Bir hafta.Aşkımı, ömrümü, her şeyimi.
Benliğimi kaybedeli tam bir hafta oldu.
O bir cinayete kurban gitti. Eski sevgilim Cihan. Onu hala seviyorum ve onun beni gökyüzünden izlediğine inanıyorum. Ama ya izlemiyorsa, ya beni unutmuşsa. Ah olamaz buna dayanamam. Üstelik omzumu başına koyup ağlayabileceğim bir annem yok. Bana yardım edebilecek kimse yok. Yardıma ihtiyacım var,hemde çok.
Babam mı?
O bizi yıllar önce terketti. Nerede bilmiyorum bile ki zaten gerek de duymuyorum. Benim hayatım yalnızca bir hafta önce bitti. Ben artık yalnızca ölü bir bedenim. Ölü bir ruh,beden.
Yaşamıyorum.
Yaşayamıyorum daha doğrusu.
Alacağım nefes kursağımda kalıp bana hayatın vurduğu tekme olarak geri dönüyor. Bu hissi sevmiyorum. Öleceğim. Yaşamak,ölü bir beden gibi gezmek istemiyorum. Ben Cihan'ı istiyorum. Onu seviyorum,aşığım. Dönüm noktam ama başlangıcım fakat aynı zamanda da sonum. O benim benliğim. Nefesim,dudağım,kalbim. Vücudumun her zerresi onun.
Ona aitim.
Gözlerim düşüncelerimle dolmaya başlamıştı ki yanıma oturan kişiyi göz ucuyla sezdim.
Bir erkekti.
Hayır erkek görmek dahi istemiyordum. Çünkü her şey artık bana Cihan'ı anımsatıyordu.
Mavi bir gömlek, siyaha çalan dar pantolon, siyah güneş gözlüğü. Güzel tercih. Kumral saç ve deniz mavisi gözler. Ah,evet tüm kızların aşık olmak isteyeceği bir adam.Ama benim değil. Ben artık birine aşık olmayacağım.
"Üzgünsün." dedi kısa bir söz olarak.
"Seni ilgilendirmiyor." diyerek önüme ciddiyetle bakmaya devam ettim.
"İlgilendirmesini ister miydin?" diye saçma ve ukala bir cevap verdi. Yapmaya çalıştığı şeyi anlamakta zorlanırken "Hayır,beni rahat bırak." diye mırıldandım.
"Hayır,sana yardım edeceğim." deyince daha fazla ukalalığına dayanamayacağımı anladım ve hışımla oturduğum yerden kalkıp, ters yönde ilerlemeye başladım. Bana artık kimse yardım edemeyecekti.
Arkamdan geldiğini hissetmiştim. Kolumu tutup kendine çevirdi.
"Kolumu hemen bırak." diyerek her ne kadar sinirlenmemiş olsamda sinirli olduğumu belirtmeye çalıştım.
"Bana aşık olana kadar bırakmayacağım." Artık yapmaya çalıştığı şeyi tamamen anlamamaya başlamıştı.
"Sana aşık olmayacağım." diyerek ters teptim. Zaten böyle bir ihtimalim de yoktu.
"Sen kimsin ki?D eli hastanesinden kaçan, kızları kendine aşık etmeye çalışan bir şizofren mi?" diyerek alayla güldüm.
"Bilmem,ya öyleysem."
"Beni ilgilendirmiyorsun."
"Seni ilgilendiriyorum."
"Hayır,kolumu bırak. Acıtıyorsun" dedim ama konuşma sonlanmadı.
Sonunda kolumu bıraktığında acıyla kolumu ovuşturdum.
"Bir daha karşıma çıkma."
"Tamam güzelim,baktığın her yerde beni görmeye hazır ol." diyerek tehditkar bir tavır sergiledi.
Gittiğim yönden döndüm ve sinirle "Bana güzelim deme!" diye çıkıştım ve . Sadece Cihan bana güzelim diyebilirdi.
Daha fazla dayanamayacaktım. Önüme döndüm ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Bir yandan gözlerimden bağımsız bir şekilde kendini yere çeken gözyaşlarımı siliyordum.
Ben artık yalnızdım.
Tamamen yalnız.
Ah Tanrım! Bu sokağın sessizliği beni ürkütüyor. Sevmiyorum. Sokağın çıplak rüzgarı tenime işliyor, adeta her hücremi donduruyordu. Sokakta ayak seslerimi duymak beni daha da ürkütüyordu. 10 yıllık evimin önüne geldiğimde ellerimi ovuşturarak apartmanın kapısından içeri girdim.
Apartman da sessiz olmak zorunda mıydı?
Çantamın içinden anahtarı çıkarıp elimi kapıya götürüp, deliğe oturttum ve yavaşça çevirdim. Bu ses bile yankılanıyordu.
Oflayarak evime girdim ve kapıyı kapattım. Çantamı ve paltomu ahşap askılığa asıp, ayakkabılarımı çıkarırken ayakkabılığın yanında duran beyaz kağıdı gördüm. Bu sadece filmlerde olurdu.
Her ne kadar inanmak istemesem de mektubu aldım ve masamın üstüne yavaşça bıraktım. Mutfağa geçip suyu ısıtmaya başladım. Kahveyi sıcak suyun içerisine koyup sakince karıştırdım ve alıp salona geçtim.
Evimde televizyon yoktu çünkü ihtiyaç duymuyordum. Televizyonu açıp, bugün kaç kişinin öldüğünü öğrenmek istemiyordum veya küçük kızların nasıl evlendirildiğini veya sokak köşelerinde tecavüze uğrayan kız haberlerini.
Bunları duymak istemiyordum.
Ben kitap okuyordum. Hayatımın her aşamasında işe yarıyordu ve kelime haznemin gelişmesini sağlıyordu. Bu alışkanlığı bana Cihan kazandırmıştı. Ölen kahramanım.
Onunla haftanın belli bir günü kitap günümüzdü ve o gün çarşambaydı. Bugünde çarşambaydı. Kitap okuma gecesi yapacaktık ama Cihan...Cihan artık yoktu. Bir kitap okuma günümüzde ölmüştü. Ve bugün yine yalnızdım. Kitabımı tek başıma okuyacaktım. Cihan ölmeden yaptığımız her çarşamba gibi, elimizde kahvelerimizle sıcacık battaniyenin altında kafamı onun göğsüne gömüp kitap okuduğumuz gibi değil.
Tek başıma.
Yalnız.
Soğuk.
Hüzünlü.
Düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan gizemli mektup olmuştu. Onu okumak için can atıyordum ama hayır bu gecenin sonunda okuyacaktım.
Evimde bulunan küçük kütüphanenin kapısını açtım. Bu kütüphaneyi Cihan'la beraber kurmuştuk. İçerisindeki her kitabı beraber almıştık. Duvarlarını beraber boyayıp, temizliğini de beraber yapmıştık. Ve bu sayede tamamen siyah olan hayatıma bir renk gelmişti.
En sevdiğim kitaplarımın bulunduğu rafın önüne gelip elimi rafa uzattım ve Elif Şafak'ın Aşk kitabını aldım.
Kütüphanemin kapısını tekrar kapatarak salona geçtim ve battaniyenin altına girdim. Kahvemi de elime alıp okumaya başladım. Kitabın yaklaşık olarak yarısına geldiğimde artık uyumam gerektiğini anlayıp kitabı kapattım ve yatak odama doğru ayaklarımı süre süre ilerlemeye başladım.
Yatağıma girdiğimde saatin kaç olduğunu bilmiyordum çünkü evimde bir saat yoktu.Cihan öldüğünde zaman benim için durmuştu.Evdeki tüm saatleri parçalamıştım. Zamana ihtiyacım yoktu. Çünkü hayattan gerçek anlamıyla kopmuştum.
Tam uykunun beni saran kollarına dalacakken masanın üzerine bıraktığım mektubu almayı unuttuğum aklıma dank etti fakat çok uykum olduğu için yerimden kalkmadım, yarın okurdum ne de olsa.
Ve her gece yaptığım gibi Cihan'ın beynimde yankılanan son sözlerini dinleyerek uykuya daldım.
"Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elimi Tut.
Teen FictionÖlen bir sevgilinin ardından kalan genç bir kız. Hayatını tecrübelerle doldurmuş genç bir adam. Onların geçmişleri ortak, Onlar birbirlerini en iyi tanıdığının farkında olmayan iki yabancı, Onlar bu oyunun kahramanları, Onlar; Çınar ve B...