"Jake!"
"Ne?" Seslendikten kısa süre sonra ergen oğlumun kafasını mutfak kapısından uzattığını gördüm. Gerçekten benim lisedeki halimin birebir aynısıydı. Kime çektiğini anlamak pek de zor değildi.
Yiyecek paketlerini tek tek piknik sepetine yerleştiriyordum. Yüzünü görmesem bile Jake'in bana sen ciddi misin bakışları attığına emindim. "Babam birazdan gelir. Kardeşlerini hazırlar mısın?"
"Sen ciddi misin?" Ne demiştim ben? Benim oğlum. "Onlar gayet de kendileri hazırlanabilirler."
"Hazırlanamadıklarını sen de biliyorsun." diyip ona döndüm. Kapıdan kafasını uzatmış, gerçekten de somurtarak bakıyordu. "Lia'nın valizini toplamasına yardım et. Sonra da Niki'yi giydir."
"Lia'nın valizi kendisi kadar. Ona o kadar şey alma demiştim." dedi. Ardından içeri girip tezgahın üstündeki kuru meyvelerden birini ağzına atarken konuştu. "Niki'nin üstünü değiştirmeye de gerek yok."
"Neden gerek yokmuş?" derken ellerimi arkamdaki tezgaha yaslayıp ona döndüm.
Omuzlarını silkerken ağzındaki meyve çekirdeğini lavaboya attı. "Çünkü zaten kirlenecek."
"Yapma şunu!" derken sinirle kenardan bir peçete alıp lavabonun içindeki çekirdeği aldım ve çöpe attım. O ise karşıma geçmiş sırıtıyordu. "Bunu bir de Seungmin varken yapmaya ne dersin?"
Sırıtışı yüzünde donarken resmen gözlerimin içine korkuyla baktı. Eh, insanlar evdeki otorite bana ait zannediyordu ama hayır, otorite her zaman Seungmin'in elindeydi. Tam o sırada dış kapının açılması ile Jake şimdi tabiri caizse uysal bir kediye dönüşmüştü.
Seungmin içeri girdiğinde önce gülümseyerek en büyük oğlumuza yaklaştı ve yanaklarını sıkıştırmaya başladı. "Canım oğlum benim. Nasıl özledim ya!" Pekala, beni daha görmemiş olabilir yani.
Tabi Jake bundan memnun değildi. "Baba yanaklarımı bırak!"
Onlar keyifle birbirlerini severlerken ben bir köşeye geçmiş, kollarımı bağdaş yapmış izliyordum. Jake'in sızlanışlarından ve Seungmin'in sevgi dolu sesinden burada bir sevgi patlaması yaşandığını anlayan küçük canavarlarımız ise koşturarak mutfağa girmişlerdi. Henüz ortaokula yeni başlayan kızımız Lia, memnuniyetsiz bir ifade ile abisine bakarken daha okuma yazma bile bilmeyen bastı bacağımız Niki ise çığlık atarak Seungmin'in bacağına yapışmıştı.
Seungmin, ki kendisi 12 yıldır eşim olur, verebileceği tüm sevgi ile çocuklarımıza aynı anda sarılıyordu. Niki'yi
eğilip kucakladı ve Jake ile aralarında durması için ufaklığın ağırlığının bir kısmını abisine verdi. Bir kolunu da Lia'nın boynuna sarmıştı. Jake bundan sıkılmış gibi görünse de oğlumun içindeki sevgiyi, gözlerindeki huzuru net bir şekilde görebiliyordum.Çünkü bir zamanlar birisi bana bakmayı değil görmeyi öğretmişti.
Ailem birbiriyle vakit geçirirken, dediğim gibi bir köşeye geçip onları izliyordum. Birbirlerine gülerek günlerinin nasıl geçtiğini, neler yaptıklarını anlatıyorlardı.
Sanırım ufak bir özet geçmem gerekirse, Seungmin ile yaklaşık bir yıllık nir beraberliğin ardından evlenme kararı almıştık. O zamandaki şartlarımız için bu pek kolay olmamıştı tabii ama zaman ilerledikçe kurulu bir düzenimiz, iyi bir gelirimiz oluşmuştu. Artık öylesine bir prodüktör değildim. Doğrusunu söylemek gerekirse yeni nesil kpop şarkılarının aranan yüzüydüm diyebilirdik ve hayır, bu konuda mütevazi olamayacağım.
Birisi bana kendime güvenmeyi öğretmişti.
İşim gereği bir süre Avustralya'ya gitmek durumunda kalmıştık ki bu memleket hasreti çeken ben için harika bir fırsattı. Artık eşim olan Seungmin ile orada birkaç ay geçirmiştik ve bu sürede de o zamanlar ilkokula bile gitmeyen Jake'i tanımıştık. Burayı biraz atlayacağım çünkü bu çok uzun bir mesele. Belki daha sonra anlatırım. Sonuç olarak oradan Jake ile beraber dönmüş, birkaç resmi işlemin ardından da Jake'e soy adımı vermiştim. Anlayacağınız, ilk çocuğumuzu evlat edinmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
somebody told me; | chanmin ✔️
Teen FictionChan bir sabah uyandığında kimseye haber vermeden ülkeyi terk eder. #minific