2

525 66 51
                                    

-

"Nereye?" Duyduğu ses ile dalgın bir halde arkasına dönüyor. Bir eli önlüğünün cebinde, öbürü ise çivit mavisine çalan tutamla oynuyor. "Hm..?"

"O oda şu an boş. Bunu biliyorsun, değil mi?" Düşünceli mavi gözleri kızın üzerinde geziniyor ve kafasını olumlu anlamda sallayıp tekrar arkasına dönüyor. Tam bir adım atmışken Dominique yine ona sesleniyor.

"Vanitas!"

"Hm?"

"Şu halinden ne zaman kurtulacaksın? Oldukça zor bir ameliyattı ve bu şekilde atlatmamız bile bir mucize," diyor sesi sonlara doğru kısıklaşırken. Ardından yine o kendinden emin tavrına bürünüyor. "Bunun sorun olmadığını söyleyen bir kız yüzünden insanlara dokunmaktan korkar oldun." Bir kıkırdama duymak, kızın beklediği son şeylerden biri. Yine de Vanitas bu tepkiyi veriyor. Boştaki eli ince dudaklarını kapatmış hafiften, yüzünde garip bir ifade var.

"Kızın yüzünden mi? Bunun sorumluluğunda olduğumu fark eden tek kişiyim bence. Jeanne bir daha ayağa kalkamayacak ve sorumlusu benim, Dominique. Aklıma başka şeyler geliyor ve içinde bulunduğum durum hoş değil." Ciddi olduğu anlardaki gibi, kullanılan şey karşısındakinin tam adı. Neşeli halinin hemen arkasından yüzünü kaplayan ifade de bunu belli ediyor.

"Acıktım." Başka bir şey demeden devam ediyor yoluna. Kız ona bir şeyler daha söylemek, eski haline dönmesine yardım etmek için bir şeyler söyleyecekken onu fark etmiyor, belki de istemiyor.

Adımları bir bir sıralanırken bir elini önlüğünün cebine atıyor ve geçen gün koyuverdiği kalemi kavrıyor ince parmakları. Cidden, kaç gündür bu kalemi kavrayan elinin kâğıt üzerinde rastgele gezmesine izin vermemişti ki? Düşüncelere dalmışken varacağı yeri değiştiriyor aklında. Tanıdık olan yola yöneliyor, 137 numaralı oda. Bir kat aşağı inmesinin ardından birbirine benzeyen onlarca kapıyı arkasında bırakıyor.

En sonunda varıyor ve zafer dolu bir ifade beliriyor yüzünde. Kapıyı aralıyor, oda bomboş. Sanki kız giderken odadaki tüm duyguları, orayı canlı tutan şeyleri de götürmüş. Boş, beyaz bir yatak; yatağın yanında minik bir dolap; kesinlikle rahat olmayan sandalye ve çoğu odada olduğu gibi normal, şehir manzaralı bir pencere. Arkasından yavaşça kapattığı kapının sesinin kulaklarına dolmasıyla ilerliyor. Sol eliyle kavradığı sandalyeyi pencerenin önüne çekiyor ve yerleşiyor oraya. Cidden, sandalyeler rahat değil.

Ceplerinde kâğıt yok, aransa da bulamıyor. Son bir umutla dolaba yöneliyor ve yavaşça açıyor çekmeceyi. Küçük bir defter var. Aynı günde ikinci kez takındığı zafer edasıyla ona uzanıp alıyor. Bir bacağının öbürünün üzerine atıp kalemi sağ eliyle kavrıyor. Çok kısa bir süreliğine ustaca çevirmesiyle kendini başlamaya hazır hissediyor.

Tam o kurşun kalem, küçük defterde iz bırakmışken kapı açılıyor. Hafiften irkiliyor ardından arkasına bakıyor. Kızıl saçlı kadın bir doktorun yanında esmer, beyaz saçlara sahip bir genç. Mor gözleri umutsuzlukla dolmuş, boş bakıyor, oldukça yorgun. Bir kolunda beceriksizce yapılmış bir sargı var.

"Doktor Vanitas!" Kızın pek tanıdık olmayan sesi duyluyor sessizliğin hüküm sürdüğü odada. Onu tanıdığı söylenemez, belki de bir asistandır. Bilmiyor.

"Sizi arayacaktım ben de," derken hastayı yatağa yatırıyor, çivit mavisi saçlara sahip olan ise sandalyeyi yerine çekiyor ve defteri dolabın üzerine fırlatıveriyor.

"Sorun ne- Aa..."

"Emika, efendim. Yeni sayılırım, tanımamanız normal." Oldukça ince bir ses tonu var, hoş olduğu da söylenebilir. Kulağa rahatlatıcı geliyor. "Hasta acil servisten buraya gönderildi. Testleri yapmam gerekiyor. Röntgen, kan tahlilleri ve daha fazlası. Kırık olduğundan şüpheleniliyor. Bu nedenle-"

"Ben mi bakıyorum?" Sözünün kesilmesiyle kız ilk başta afallıyor, ardından kelimelerini ardı ardına dudaklarından döküyor. "Evet doktor."

"Dosyayı alabilir miyim?" diye rica ediyor kızdan nazikçe. Deminki tavrından sonraki kibar hali kızı yine şaşırtıyor. Siyah gözlerini birkaç kez kırpmasının ardından elindekini ona veriyor. Her zaman gördüğü, birbirine benzyen veriler gözlerinin önüne seriliyor ve Vanitas dikkatle bunları inceliyor. Ardından tekrar asistana dönüyor.

"Pekâla, sen çıkabilirsin. Testler için gerekli şeyleri ayarla." Emika onaylayan bir şeyler mırıldanıp çıkarken doktorun gözleri ona boş boş bakan gence dönüyor.

"Selam, Noé."

-

to the death, hand in hand,, vanoéHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin