Üç siyah gölge kırmızı gözleriyle bana
bakıyorlardı. Kanım damarlarımda donmuştu. Verdiğim nefesler havada donuyordu. Her verdiğim nefeste gölgeler yaklaşıyordu . Artık bir nefes kadar uzaktılar biri öne çıktı. Pencesini boynuma gecirdi boynum kanımla ıslanmıştı. Pencelerini daha derine batırdı çığlık attım ama sesim yoktu. Sesim alınmıştı benden birden üstünde durduğum.toprak parcalandı ve beni yuttu.
Yatağımdan sıçradım gördüklerim rüyamıydı yoksa yine çığlıkta yaşanmış bir gerçeklikmiydi emin değildim.Boymumda bir sıcaklık hissetim yatağımdan doğruldum dolap aynama baktım. Boynumda büyük bir kesik vardı tıpkı gölgenin pencesi gibiydi . Beni korkutan şeyse yaranın hızla kapanmasıydı zaman geriye akıyor gibiydi boynumdan köprücük kemiğime kadar akan kan bile yaraya doğru çekiliyordu akan tüm kanlarım yaraya geri çekildi ve yaram kapandı . Bu daha öncede olmuştu gölgeler daha öncede bana saldırmıştı. Ama hayır daha önce çığlıkta aldığım yaralar bu kadar hızlı iyileşmiyordu . Gözlerım karardı yatağıma oturdum artık karanlığa gömülmüştüm. Koridordan gelen topuklu ayakabı sesleriyle uyandım kapım hızla açıldı Antanansya karşımdaydı siyah saçlarını sıkı bir topuzla toplamış, kan kadar kırmızı bir elbise giymişti, mavi gözlerini öne çıkaran siyah bir kalem sürmüştü. Bana tiksinerek baktı.
- ah Dakarya geçikiceksin duş al seni salonda bekliyorum hadiBu sözleri saf ederken bağırıyordu dediğini yaptım duş aldım. Duştan dizlerime kadar gelen gök mavisi bornuzumla çıktım. Mavi tulumumu giydim yüzüme gelen saçları tutması için tokamı taktım . Aynaya baktım bembeyaz bir suratım vardı ölü gibi görünüyordum. Buna ek olarak beyaz küt saçlarım ve baktığı kişiyi içinde boğan okyanus mavisi gözlerim vardı. Kapıya yöneldim . Kapıyı açıp karanlık ve boş koridorda yürümeye başladım. Yaşadığım yer eski bir kaleydi. Bir zamanlar buralarda yaşayan soyluların yaptığı balolarla yaşayan kale şimdi sesizlikle pençeleşiyordu. Kalede ben, ikizim ve amcam ve teyzemle yaşıyorduk. Eskiden tüm aileyle yaşardık ama artık sade dördümüz vardık . Koridor bitirip salon girdim yeni doğan güneşin kızıl ışıkları odanın duvarlarına vuruyor- du. Antanansya yeşil renkli tekli kortuğa oturmuş bir dirseğini koltuğa dayamış parmak uçlarıyla başını destekliyordu. Beni farkedince ayağa kalktı bana bakıp
- Max da gelsin sizi okula bırakıcam acelem var Hades gelicek yarın onun için hazırlık yapmalıyımBunları derken kapıda ikizim Max göründü birbirimize hiç benzemezdik
onun saçları turuncuydu aralarında sarı tutamlarda vardı. Geniş omuzlu iri bir cüssesi vardı . Koyu yeşil gözleri karanlık bir ormanı andırıyordu. Üstüne yeşil bir tişort giymişti altındada koyu kahve bir pantolan vardı herzamanki gibi saçlarını ikiye bölmünücek şekilde taramıştı.
Antanansya dış kapıyı işaret etti ben önden gidip kapıyı açtım ve onlar dışarı çıkıncada kapıyı kilitledim verandada ayakabılarımızı giydik. Ben ayak bileğime gelen siyah deri ayakabımı giymiştim. Max da mavi spor ayakabısını giydi. Antanansyanın arabasına yöneldik . Antananstanın arabası mavi bir jipti arabanın sürücü kapısının üztünde aile armamız vardı . Antanansya sürücü koltuğuna gecip anahtarı taktı benle maxsa arka koltuğa geçtik yorucu bir okul günü başlıyordu. Arabayla okul yolu kısalmıştı yürüyerek yirmi dakkada vardığımız okula on dakkada varmıştık . Okulun sokağı okul otobüsleriyle doluydu arabadan indik antanansyayla vedalaşıp moonstar lisesinin dış kapısından içeri girdik.
Birden bir ürperti geçti içimden okulun kapısında uzun çok uzun birşey öğrencilere bakıyordu yaklaşınca o mahlukatın yüzsüz olduğunu gördüm sorun şuydu benden başka kimse görmüyordu . Bundan emindim çünkü kimse bu varlığa tepki vermiyordu. Canavarın bir kaburgayı kolayca parçalaya bilecek kadar uzun ve sivri penceleri vardı. Okul kapısından geçerken bana pencelerinden birini uzattı max çoktan içeri girmişti peki şimdi ne yapmalıydım derken helena sırtıma vurup beni içeri çekti koluma girip-jozy biliyormusun matematik hocası gelmemiş ders boş olucakmış
-sen bunu hemen nasıl öğrendin helena daha içeri gireli on dakka bile olmadı ve ludo nerde?
- nasıl olacak müdürle müdür yardımcısi konuşurken duydum ludonunsa nerde olduğunu bilmiyorum .
Sohpet etmeye devam ediyorduk ama ben gözlerimle onu arıyordum . Ders zili çaldı sınıfımıza girdik max en arkaya oturmuştu yanında ludo vardı. Bende mendelay'nın yanına oturdum
Mendelay'nın uzun laciverte çalan siyah kıvırcık saçları vardı. Herkez yerleştikten sonra ders başladı. Dışarda rüzgar vardı pencereye ağaç dalları vuruyordu bi an için dalları cama vuran kemikli bir el olarak düşündüm bu düşünce tüylerimi diken diken etmişti ders çabucak geçti .
Ludoyu bulmak için sınıfa göz gestirdin ama hayır dışarı çıkmıştı . Terlemiştim yüzümü yıkamak için lavoboya girdim lavabo boştu. Musluğu açtım buz gibi suyu elime doldurup yüzüme çarptım. Yüzümü kurutup çıktım. Pencereden bahçeye baktım. Ludo bir ağacın altına oturmuş kitap okuyordu. Yanına gitmek için merdivenlere yöneldim inmeye başladım . Sırtımda bir et hissetim biri beni merdivemlerden aşağı itti yuvarlanmaya başladım. Karnımı sivri uçlu trabzana çarpıp anca durdum başımdan akan kanı hisediyordum ayaklarım uyuşuyordu kanımın tükenircesine akıyordu . O izliyordu olmayan gözlerle . ben karanlığa gömüldüm yine.Sonsuz bir karanlığa
♤Beğendiyseniz yorum yazın ona göre devam edeyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin çocukları
FantasíaOlaylar Geleçek ve geçmiş arasında geçer. Ölümün sesi yakındadır.....