morg+

78 8 5
                                    

kan kokusu. her yerde. bir yerlerden bir ses gelmesi gerekir ama o kadar sessiz ki nefesinden başka bir ses duyamıyor çocuk. nefesinden bile nefret ediyor o an. yürüdükçe ağırlaşan kan kokusuna doğru ilerliyor. bu koridoru yürümemesi gerektiğinin farkında. ama kan kokusu onu kendine çekiyor. titriyor. bu şehir hiç bu kadar soğuk olmamıştı. sanki Zeus'la anlaşmışlar gibi tüm şehri morga çevirmişti Zeus...

her zaman yürüdüğü bu koridor artık tanıdık gelmiyordu. okulda herkesin korkak olarak gördüğü o çocuğa gelip bir de şimdi bakmaları gerekirdi. karanlık ve sessiz bu tanıdık koridorda kan kokusuna doğru yürüyordu. titriyordu ama korkudan değil. soğuktu. korkmadığını kendine hatırlatarak kan kokusuna yürümeye devam etti. karanlık yüzünden önünü göremiyordu ama her gün yürüdüğü bu koridorda yolunu bulması zor değildi onun için. okulun tuvaletinin önüne geldiğini anladığında durdu. kan kokusu midesini bulandırmaya başlamıştı. içeri girince karşılaşacağı şeyin iyi bir şey olmayacağını ve bunun bir kabus olmadığının da farkındaydı. elleriyle görmediği kapıyı yokladı. eline bulaşan sıvı onu ürküttü. yavaşça elini burnuna yaklaştırdı ve kokladı. takip ettiği o kan kokusu artık tam burnunun önündeydi. artık kaçamayacağının farkındaydı. tuvaletin ağır kapısını iterek açtı. sigara ve kan kokusu birbirine karışmış tuvalete doğru yürüdü. tuvaletin içindeki cam sayesinde artık önünü görebiliyordu. güneş doğmaya hazırlanırken ona bir iyilik yapıp önünü açmıştı çocuğun. artık yüzleşme vakti. 

her yere bulaşmış kanlarla buluştu gözleri ilk önce. yavaşça yere indirdi gözlerini. artık korkamıyordu bile. tanıdık bir yüze değdi gözü. kanlar içinde yerde yatan tanıdık bir yüz. midesi daha da bulanıyor akşam yemeğinde yediği spagettiyi yutkunarak geri midesine göndermeye çalışırken başka bir tanıdık yüz daha gördü. ve bir tane daha, bir tane daha. yavaşça arkasını döndü. kaçmak istiyor, çığlık atmak istiyordu ama tek yapabildiği yavaşça girdiği kapıya geri dönebilmek oldu. ve kapının arkasında asla görmek istemediği o yüz de oradaydı. artık hareket de edemez olmuştu. 

"s-sen"

+++

+25 yıl sonra+

eylülün ortasında serin bir sonbahar sabahı. bugün okullar açılıyor. hava bulutlu. kim baksa yağmurun yağmak üzere olduğunu söyleyebilir. okul için hazırlanan bir kızın sesiyle bir kedi saklanıyor. "baba, çıkıyorum ben."

liseye yeni başladığı için hem heyecanlı hem de endişeli bu kız çantasını alıp evden çıktı. onlarca okul arasından gitmek istemediği tek bir okul vardı ve şimdi o okula giden yolu tekmeleyerek ve homurdanarak yürüyordu. evine yakın olduğu için birkaç dakika içerisinde okulun bahçesindeydi. gözleriyle okulu taradı. eski, her yeri dökülmüş ve bakımsız okuluna bakıp burada dört senesini geçirmek zorunda olmasına söverek binaya yürüdü. okul sadece binası eski olmakla kalmıyor hem de eskimiş sistemiyle öğrencilerden forma giymesini istiyordu. ailesinin giydiği formanın aynısını giyiyor olmak kıza okuldan nefret etmesi için başka bir neden daha veriyordu. bir de, bir de şu meşhur olay tabii... "düşünme, unut bunu."

birkaç derse girip hocalarıyla tanıştıktan sonra sonra öğle arasının ziliyle birlikte kız derin bir nefes alıp elinde çevirdiği kalemi sırasına fırlattı. her yeri çizilmiş ve karalanmış sırasına bakıp göz devirdi ve çantasından cüzdanını alıp kantine gitmek için sınıftan çıktı. içine kapanık olduğu için kimseyle konuşamadığından yemeğini tek başına yemesi gerekiyordu. yemeğini yedikten sonra hala vaktinin olduğunu görünce bu okula dair sevebileceği tek şey olan ünlü kütüphanesine gitmeye karar verdi. kütüphanenin girişinde duran çocuğa doğru yürüdü, "öğrenci kartım yanımda değil. yine de içeri girebilir miyim, biliyor musun?" donuk gözlerle ona bakan çocuk kafasıyla yavaşça onayladı ve ilk önce kendisi içeri girdi. onun yavaş adımlarını takip ederek içeri giren kız oğlanın ayaklarını izlerken ne kadardır yürüdüğünün farkında değildi. dalan gözlerini sonunda oğlanın ayakkabısından çekip etrafına bakmayı akıl ettiğinde upuzun kitaplıkların arasında ve girişten oldukça uzakta olduğunu gördü. takip ettiği çocuk yavaş adımlarla gözden kaybolurken kız da kitaplara dikkatini verdi. dikkatini çeken bir kitaplığa yürüyüp üzerinde 1996 yazan eski bir kitabı yerinden çıkardı. tozlanmış kitabın üzerini sildiğinde bunun bir kitap değil okul yıllığı olduğunu fark etti. "1996 yılıysa o zaman bu..." zilin çalmasıyla ürperen kız yıllığı kollarının arasına alıp kütüphaneden hızlıca çıktı ve sınıfına gitti. sanki biri görürse elinden alacakmış gibi hızlıca ve kimsenin görmediğinden emin olarak yıllığı çantasına sıkıştırdı. birkaç ders sonra evine döndü.

üstünü değiştirmeden büyük bir merak ve korkuyla çantasından yıllığı çıkarttı ve tek tek öğrencilere bakmaya başladı. "daniel, nerede bu?" "buldum! daniel choi. işte burada." dikkatlice resme bakarken kapının çalmasıyla irkilerek yıllığı kapattı ve arkasına sakladı. babası içeri girdi. "kızım, ne yapıyorsun? kaç kere seslendim haydi üstünü değiştirip yemeğe gel."  babası odadan çıktıktan sonra kız inanılmaz bir şey bulduğunu düşünerek en yakın arkadaşına mesaj attı. 

-şu malum olayın olduğu senenin yıllığını buldum okulda. ve onu da buldum. çabuk şuna bak. kim bilebilirdi bu kadar yakışıklı olacağını jkfndjk

*1 resim gönderildi*

-omg. birisi kıskandığı için öldürmüş olmasın djnfjdk diğerlerini de hemen bulup yolla eğer hepsi böyle yakışıklıysa zaman makinesini bulup onları kurtarmaya gitmeliyiz dfjbdkfb

-yemekten sonra atacağım hepsini. beklemede kal. 

+++

yemeğini hızlıca bitirip yıllığa bakmaya geri dönen kız aradığı bütün isimleri bulup arkadaşına gönderdi ve saatlerce bu gizemli olayla ilgili tahminlerde bulundular. 

-şimdi davaya bakıyordum da, dava bir ay sonra kapanıyormuş zaman aşımı süresinden dolayı. bu yakışıklı 6 oğlanı öldüren o katilin hala yaşıyor ve aramızda olabileceği gerçeği seni de ürkütmüyor mu?

-6 mı? 5 diyecektin herhalde.

-hayır 6. 6 kişi öldü bu olayda.

arkadaşının kafayı yediğini düşünen kız internette olayı arattı. haklı olduğunu anlayıp arkadaşına 5 kişinin öldürüldüğünü yazan haberi paylaştı.

-hayır. bu haber doğru değil. 6 ceset bulundu o gün okulda. 

-sen nereden biliyorsun?

-davayla ilgilenen savcı annem. unuttun mu?

-6 ceset bulunduysa neden haberlerde sadece 5 tanesinden bahsediliyor?

-çünkü cesetlerden birinin zaten ölmüş olması gereken birinin bedeni olduğu ortaya çıktı. insanları daha da korkutmamak için sakladılar. bana bak, bunu kimseye söyleme sakın dava zaten 1 ay sonra kapanıyormuş. 25 yıl sonra ortalığı karıştırma.

kız arkadaşına cevap vermeden düşüncelere dalarak uyuya kaldı. 



frigid+ | txtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin