu duruma. 

Okul müzik grubunun solisti olduğum için herkes beni tanıyordu. Popüler bir kızdım diyebilirim. Tabii ki bu benden birçok nefret eden insanı da beraberinde getiriyordu ama yine de bu durumu halledebiliyordum. Sanırım bunun en büyük sebebi hiçbir şeyi umursamayan bir karaktere sahip olmamdı. Yerimde başka birisi olsaydı çoktan bulunduğum durumdan kaçmış olurdu diye düşünüp kendi kendimi rahatlatıyordum ve övüyordum arada sırada bunca karaktersiz insanla başa çıkabildiğim için. Okulun eski solisti Eylül her defasında sahneye çıktığımda kötü gözlerle beni süzer ve en ufak bir hatamı yakalardı bununla eğlenebilmek için. Sırf böyle insanlar yüzünden kendimi daha da geliştirmeye yıllar içerisinde gayret ettim ve sonunda istediğim sonuca ulaşmıştım. Bununla gurur duyuyordum. En çok da kendimle..

"Naber fıstığım?" diyerek beni kucakladı Kemal. Kendisi sınıfın en delisi ve en açıydı. Kemali ne zaman görsem elinde bir şeyler olur ve yerdi. Ona her baktığımızda "yeter be oğlum, senin miden kara delik mi?" der gülerdik. Çünkü gerçekten doymak bilmiyordu bu çocuk.

"İyiyim sen nasılsın?" diyerek sarılmasına karşılık verdim.

"Her zamanki gibi açım"

"Bunu söylemene gerek bile yok Kemal. Görebiliyorum. Ama o meşhur makarnandan bir gün yapıp tekrar getirmen lazım okula" diyerek gülümsedim.

"Sen yeter ki iste fıstığım" dedi ve gülerek sırasına doğru geçti.

Savaş hocanın içeri girmesiyle hepimiz sıralarımıza yerleştik ve istemsiz bir şekilde suratımı astım. Bu adamdan tam olarak nefret ediyordum. Edebiyatta gerçekten berbattım ve bunu düzeltmek için çalışsam da yine de başarılı olamıyordum. Sanırım tek yetenekli olduğum konu müzikti. Sanırım onda da başarılı olamasaydım tutunacağım bir şeyin olacağını sanmıyordum.

"Nasıl geçti ara tatiliniz arkadaşlar?" diyerek sınıfa giriş yaptı Savaş Hadır.

"Çok güzel geçti hocam. Şu anda da gerçekten çok mutluyum okula döndüğümüz için" diyerek dalga geçti Ahmet.

"Senin mutluluğunu gözünden anlayabiliyorum Ahmetciğim" dedi hoca.

"Bugün ders işlemeyeceğim arkadaşlar. İkinci dönemin ilk gününde sizleri sıkmak istemiyorum. Serbestsiniz tabii ki çok ses yapmamak şartıyla." dedi ve masasına doğru ilerledi.

Kafamı Meriç'e doğru çevirdim ve bana bakan gözleriyle karşılaştım. Ne kadar da güzeldi gözleri.. Koyu dalgalı saçları ve kahverengi gözleriyle beni her geçen gün daha da büyülüyordu. Gözlerine baktığımda karanlığından parçalar görsem de, hapsolmak istiyordum yine de.

Yanımdaki YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin