"Carla!" Annesinin serzenişi ile olduğu yerde durdu güzel kadın, çıkmak üzere olduğu merdivenden geriye döndü ve derin bir nefes alıp hiç bakmak istemediği çehreye baktı. Uzun saçlarını geriye savurup kollarını birbirine doladı, karşısındaki kişinin annesi olmasını umursamadan alayla güldü.
"O bir şeytan, yanımıza alamazsın onu!" Sinirle bağıran yaşlı kadın karşısındaki kızının sinirlerini zıplatıyordu. Annenin yüzündeki sert ifade yavaşça yumuşayarak kızına baktı. Oldukça sinirli duruyordu kızı, az önceki alaylı gülümsemesi yüzünü çoktan terk etmişti.
"Sadece seni ve ailemizi düşünüyorum," şefkatle yaklaşmayı denedi, kızında hala bir mimik oynamamıştı. "Çok uzatıyorsun," merdivenlere tekrar yönelmiş annesini önemsememişti. Arkasından ismini sayıklayan annesine acıması yoktu artık.
"Çoktan yola çıktı, akşam burada olacaktır. Benim katıma gelmeyin bu gece." Merdivenleri çoktan bitirmiş yukarıdan son kez buyurmuştu. Büyük işlemeli kapı odasına girmesi için açılırken keyifle odasına bakındı. Ardından kapanan kapılar ve gelen ferahlık ile aynaya ilişti gözleri.
Yavaş adımlar ile aynaya ilerleyip kendine baktı, esmer tenini ve güzel yüzünü süzdü uzun bir süre. Dudaklarına bir gülümseme kondurup saçlarını düzeltti bu sefer. "Eminim beni özlemiştir,"
Aynaya eğilip yaptığı hafif makyajı inceledi. Ardından üzerindekilerden kurtulup gri bir takım aldı eline, giyinirken dudaklarından mırıltıların kaçmasına izin verdi. Giyindiğinde boy aynasından tekrar kendine baktı, uzun kahverengi saçlarını yine salmış ve gülümsemişti. Son olarak kırmızı rujunu sürerken söylemeden edememişti "Lu en çok kırmızıyı sever."