Gidilmesi gereken bir iş, yaşanması gereken bir gün ve bakması gereken kedisi şüşü feyza'nın günlük rutiniydi. Sabah olmuş ve güneş ilk ışıklarıyla doğmuştu. Kaçıncı rüyasında olduğu bilinmeyen feyza için çok hareketli bir gün olacaktı. Bundan habersiz uykunun kollarına kendini bırakmıştı. Sağ taraftan sol tarafa dönüyordu ki bir sesle irkildi. Alarmın sesi o kadar tizdi ki uyanmamak elde değildi. Yatağında doğruldu pişkinlik için vakti yoktu. Saat 07:00 gösteriyordu. Elini yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı. Birden gözü ayna da ki kendisine takıldı.
''Şu güzelliğe bak!! '' Feyza kendini çok severdi.
Yanaklarını sıkıp kendisine göz kırptıktan sonra üzerini değiştirdi. Kendine güzel bir kahve hazırladı. Şüşü için de biraz mama ve su koydu. Kahvaltıyla arası yoktu bir fincan kahve onun için yeterliydi. Kahvesini yudumlarken günlük maillerini ve kendisine gelen bildirimleri kontrol etti. Gece arkadaşları merve ve gencay'dan mesajlar gelmişti. Feyza'nın yüzü birden değişmiş ve öylece mesajların ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyordu. İkisinden de ''Feyza sabah beni ara'' şeklinden mesajlar gelmişti. Bir gariplik olduğunu anladı ve mesajlarına cevap verdi. '' Ne oluyor ?'' şeklinde bir mesaj yolladı. Saat çok erken olduğu için aramak istemedi. Merve barmen olarak öğleden sonra işe başlıyor ve gece yarısına kadar çalışıyordu şuan uyuyor olmalıydı diye. Gencay ise başka bir bar işletiyor ve sabaha kadar orada kalıyordu. İkisinden de öğlene kadar mesaj geleceğini düşünerek telefonu kenara bıraktı. Feyza bir mimarlık bürosunda çalışıyordu. İşinde oldukça başarılı ve disiplini seven biriydi. Bugün içerisinde teslim edilecek çizimlerini ve dosyalarını aldı ve Şüşüye bir öpücük vererek evden çıktı. Biricik kızı şüşüyle sevgi dolu bir evi vardı. İkisi birbirlerine arkadaş olmuş bir evi paylaşıyorlardı. Feyza'nın ailesi İzmir'de kalıyordu ama feyza mezun olduktan sonra İstanbul'da kalmaya karar verdi ve 5 yıldır kurmuş olduğu bir düzeni vardı. Merdivenden aşağıya inerken arkadaşlarını düşünüyordu. Hiç böyle yapmazlardı ikisinden de aynı şekilde mesaj alması tuhaftı. Düşünceler içinde son basamağa gelmişti ki kapı komşusu engin ile karşılaştı.
''Günaydın Feyza'' ilk selamı genellikle o verirdi çok mülayim, kibar ve yakışıklı biriydi.
''Günaydın Engin'' feyza için ise engin kapı komşusu ve iyi bir arkadaştı.
''Yine erkencisin. Sizin büro 10 da açılmıyor muydu ?'' dedi muziplik ederek.
''Evet.. evet öyle ama İstanbul sabah trafiği diye bir şey var '' diyerek gülümsedi.
''Aslında haklısın saat şimdiden 8:30 oldu zaten. Peki.. akşam işten sonra ne yapıyorsun ?''
Engin feyza'dan hoşlanıyordu. Aslında feyza'nın ilgisini çekebilecek güçte biriydi. Yakışıklı güzel bir kalbe sahip insan canlısı ve işinde de başarılı bir avukattı. Bu güne kadar feyza'yı da hiçbir şekilde incitmemiş ve onu kırmamaya dikkat etmişti.
''Var!'' Birden bu kelime döküldü ağzından. Söyler söylemez yüzü kızarmıştı. Engin de ne olduğunu anlamaya çalıştı. Çok ani bir çıkış olmuştu.
''Merve ve gencay'la buluşacağım.. Tanıyorsun onları sende..''
''Evet... evet tanıyorum. Peki selam söylersin. Tutmayayım seni daha fazla.'' Engin bu cevap karşısında aklında ki kahve fikrinden vazgeçti.
''Söylerim tabi görüşmek üzere'' diyerek ayrıldı feyza.
Enginden buluşma teklifini ilk kez almıyordu. Bir keresinde buluşmayı kabul etmişti. Sonrasında ise engin ona karşı ilgisini belli etmişti. Feyza da ona karşılık veremeyeceğini düşündüğü için işleri ileri götürmeden mesafeli bir komşuluk sürdürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLAR SONRA BİR GÜN
Teen FictionBu kaçıncı içişiydi?.. Kaçıncı şarap kadehi ? 7? 8?.. Saat kaç olmuştu ? ''Artık yeter feyza.'' Bar sahibi arkadaşının ilk uyarısı değildi. ''Karışmaa içicemm.. Uzatsana şu şişeyi sen!'' bayılana kadar içmek istiyordu. Umutsuzca elinde ki davetiye...