Şeytan, avıyla konuşurken.

319 39 10
                                    

Şeytan'ın ayağının tabanı yere değdiğinde, az önce sivri topuklara ve karanlık bir görünüme sahip olan ayakkabılarının yerini daha mütevazi fakat bir insan için önceki kadar sıra dışı olan çiftler aldı. Bu dünyaya ait olmadığı açıkça belli olan bir giyim şekliyle, siyahlar içerisinde ayakta dikiliyordu.

Yabancı ve tehditkar varlığını gizlemeye zerre kadar niyeti yoktu.

Genç kız aynı saniyeler içerisinde arkasındaki hareketliliği sezmiş, yavaşça dönmüştü. Ona oldukça yakın bir mesafede duran ve tuhaf bakışlarla kendisini süzen bu tanınmadık adama karşı hafif bir şaşkınlık belirtisi gösterdi. Neredeyse aç görünüyordu.

Olması gereken kadar hızlı hareketlere ve mimiklere sahip değil, diye düşündü İblis. İnsanlarda bu zamana kadar fark ettiği ince şeylerden biri, hüzün tarafından ele geçirildiklerinde hareketlerinin yavaşlaması ve diğer duygular için verecek fazla tepkileri olmamasıydı. Devamlı bir gelişim içerisinde sayılmalarına rağmen hislerini yansıtırken takındıkları hâl ve tavır neredeyse hep aynıydı.

"Sen..." dedi kız hafifçe. "Nesin?"
Dizleri belirgin sayılmayan bir şekilde titredi ama anlık duruş bozukluğu karşısındaki adamın gözünden kaçmadı. Korktuğunu biliyordu ama bunun farkında olduğuna yönelik bir tepki de vermedi.

Kız ağzını açtı, konuşmaya devam edeceğini anlayan adam sorusunu yanıtsız bırakarak ona bakmaya devam etti. "Hayır, sanırım biliyorum..." Dedi karşısındakinin ateş rengi gözlerine bakarak. "Klisenin bahsettiği şey olmalısın, günahlarımız boyumuzu aştığında ve ancak kötü biri olduğumuzda bize musallat olan canavar." Ağzından titrek bir hava verdi, kelimelerin yoğunluğu altında nefes nefese kaldı. "Şeytan."

"Evet," dedi adam yüz ifadesini düz bir şekle sokarken. "Ta kendisiyim."

Kız, geriye birkaç adım attı. Panik, vücudunu sararken ayaklarını sürüye sürüye gittiği bu yolda bir süredir tek bir insan bile olmadığı gerçekliği ona vurdu, onunla tek başınaydı. Etrafına bakındı, yardım isteyebileceği kimse cidden yok muydu?

"Bütün insanlar hâlledildi." Dedi Şeytan bakışlarını okuyarak. "Ben zihinler üzerinde kontrol sahibiyim, bu gece, buraya yakın olan herkes yarın hatırlamayacakları derin bir uykuda. Gerçi... tüm o endişeli ifadene rağmen, sen de böyle olmasını istemez miydin? Sadece, ben Şeytan olduğumu söylerken bütün o insanların burada, bizi izlediğini düşün."

Ve dank etti, İblis ile görülen bir kıza insanlar zaten neden el uzatırdı ki? Klise her zaman halkı yönetti, dinin hükümlerini dinlemeyenler İblis'in yoldaşı olurdu. Adamın sözleri de bunu kanıtlar nitelikteydi; o kirlenmişti, burada düzinelerce kişi olsa bile ona asla acıma duyulmayacaktı. Korkuyla lanetler okuyacak ve kaçacaklardı...

Acaba Tanrı ona kliseye içten içe karşı gelmesinin cezasını mı veriyordu?

Farkındalığı bir yere kadardı, diye düşündü Şeytan. Karşısında kanlı canlı gördüğü bu yaratık onu korkuya ve baskılanmaktan nefret ettiği fikirlere bile inanmaya itmişti.

"Ama..." Diyebildi saniyeler sonra, "ben fiilen hiçbir şey yapmadım. Söyle bana, aklımdan geçenler Tanrı'yı kızdırmaya yetti mi? Seni bana bu yüzden mi gönderdi?"

Evet demek kolaydı, çok kolay. Genç insan neredeyse pişmanlıkla ağlayacak ve canının alınmasını dahi hak ettiği bir ceza olarak görecekti. Böylelikle onu basit bir yoldan kandırabilir, değerli özünü kendi elleriyle vermesini sağlayabilirdi.

Ah. Ama bu oldukça tatsız bir yöntem olmaz mıydı? Yenilik peşinde koşarken avına sıradan bir son vermek... Bunu tercih etmeyecekti.

_____

Sebastian'ı yazmayı sevdim.

İlgisini çekebilecek arkadaşlarınızı etiketleyebilirseniz mutlu olurum, umarım bölümü beğenmişsinizdir.

"Ruhunu uykunda alacağım." Sebastian Michaelis Fanfic. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin