"Jeongin, neredesin yine?"
Hyunjin yine saklanan küçüğünü arıyordu. Bunu neden yaptığını anlamıyordu.
Jeongin saklandığı yerden çıktığında derin nefes aldı.
"Neredeydin yine?"
"Şen neden Changbin hyung gibi yapmıyoysun?"
Jeongin'in konuşması Felix'inkinden daha iyiydi.
"Anlamadım."
"Diyoyum ki Felix şaklandığında Changbin hyung gibi demiyoysun. Ben de şeninle onlay gibi olmak istiyoyum."
Hyunjin şokla ağzını açmıştı.
"Yani benimle... sevgili mi olmak istiyorsun?"
"Şonunda! Şeni şeviyoyum."
Jeongin koşarak ona sarıldığında ne yapacağını bilememişti. Birkaç kez bunu hayal etmişti fakat hâlâ emin değildi. Duygularında yanılıyorsa onu fazlasıyla üzebilirdi ve Jeongin'in üzülmesi isteyeceği son şey bile değildi.
Yine de sarılarak minik bedeni sarmaladı.
"Minik tilkim, bana düşünmem için zaman verebilir misin?"
Jeongin akıllıydı, onu anlayacağını biliyordu.
Geri çekildiğinde gözlerine baktı. Güzel ve parlak gözleri dolmuştu. İçi gitmişti ama düşünmeye gerçekten ihtiyacı vardı.
"Düşün ama çabucak."
Sonra da koşarak yanından gitmişti. Belli ki yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.
-
1 hafta boyunca ondan uzak kalmış ama dayanamamıştı Hyunjin. Onsuz bir hayatı istemiyordu. Jeongin'in olmadığı hiçbir şeyi istemiyordu.
Geldiğinde Jeongin'i bulamamış ve endişelenmişti. Changbin'i aramaya karar verdi.
"Alo?"
"Jeongin yanında mı?"
"Evet burada, Felix onu özlemişti."
"Geliyorum."
Telefonu kapatıp arabaya gitti. Heyecanla arabayı çalıştırdı. Yol boyunca ne diyeceğini düşünürken çoktan geldiğini farketti. Gergince derin bir nefes aldıktan sonra arabadan inip Changbin'in dairesine gitti. Kapıyı çaldığında açan kişi Jeongin'di. Kızgınca, kırgınca ve mutlulukla ona bakıyordu.
Jeongin 1 haftadır görmediği bedenin beline kollarını sarınca Hyunjin onu kucağına almış daha sıkı sarılmıştı. Boynuna bir öpücük bırakınca Jeongin heyecanlanmıştı.
"Düşündün mü?"
"Evet minik tilkim. Seni seviyorum, sensiz hiçbir şeyi istemiyorum. Benimle çıkar mısın?"
Jeongin beklemediği sözlerle kafasını geri çekmiş şaşkınlıkla ona bakmıştı.
"Ne oldu?"
"Beni şeviyoy musun?"
"Hem de anlatamayacağım kadar çok seviyorum seni minik tilkim."
Jeongin gülümsemiş ve karşılık vermişti.
"Ben de şeni şeviyoyum Hyunjin'im."
Hyunjin gülmüş ve Jeongin'i bırakmadan içeri geçmişti. Koltuğa oturmuş ve kafasını Jeongin'in boynuna koymuştu. Jeongin de minik elleriyle onun saçlarını okşamaya başlamıştı.
"Ben şekey iştiyoyum!"
"Hayır civcivim, bugün çok fazla yedin."
"İştiyoyum!"
"Hayır."
"Neden veymiyoysun?"
"Çünkü sabahtan beri şeker yiyorsun. 1 kutu şeker yedin Felix. Hasta olacaksın."
"Hayıy, iştiyoyum işte!"
"Hayır Felix! Sana hayır dediysem sen de beni dinleyeceksin! Tanrı aşkına lanet olası 1 kutu şeker yedin! Hasta olmazsan şaşarım zaten!"
Changbin öyle bir bağırmıştı ki Hyunjin bile ürkmüştü. Ayrıca haklı olan Changbin'di. 1 kutu (?!) şeker yemek kimi hasta etmezdi ki. Felix bazen fazlasıyla şımarıyordu.
"Chang-"
"Hayır Hyunjin sus. Ben ona fazla yüz verdim. İstediği her şeyin olmayacağını bilmek zorunda."
"Ama fazla sert çıkıştın sanki."
Hyunjin'e ters ters bakınca susmak zorunda kalmıştı.
"Şimdi odana git ve üstünü değiştir. Misafirlerimiz var."
Felix hemen odadan çıkmıştı. Jeongin korkmuş ve Hyunjin'e sokulmuştu.
•••
Hadi sonra ki bölüm final olsun
Sizi seviyoruuummm💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CatMinho |Minsung|
FanfictionBen Jisung. 22 yaşında bir gazeteciyim ve yazacağım yeni konu, catboylar. Yanship #Chanmin [+18]