"Yarım saate evinde olacağım, hazırlanmalısın." Telefonu hızla açtığımda aniden dediği şey duraksamama sebep oldu. Yattığım yatağımdan hızla doğrulurken saate baktım. "Hadi ama yarım saate hazır olamam."
"O zaman ceza alırsın Lu." Gülerek söylediği ile gözlerimi devirirken yerimden hızlıca kalktım. "Pekâlâ kapatıyorum o halde, önemli bir randevum varmış." Kahkahası kulaklarıma ulaşırken bende güldüm.
"Tamam, görüşürüz." Aynı şekilde cevap verip kapatırken telefonumu bir kenara bıraktım. Uyanalı bir saat oluyordu ve ben kendime zor gelmiştim. Şimdi ise yarım saat içinde hazırlanmam gerekiyordu. Ayrıca teklifinden dolayı aşırı heyecanlıydım.
Dolabın karşısına geçmiş ne giyinecegimi düşünürken nereye gideceğimizi sormamış olmak kendime sinirlenmeme sebep olmuştu. Dolaba boş bakışlar atarken kenarda duran eteğimi ve askılı tişörte baktım. "Hem şık hem sportif, güzel bir seçenek." Aynada üzerime tutmuş ve kendime gülmüştüm. Hızlıca üzerime geçirirken dışarıda ilk randevumuz olmasının beni nasıl heyacanlandırdığını düşündüm.
Giyindiğim kıyafetleri düzeltirken banyoya gidip hızlı bir şekilde saçlarımı iki yandan topladım, pekâlâ bunu yirmi iki yaşımda bile yapıyordum fakat sevdiğim bir şeydi. Odama tekrar dönerken makyaj yapmayı es geçip sadece dudak nemlendiricimi sürdüm. Bunu sevdiğini biliyordum, bu yüzden çok çaba göstermedim.
Ayakkabılarımı giyinmiş çantamı hızla alıp dışarı hızla çıkarken önümde kollarını bağlayarak arabasına yaşlanmış olan beden dikkatimi çekmişti. Hızla yanına koşmuş ve soluklanmaya çalışmıştım. Bir süre bana baktıktan sonra kafasını sallamıştı. "Geç kaldın, tam beş dakika." Dudağımı bükmüş telefonumdan saate bakarken haklı olduğunu görmüştüm.
Eğilip dudaklarıma kondurduğu busesi ile kızarmamayı umarken geri bir adım atıp onu inceledim. Giyindiği şortu ve bol tişörtü ile oldukça güzel görünüyordu. Sevdiğim kahve saçları beline kadar uzanıyor yine beni büyülüyordu. Önceki görünüşüne göre oldukça spor duruyordu ve bu hali de oldukça hoşuma gitmişti. "Bu gün çok şirin duruyorsun, ne o beni tatlılığın ile öldürmek mi istedin?" Yaslandığı arabadan ayrılmış yan tarafa geçip kapıyı açmıştı. "Hayır tabiki de," yolcu koltuğuna oturup onunda binmesini beklerken yandan bakıp güldüm.
"Her zaman güzeldin fakat bu tarzında bayıldım." Arabayı çalıştırırken bana dönmüş ve göz kırpmıştı. "Carla mükemmeliği bu olmalı hm?" Ellerimi kalbime götürmüş tekrardan dudak bükmüşken beni uyarmıştı. "Dudak büküp durursan bu gün hiçbir yere gidemeyiz." Bu sefer ben olduğum yerden uzanıp dudaklarına ulaşmış tekrardan bir öpücük vermiştim.
"Şimdi gidebiliriz," geriye çekilip emniyet kemerimi takarken arabayı hareket ettirmiş dikkatlice etrafına bakıyordu. "Nereye gideceğiz?" Heyecanlı bir şekilde sormuş ve ona bakmıştım. "Lunapark eğlenceli olur, değil mi?" Gözlerimi kocaman açarken kafamı hızla sallamıştım. "Elbette çok güzel olur!" Bu halimi komik bulmuş olacak ki gülmeden edememişti. Onunla birlikte gülerken sadece etrafı değil onu da incelemiştim. Tabi ona böyle bakmaya devam edersem sağlıklı şeyler olmayacağı hakkında bir çok ikaz almıştım.
Sonunda geldiğimizde heyecanıma yenik düşmüş hemen arabadan inip kocaman girişe bakmıştım. "Hey baksana çok ışıltılı!" Kocaman dönme dolabı parmağım ile gösterirken biraz fazla bağırmış olacağım ki çevredeki bir kaç kişi bana dönmüştü. Utanç ile yanına sokulmuş bana gülmekle uğraşan kızın koluna girmiştim. Girişe gelene kadar kolunu bırakmamış ve uzun süre dışarı hiç çıkmamışım gibi etrafa bakınıp durmuştum. En sonunda Carla bilet kuyruğuna girmişken bende kenarda duran küçük hediyelik eşya satan dükkana girmiştim.
İçerisi küçük olmasına rağmen oldukça tatlı şeyler ile doluydu ve gözlerimi yine alamıyordum. Kedi taçları görmem ile o tarafa ilerlemiş beyaz bir tane alıp takmıştım gülerek siyah bir tane daha alıp hızla parasını ödemiş ve Carla'yı tekrar bulmak adına dışarı çıkmıştım.
"Hey, bende seni arıyordum!" Arkamdan yaklaşan beden beni korkutsa bile bozuntuya vermemeye çalıştım. Elimdeki tacı kafasına takıp güldüm. "Sana da çok yakıştı." Gülerek beni izlerken önüme gelmiş olan perçemlerimi geriye itmiş ve yanağımdan öpmüştü.
"Pekâlâ, biletleri aldım. Neye binmek istersin?" Etrafa bakınırken neye binmek istediğimi düşünmüştüm. Büyük gondolu görmem ile orayı işaret etmiştim. "Gondola binelim, fazla yüksek fakat sen varsın."
"Binelim, eğlenceli olacak." Elimden tutmuş o tarafa ilerlemişti. Yanında giderken yüzüne bakıp gülmeden edememiştim. Sıra bize gelene kadar kenarda beklemiş bize geldiğinde en köşeye oturmuştuk. "Elimi sakın bırakma yoksa seni döverim." Hafif ciddi söylediğim şeyi onaylamış ve kahkaha atmıştı. Tuttuğum elini biraz daha sıkmış hareket etmeye başlayan aletin kenarına sıkıca tutunmuştum. Yavaş yavaş hızlanıyordu ve ben gerildiğimi hissediyordum. Bir süre sonra en tepeye çıkmış çok hızlanmıştı. Tek yaptığım kafamı yanımdaki bedenin boynuna gömüp korkmamaya çalışmaktı.
Kısa süre sonra duran aletten hızlıca inmiş arkamdaki bedene bakmıştım. "Bu kötü bir fikirdi. Hem korkunçtu hemde fazla rüzgarlı." Saçlarımı ardından üzerimi düzeltirken gülüp bana bakmıştı. "Ben çok eğlendim. Özellikle korkup bana sokulduğun kısmı." Gözlerimi devirmiş dil çıkartırken yeni sorusu ile düşündüm.
"Şimdi neye binelim?" Etrafa bakınmış daha az tehlikeli bir şeyler aramıştım. "Dönme dolaba ne dersin? Daha güzel." Kafası ile onaylarken oraya ilerlemiş bu sefer sıra beklemeden bir kabine oturmuştuk.
Yükselen kabin beni az öncekine göre daha az tedirgin ederken etrafa bakındım. "Buranın manzarası çok güzel." Karşımda oturan beden ayağa kalkıp yanıma otururken mırıldanarak onayladı. Belimden tutup kendine çekerken ona izin verip bu sefer ona baktım. "Burada seni öpmek güzel olurdu." Söylediğim ile omuz silkerken ne duruyorsun der gibi bakan bakışlarına hak verdim.
Bu günün en güzel öpücüğünü vermek adına dudaklarımızı birleştirmiş ve gözlerimi kapatmıştım. Anında karşılık veren dudakları kalbimi hızlandırırken tek düşündüğüm onunlayken gerçekten çok mutlu olduğumdu.