Bölüm 1

928 35 9
                                    

Benim Hayat Hikayem

Yazar: Eyyüb Uç

NOT: Hikayede geçen karakterler ve kurumların gerçek hayatla hiçbir alakası yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.

GİRİŞ

Güçlü olmak zorundayım. Bunu kendim için yapmalıyım. Ben bunun üstesinden gelebilirim. Ben... bununla savaşabilirim. Ben bu hastalıkla yaşamayı öğrenebilirim. Çünkü ben kendime güveniyorum. Bu hayatta değer verdiğim insanlar... Onlarla musmutlu yaşayabilirim. Normal olabilirim.

Ben kimim? Gerçekten bunu öğrenmek ister misin? Ben Mecnun. 16 yaşında, bipolar (kişilik bozukluğu) hastasıyım. Kısacası sizin gözünüzde deli ve psikopat bir insan. Sanırım kaderimde ismim gibi deli...

                                                                                 Bölüm 1

"Uyan artık olumlama programını kaçıracaksın!" annemin bağırışıyla yataktan fırladım ve koyu kahverengi komidinimin üzerinde şarja takılı olan telefonumu şarjdan çıkarıp saate baktım.

"Kahretsin! Geç kalacağım..."

Hemen yırtık kot pantolon ve siyah bir tişört giyip aşağıya indim. "Anne gerçekten bu saçmalama programına gitmek istemiyorum gün boyunca oturup dondurma yiyip film izlesem kendimi daha iyi hissedeceğimi biliyor muydun?"diyerek söylendim ve tabi ki de annem buna izin vermedi."Bu programda yeni arkadaşlar edinebilirsin ve biraz farklı bir etkinliğe katılmış olursun. Eminim çok eğleneceksin. Bana güven tatlım..." Annemi gerçekten çok seviyordum. Onun için bu teklifi kabul ettim ve masanın üzerinde duran kahveyi aldım. Ardından da annemle beraber programa gitmek için yola koyulduk.

Miley Cyrus'un Bangerz albümünü cd çalara yerleştirdim ve şarkılardan favorim olan FU şarkısını açtım. Yaklaşık 30 dakika sonra programın yapılacağı rehabilitasyon merkezindeydik.

Annem: "Çıkışta yine seni burada bekliyor olacağım canım görüşürüz." dedi ve arabadan indim. Bu merkeze daha önce ne gelmiştim, ne de görmüştüm. İki katlı, helenistik mimarisini andıran, krem renkli bir binaydı. İçeri girdikten sonra karşımda resepsiyona benzeyen bir gişe vardı.

"Buyrun"

"Im... şey... ben olumlama programı için gelmiştim."

"Randevunuz var mı?"

"Sanırım."

"İsminiz nedir?"

"Mecnun... Mecnun Savaşçı."

"Programımız 5 dakika önce başladı. Bir üst kattaki kırmızı kapılı odaya gidebilirsiniz."

Merdivenlerden ağır adımlarla çıktım ve görevlinin de söylediği gibi kırmıza kapının önüne gittim. Elim kapıyı açmaya gitsede beynim yapmamam gerektiğini söylüyordu. Zihnimi hazırladıktan sonra kapıyı açmaya karar verdim. Kapıya tıkladım ve açtım. Klasik bir müzik eşliğinde yapılan sıkıcı sohbetlere benziyordu. Herkes bana bakıyordu ve Yaz temalı bir tablonun altında kahverengi deri koltuğunda oturan kadın bana gülümseyerek:

"Hoş geldin. Sen Mecnun olmalısın. Boş koltuklardan birine oturabilirsin."

Yeşil armut koltuklardan birine oturdum ve kadını dinlemeye başladım. Odamdaki kitaplığımın önünde de bir armut koltuk vardı ve armut koltuklar bana çok sempatik geldiği için kendimi evimdeymişim gibi hissediyordum.

"Bu hafta ne gibi planlarınız var, söylemek isteyeniniz var mı?"

Esmer bir erkek parmağını kaldırdı.

"Seni dinliyoruz Emir."

"Bu hafta ailemle birlikte İspanya'ya tatile gideceğiz. Yaz bitmeden son bir keyif yapmak istiyorum."

"Ne güzel Emircim. Döndükten sonra bize neler yaptığını anlatman için seni dört gözle bekliyor olacağım. Başka konuşmak isteyen var mı?"

Ortamda kısa süreli bakışmaların ardından kadın sessizliği bozdu:

"Mecnun, hiç sesini duyamadım. Bu hafta ne yapacaksın?"

"Ben mi?"

"Burada senden başka Mecnun olmadığına göre, tabi ki sen."

"Im... peki. Benim belli bir planım yok sanırım her zaman ki gibi film izlerim ya da kitap okurum."

"Arkadaşlarınla ya da ailenle plan yapmayı hiç düşünmüyor musun?"

"Benim arkadaşım yok ve sadece annem var o da işte oluyor."

"Anladım. Bende bu hafta için bir plan yapmadım. Beraber bir şeyler yapmak istersin belki?"

Biraz düşündükten sonra, "Hayır. Im... Aslında olabilir. Bilmiyorum. Ne yapabiliriz ki?"

"Bildiğim çok güzel bir restaurant var belki bir akşam beraber hem yemek yeriz hemde seni tanımış olurum."

"KFC gibi mi? Bilmem. Aslında evde takılsak daha güzel olur."

"Sen nasıl istersen." Biraz bakıştıktan sonra, " Evet bugünlük bu kadar yeter beyler ve bayanlar. Bir sonraki programda görüşürüz."

Çantamı aldım ve odadan çıktım. Kadın arkamdan seslendi:

"Bu arada adımı söylemedim. Ben Birsel."

"Memnun oldum. Siz zaten benim adımı biliyorsunuz."

"Evet. Ne zaman çıkıyoruz?"

"Farketmez. Siz ayarlayın. Bana mesaj atarsınız."

"Telefon numaranı bildiğimi nereden biliyorsun?"

"Tabi ki biliyorsunuz. Burası bir rehabilitasyon merkezi. Ben de buraya üyeyim ve siz de burada çalışıyorsunuz. Doğru mu düşünüyorum?"

"Biliyor musun? Bu kadar atarlı davranmana gerek yok. İstemiyorsan takılmayız. Ben hastalarımı daha yakından tanımaya çalışırım."

Çok sinirlendim: "Buraya gelenleri hastaların olarak mı tanımlıyorsun? "

"Ben, ben öyle demek istememiştim. Tamam çok iyi bir başlangıç yaptığımız düşünülemez ama seni tanımak istiyorum ve gerçekten hastam olduğun için değil. Gerçekten istiyorum. Bana güvenebilirsin."

"Peki dediğin gibi olsun. Yalnız..." iç çekerek: "Ben genellikle evde takılırım o yüzden çevredeki restaurantları bilmiyorum."

"Tamam o zaman yarın akşam saat 19'da, Hello Fish Restaurant'ta. Bu arada, sen evde takılmak istediğini söylememiş miydin?"

"İnan bana evimi görsen bir daha beni programına almazsın aslında bu da benim işime gelir." dedim ve kahkaha attım. En son ne zaman kahkaha attığımı hatırlayamıyordum.

"Görüşürüz." diyerek Birsel'in yanından ayrıldım. Merkezden çıkınca telefonumu sessizden çıkardım ve bana gelen mesajlara baktım.

Kimden: Annem

Canım seni almaya gelemeyeceğim işim uzadı. İstersen sende biraz kafa dağıtıp bir yerlerde gezmek istersin?

Mesajı okuduktan sonra canım sıkıldı ve ne yapmak istediğimi düşündüm. Ardından sahil yolundan eve yürümeye karar verdim. Kulaklığımı telefona taktıktan sonra şarkı listemden R.E.M. in Losing My Religion şarkısını açtım. Antalya'da yine sıcak bir yaz günüydü. Konyaaltı Sahili'nden eve yürümeye başladım. Her adımımda denizi ne kadar çok özlediğimi fark ettim. İnsanlar güneşlenip denize giriyorlardı, voleybol oynayıp ringoya biniyorlardı. Aklıma İspanya'da geçirdiğim zamanlar geldi. Babamla beraber kano çektiğimiz, eğlence teknelerinde Akdeniz'in keyfini çıkardığımız, koy koy gezip akşama kadar içtiğimiz günler. Artık bunların hiçbirinin gerçekleşmeyecek olması canımı yakıyordu. Babamın beni yeni tanıştığı bir kadına tercih etmesi ve onun çocuğunu sahiplenmesi beni ondan uzaklaştırmasına yetmişti. Babama her zaman güvenirdim ama yanılacağımı hiç düşünmemiştim. Sonra aklıma Melissa geldi ve koşmaya başladım. Anılarımın silinmesini ve yeniden başlamayı o kadar çok isterdim ki... Yaklaşık 40 dakika sonra evimizin önünde duruyordum ve kapıyı açıp içeri girdim. Kendimi yere atıp ağlamaya başladım...

Benim Hayat HikayemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin