5

363 48 82
                                    

-

"Bir kere de beni çizsene!"

"Olmaz."

"Ama neden?" Kendisine hafif dolmuş bir şekilde bakan simsiyah gözlere baktı. Yine de yüz ifadesinde bir değişim olmadı, bakışları yine önündeki kâğıda döndü ve çocuğu yok saymaya devam etti.

"Ama sen benim abimsin. Hadi bir kere eğlenceli bir şeyler yapalım," dedi küçük kız çocuğun gömleğini hafifçe çekiştirirken. Ondan bir tepki alamayınca durdu ve kalem darbelerini izlemeye başladı.

"Cidden abin olduğumu mu düşünüyorsun?" Kız hevesle başını olumlu anlamda salladı.

"O zaman böyle düşünmeye devam edebilirsin, beni rahat bırak."

"Tamam! Sessiz olacağım. Ama burda durabilir miyim?" Aslında Vanitas bunu kabul etmeyecekti ancak annesi olacak kişi sorun çıkarabilirdi bağırırsa, şu an onu çekemezdi.

"Tamam ama kes sesini." Koyu kahve, hafif dalgalı ve omzunu biraz geçen saçlara sahipti kız; birkaç tutamı hızlıca düzeltip kucağındaki tavşanı daha da sıktı, merakla gözleri kalemin ucunu takip etmeye başladı.

"Kimi çiziyorsun?" dese de bu soru cevapsız kaldı, Vanitas o yokmuşçasına yaptığı şeye devam ediyordu.

"Bu bir kız mı? Ah, hayır! Daha çok erkeğe benziyor. Arkadaşını mı çiziyorsun yoksa? Bu-"

"Sana sesini kesmeni söyledim." Sinirle ağzından çıkan cümle küçük kızın ince dudaklarını birbirine bastırmasına ve ardından yavaşça gerilemesine neden oldu. Vanitas onu pek umursamıyordu, nasıl olduysa yetimhanedeyken kendini bu evde buluvermiş, son iki yılını burda geçirmesi gerekmişti. Aileden sevgi hissettiği söylenemezdi. Gerçi, kim evine gelen yeni birisine sevgi dolu, sıcak bir tutum sergilerdi ki? Böyle olması normaldi ve aralarında pek bir bağ olmaması işine gelirdi.

Ama kız öyle değildi. Sanki yıllardır onunlaymış gibi davranıyordu, gerçek bir abiymişçesine benimsemişti Vanitas'ı. Bazen yanına oturur, onun yaptığı seylerden hevesle kalemini eline alır ve tatlı bir sohbet başlatmaya çalışırkı ki bu çabaları genellikle karşılıksız kalırdı. Şu an da onlardan biri olabilirdi.

"Sen büyüyünce ressam mı olacaksın?"

"Olabilir."

"O zaman beni çizer misin?"

"Bilmem."

-

"Sonra ne oldu?" Domi oturduğu yerde bir bacağını öbürünün üzerine atıyor, gözleri merakla Vanitas'a bakıyor.

"Kızın annesine sinirlenmiştim ve çocuk da üzerime gelmişti. O anlık sinirle onu ittim. Sonra da ne olduysa oldu işte."

"Kolu falan mı kırıldı?"

"Keşke o kadarla kalabilseydi. Kız hareket edemiyor." Dominique bunu beklemiyor, kendisine verdiği birkaç saniyede derin nefes alıyor ve sonunda çivit mavisi saçlara sahip olan gence dönüyor. "Yani bundan kaynaklanıyor..?" diyor sorarcasına.

"Öyle diyebiliriz."

"Ressam olmak isteyen ama sonrasında yanlışlıkla üvey kardeşine zarar vermesi sonucu doktorlukta karar kılan bir abi, hm? Üstelik sonrasında temas korkusu başlıyor." Erkek olandan bir kıkırtı duyuluyor. Yine sivil giyinmiş, hâlâ izinde. Beyaz, biraz bol gömleğinin üzerinde kolsuz ve koyu kırmızı bir süveter var. Ucunda kar tanesi sembolü olan kolyesini takmış yine. Yuvarlak gözlüğünün arkasındaki mavi gözleri kızın üzerinde.

"Beyin çok bencil değil mi? Kendisine zarar geleceğini anladığı an travmayı önlemek adına o parçayı siliyor. Şu kız, Jeanne geldi geleli her şey üzerime gelmeye başladı. Noé de... Bilmiyorum. İnsanları kendisine çeken bir havası var, aynı zamanda da çocuksu bir neşesi. Çok meraklı ve bazen fazla konuşuyor. Son zamanlarda ölüm huzurlu görünüyor bana. Ama biliyor musun, Noé öyle görünmesine rağmen benim tam tersim," diyor ve oturduğu sandalyede kafasını geriye atıyor.

"Taburcu oldu mu?"

"Bilmiyorum. Bugün olacaktır. Onun odasından çıkıp buraya geldim." Can sıkıntısıyla kafasını bir sağa yatırıyor bir sola. Sessiz bir şekilde esneyip gözlerini dışarı kilitlemiş olan kıza bakıyor. Yavaştan yağmur çiselemeye başlamış, onu inceliyor.

"Domi," diye giriyor söze. Kız, onun ciddi bir şeyler söylemesini bekliyor ses tonuna bakarak. Meraklı bir ifadeye bürünen gözleri ona dönüyor. "Noé ölecek, bunu biliyor muydun?"

"Anlamadım."

"Tedavinin işe yaramayacağı kadar ilerlemiş bir kalp hastalığı var." Karşısındaki doktorun bunu duymayı beklemediği bariz; gözleri açılmış, kaşları havaya kalkmış ve ince dudakları bir şey söylemek istercesine aralanmış.

"Senden bir tepki vermeni istemiyorum. Sadece ne yapacağımı söyle."

"Bilmiyorum."

"Ben de," derken buruk bir şekilde gülüyor, oldukça kısa bir süreliğine kıkırdıyor. "O kızda da benzer bir durun olmuştu, hareket edememesinin üzerine yapılacak bir şey de bulunamıyordu."

"Bu yüzden mi doktor oldun?"

"O gün karar verdim." Bıkkınlıkla derin bir nefes veriyor Vanitas. "Kendimi kötü hissediyorum."

"Fiziksel olarak mı yoksa duygusal olarak mı?" Dominique artık diyeceği şeylerin çoğundan emin değil, yavaş yavaş söylüyor ve dikkatlice seçiyor kelimelerini.

"İkisi de. Ama yine de anlamıyorum. Durumunun benimle ilgisi yok, hastalığıyla ilgili hiçbir şey yapamam. Yine de-"

"Hoşuna gidiyor."

"Ne?!" Birden dikleştiği sandalyede çatık kaşlarının altında iyice açılmış mavi gözlerle bakıyor kıza. Bir eli alnına düşen bir tutam saçı çekiyor, öbürü hafiften pembeleşen yanağını kapatmaya çalışıyor. Kız ise onun bu haline sessizce gülüyor.

"Jeanne'yla birlikte aklına daha da hücum eden şeyleri buna bir bahane gibi kullanmaya çalışıyor olabilir misin? Normalde yaptığın çizimlerin aksine son zamanlarda daha aydınlık temalı illüstrasyonlar da gözümden kaçmadı."

"Sadece çizim tarzımı değiştirdim, tamam mı?!" Bunu söyledi söylemesine, yine de kızın aklı başka bir yerde gibi. Az önceki alaycı ifadesi gitmiş, yerini onun açısından anlaşılmayan bir ifade bürümüş yüzünü. Anlayışlı gibi, denilebilir muhtemelen.

"Vanitas, bana bak. Son iki yılın kalmasına rağmen seni alan ailenin kızına karşı bir sempati besliyordun, değil mi? Kendini onun abisi olarak görebilir miydin?"

"Bilmem. Belki." Yüzünü saklamak adına aşağı bakıyor.

"Bak, birilerine sempati beslemek normal bir şey. Kimseyi incitmemek adına yapıyor olabilirsin, yine de diğer türlü hayatı daha iyi görürsün," diyor ona bakmayan gence karşı. Onun kendisini görmemesinden faydalanarak yanına yaklaşıp bir abla edasıyla saçlarını karıştırıyor.

"Kes şunu Domi."

"Git ve durdur onu. Hastalıklar tedavi bulunmak içindir."

"Bu dediğine sen inanıyor musun ki?"

"Oldukça içten bir şekilde," diyor sevecen gülümsemesiyle. Karşısındaki gencin gözlüğünü düzeltiyor ve göz kırpıyor. "Bir dahaki kontrol zamanı geç olabilir. Sana güveniyorum."

-

to the death, hand in hand,, vanoéHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin