söz

13 4 11
                                    

"Hanımefendi randevunuz olmadan giremezsiniz," masanın diğer tarafından seslenen kadını umursamadan büyük koridorda ilerledim. Topuklu ayakkabılarım bütün koridorda yankılanırken birkaç kişinin dikkatini çekmiş olacağım ki bakışları üzerimde yakaladım.

Koridorun sonundaki büyük kapıda tanıdık ismi görmem ile daha hızlı ilerlerken az önceki çalışanın beni takip edip durmamı söylemesine gözlerimi devirdim. Kapıyı nezaketen tıklatıp içeri girdiğimde yorgun bedenin bakışları beni bulmuş ardından arkamdaki kızı sorgulamıştı. Eliyle umursamaz bir şekilde kızın gitmesini işaret ederken odaya girmiş ve kapıyı kapatmıştım.

"Yorgun gözüküyorsun," yavaş adımlar ile masasına yaklaşmış ve onu incelemiştim. Güzel siyah elbisesi ve bağladığı saçları ile ona dalmamı sağlamıştı. "Evet yoruldum fakat gelmen iyi oldu. Seni özledim." Oturduğu deri sandalyeden kalkmış yanıma yaklaşırken elimde tuttuğum çantamı masasına bırakmış kollarımı açmıştım.

Güzel kokusu beni kucaklarken gözlerimi kapatmış ve kollarımı onun gibi bedenine sarmıştım. Kaldığım günden sonra görüşmemiştik, yaklaşık iki gündür görmemek bile beni üzmüşken önceden nasıl katlanabildiğimi sorguladım.

"Dün gelememen çok üzmüştü," bedenini geriye çekerken çocuk gibi konuşması gülmeme sebep olmuştu. "Çekimleri öne almışlardı, dün ne kadar üzgün olduğumu söyledim Carla." Gönlünü almak adına yanağına bir öpücük kondurmuş ve mırıldanmıştım. Gülerek sandalyesine ilerlerken tekrar inceleme fırsatı bulduğum bedene özlem ile bakındım.

"Çekimler nasıldı? Çok yorulmadın umarım." Sandalyesine oturmuş geriye yaslanırken bende yanına ilerlemiş masasının kenarına oturmuştum. "Gayet güzeldi, yorulmadım pek." Yüzünü incelerken gülmesi ile bende gülümsemiştim. "Gelerek beni çok mutlu ettin." Kucağımda duran elimi kavramış ve bir öpücük kondurmuştu.

"Alışsan iyi olur güzel bayan," masadan yavaşça inip bu sefer kucağına yerleşirken gülmeden edemedim. "Buna da alışmam gerekiyor galiba?" Oyuncu bir tavırla söylediği şey ile mırıldandım. "Bilmiyorum, her zaman iyi tarafıma denk gelemezsin." Belimi kavrayan elleri tekrardan kalbimi hızlandırırken gözlerim tebessümünde takılı kalmıştı. Yaklaşıp dudaklarına ufak bir buse kondurmuş ardından kafamı boynuna gömmüştüm. Saçlarımı bulan elleri beni daha çok rahatlatırken gözlerim kapanmıştı. Oldukça keyifli hissediyordum. Uzun zaman sonra güzel gelmişti.

Çalan telefon kafamı kaldırmama sebep olurken dudaklarımı düzdüm. "Buna cevap vermem gerekiyor." Yavaş bir şekilde kucağından kalkmış ve masanın karşısında bulunan koltuğa kendimi bırakmıştım. Oda fazla bekletmeden telefonunu açmış ve gergin bir şekilde karşı tarafı dinlemişti. Elinde tuttuğu kalemi çeviriyor bazende notlar alıyordu. Her bir hareketini dikkatle izlerken karşı tarafa kısa cevaplar veriyordu. Rahatsız olabileceğini düşünüp bakışlarımı odada gezdirirken çantama uzanıp bir ayna çıkardım. İşlerini hallederken kendime bakmış ve makyajımın bozulmadığına emin olmuştum.

"Birlikte yemek yemeye gidelim mi?" Çoktan telefonunu kapatmış olmalı ki beni seyrederken gülüyordu. "Gidelim, elbette." Yerinden kalkarken onu izlemiş yerimden kalkmıştım. Odadan çıkmadan elimi kavrayıp aramızdaki mesafeyi kapatmıştı.

|

"Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu," oturduğu bankta etrafa bakınmış ve denizi uzun uzun seyretmişti. Ben işte gözlerimi çekmeye çalışıyordum fakat çoktan mest olmuştum. "Açıkçası buraya hep gelirim." Eskiden burada çok zaman geçirirdik, bir türlü buradan kopamamıştım.

"Lu, sencede her şey yoluna girer mi?" Bakışları bana dönerken iç çekmiş ve parmakları ile oynamaya başlamıştı. Canı sıkkın gibi duruyordu ve ben bunu yeni anlıyordum. "Bir sorun mu var?" Elimi yanağına götürmüş yüzünü okşarken gülümsemişti. "Bu sefer birbirimizi bırakmamak için söz versek," derin bir nefes almış devam etmişti. "Sözleri tutmakta iyi değiliz fakat bu sefer eminim."

Bu halleri gözlerimi doldurmaya yetmişken kafamı gökyüzüne kaldırmış hem gözyaşlarımın akmasını önlemiş hemde kararmak üzere olan havayı incelemiştim. "Söz verelim." Kafamı tekrar ona çevirirken boynumdaki kolyemi kavradım. Yavaş bir şekilde çıkartırken beni izlemesi daha da oyalanmama sebep oluyordu. Kolyeyi çıkartıp avuç içime aldım ve gülmeden edemedim. "Carla'yı bırakmayacağıma söz veriyorum." Gülerek beni izleyen bedene döndüm. "Bunu sana takmam gerekli söz verdim,"

Omuzlarından tutup dönmesini sağlarken güzelce kolyeyi taktım. "Yakıştı sana," kafasını sallayıp parmağındaki yüzüğünü çıkartırken kıkırdadım. Yaptığımız çocukçaydı fakat bize güven veriyordu. "Lucrecia'yı bırakmayacağıma söz veriyorum." Bu sefer elimi tutmuş yüzüğü parmağıma geçirirken yüzüm kızarmadan edememişti.

"Artık daha büyük sözlerimiz var, beni bırakmayacaksın." Elini tutmuş ve kafa sallamıştım.

"Seni bırakmayacağım."

sello | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin