3: Bir daha karşıma çıkmaya cürret etme.

116 13 26
                                    

Japonya'ya gitmenin verdiği heyecan ile bir türlü rahatlayamamıştı İzuku. Katsuki ile bir irtibatı olsun istemiyordu hiç. Onun yüzünü görürse olacakları biliyordu çünkü.

Gururuna yediremese bile ona hala bir aşkla bağlıydı İzuku. Vazgeçemiyordu. Lauren'e baktıkça onu hatırlıyordu. Sarı saçları ve kırmızı gözleri ile kız versiyonu gibiydi.

Uyuyan kızını yaklaştırdı yüzüne. Boynuna gömdü burnunu ve hala geçmemiş olan o mis kokusunu içine çekti derince. Huzurun içine yayıldığını hissetti.
________________
Yaklaşık bir saat önce Japonya'ya indiklerinde etraflarına gazeteciler doluşmadan hemen arabaya binip otele gitmişlerdi. Biraz orada vakit geçirdiklerinde çoktan akşam olmuştu. Bay Hitori ile buluşmuş, çizim yapmış ve defile hakkında konuşmuşlardı. Hitori, Lauren'i sevmişti birazda.

Otelin restoranında yemek yiyor ve aynı zamanda çizim yapıyorlardı. Yarın defilenin olacağı mekana gideceklerdi ve bazı ayarlamaları gözden geçireceklerdi. Defileden sonra balo vardı bir de. İzuku kendi yorgunluğunu umursamıyordu ama kızını oradan oraya sürüklemekte istemiyordu, yorulurdu. Ay mazallah bir de nazar değerdi kızçesine.

Çizimleri bitirip yatağına girmiş, yatakta uyuyan kızının yanına yatmıştı. Lauren çok çabuk büyümüştü. Minicik ellerini tutup kaldırdı uyandırmamaya özen göstererek. Minicikti kendi ellerine oranla ve en çokta bu manzaraya bayılıyordu.

Doyamadığı o eşsiz kokuyu gün içinde çok kez solumasına rağmen tekrar eğildi ve burnunu alnına değdirdi kızının. Cennet kokusu ciğerlerine dolarken gülümsedi. Mutluydu onunla. Ona hem anne, hem baba, hem arkadaş olmaktı en büyük isteği.

Babasız büyüyecek olmasından dolayı kendini kötü hissediyordu. Bir gün gelip babasını sorduğunda ona ne diyecekti? Ona kendisini aldatan bir babası olduğunu nasıl söylerdi ki?

Hep düşünmüştü; ister miydi Lauren'i Katsuki? Sever miydi onu? Hamileliği boyunca hep bunları düşünmüştü. Hâlâ düşünüyordu. Onun o sarı saçlarına baktıkça aklına o geliyordu zaten. Unutmasına fırsat kalıyor muydu sanki?
________________
Sabah olduğunda hemen duşa girip hazırlanmış ve aşağı inmişti. Julia kahvaltı yapıyordu. Bir sandalye çekip karşısına oturdu ve Lauren'i de masanın üstüne karşısına oturtturdu. Biraz Lauren ile oynayıp güzelce kahvaltı ettikten sonra arabaya binip mekana gitmişlerdi.

Sarı-beyaz balonlarla dolu mekanda herşey tam gibi duruyordu. Etrafı saran beyaz duvarlar ve her yere asılmış sarı kurdeleler ile tatlı ve tam yaz aurası vardı. Herşeyin tam olduğunu gördüklerinde daha fazla kalmaları gerektiğini düşünmeyen Julia gitmeleri gerektiğini söylemişti.

Şirkete uğrayıp daha önceki çizimleri, kumaşları vermişlerdi. Yeni yaptıkları çizimleri de verip biraz sohbet etmişler ve oradan da ayrılmışlardı. Otele geri dönmüşlerdi.

Lakin gazeteciler hazır olda, otelin lobisinde bekliyorlardı. Onları görür görmez etraflarını sarmışlardı. Herkes neden ayrıldıklarını, çocuğun kimden olduğunu, nereye gittiğini falan soruyordu. Arada patlayan flaşlar ile korkan Lauren ağlamaya başlamıştı. "Arkadaşlar çekilin lütfen. İşlerimiz var." diyerek kibarca söylemişti. Julia'da gitmeleri gerektiğini söylese de dinlemiyorlardı.

Ağlamaktan kıpkırmızı olan Lauren ile İzuku gerilmişti. Sinir katsayısı arttığında etrafa ağır bir lavanta kokusu yayılmıştı. Burnu yakıyordu. Lobideki birkaç kişi bayılmıştı bile. En sonunda patladı İzuku. "SİZE ÇEKİLİN DEDİM BEN! KIZIMI KORKUTTUĞUNUZ YETMİYORMUŞ GİBİ AĞLAMASINI UMURSAMADAN BANA SORU SORUYORSUNUZ! SORDUĞUNUZ SORULAR BENİM ÖZELİM! SAYGILI OLMAYI ZORLA DA OLSA ÖĞRENMEK ZORUNDASINIZ! ÇEKİLİN ŞİMDİ!!" diye bağırmıştı. Gazeteciler susmuş, patlayan flaşlar kesilmişti. Aralarından koştura koştura geçtiğinde etrafa Lauren'i sakinleştirmek için hafif bir gül kokusu yaymıştı.

Lauren yavaşça sakinleştiğinde İzuku ağlayarak onu göğsüne bastırmış ve "Geçti birtanem, geçti. Ben buradayım. Sakin ol." dedi. Hıçkırarak ağlayan İzuku'yu sakinleştirmek amaçlı Julia'da ona sarılmış ve "Sizi kimse üzemeyecek, lütfen ağlama İzu. Lütfen." demişti.

Sakinleştiklerinde otelin müdürü gelerek onlara yemek ısmarlamış ve tonlarca kez özür dilemişti. Adamın suçu yoktu. Gazeteci olduklarını kimse anlamamıştı çünkü. Sakince akşam yemeği yedikten sonra odalarına çekilmişlerdi.

_________
2 gün sonra...

Defilenin gerçekleştirileceği mekan ünlü tasarımcı ve oyuncularla doluydu. Kameramanlar, gazeteciler yine oradaydı. Oteldeki grupta oradaydı ve utançlarından bir hayli tedirginlerdi. Suçlarını bildiklerinden haberi yayınlamamışlardı zaten.

Defile başladığında herkes büyük bir merak içerisinde gelen mankenleri eleştiriyordu. Katsuki ve Kageyama en öndeydi. Kageyama sakin olsa bile, Katsuki kucağında iki yaşındaki oğlu ile heyecandan derin nefesler alıp veriyordu.

Sahneye bir sunucu çıktı ve "Şimdi karşınızda koleksiyonun tasarımcıları Bay Hitori, Bayan Brave, ünlü modelimiz Bay Midoriya ve tasarımcı olmasa bile önemli biri olan Bay Midoriya'nın dünyalar tatlısı kızı Küçük Bayan Lauren!" dediğinde etraftan bir alkış koptu. Sahneye beyazlar içinde çıkan dörtlüye döndü ışıklar. Lauren beyaz, sarı noktaları olan bir elbise içerisinde dünyanın cidden en tatlı meleği olarak podyumda yürümeye başladığında herkes feels geçirmek üzereydi.

Öne geldiklerinde eğilip selam vermişlerdi. Birkaç tane poz verip geri dönmüşlerdi.

Birkaç koleksiyon daha gösterildiğinde tabii ki de defileyi kazananlar Julia'nın tasarımları olmuştu. Sırada balo vardı. Herkes oradan balo olacak yere geldiğinde masalara dağılmışlardı.

Arada gelip ünlü insanlar tebrik ediyordu onları. Bir zaman sonra bunaltmıştı bu sahte samimiyet İzuku'yu. Hava almak için dışarı çıkmıştı. Arkasından birinin daha geldiğini bilmiyordu ki.

Elini yeşil saçlarından geçirdi İzuku. Derin bir nefes alıp verdi. Serindi hava. Lauren üşüyecekti. Otele dönseler iyi olurdu. Kucağından Lauren'i yere bıraktı. Lauren elbisesinin eteklerini tutup garip sesler çıkararak oyun oynuyordu. İzuku mesaj attı Julia'ya. Julia gidebileceklerini söylediğinde çantasından anahtarlarını çıkardı. Lauren'i kucağına aldı.

Tam arabasına gidecekti ki kolundan tuttu biri. Arkasına döndüğünde uzun zamandır görmediği, görmekte istemeyeceği kişi ile karşı karşıyaydı. Katsuki, kolunu tutmuştu.

"İzuku," dedi kısık çıkmasına engel olamadığı sesi ile Katsuki. İzuku "Bırak beni." dedi. "Konuşabilir miyiz? Lütfen." dedi. "Ne konuşacağız söylesene?! Senin başka bir kadınla bizim yatağımızda-Neyse. Seninle konuşacak birşeyim yok benim. Bırak kolumu." diye sesini biraz yükseltti İzuku.

"İZUKU BİR DİNLE BENİ LÜTFEN!" diye bağırdı Katsuki. İzuku sinirden titremeye başladı. Lauren'i yere bıraktı ve doğruldu. Daha sonra en ağırından bir tokatı bastı Katsuki'ye. "ANLAMAKTA SIKINTI MI ÇEKİYORSUN OĞLUM SEN!? İSTEMİYORUM SENİNLE KONUŞMAK! KONUŞMAYI BIRAK, YÜZÜNÜ GÖRMEK İSTEMİYORUM! NEREDEYDİN O KADINLA YATARKEN!? YATAĞIMIZDA! BİTTİ! BUNUN BANA BİR AÇIKLAMASINI YAPAMAZSIN! İKİNİZDE ÇIRILÇIPLAKTINIZ! SEN! BENİM! SEVGİMİ! HİÇE SAYDIN! BEN YALNIZ GEÇİRDİM EN ZOR ZAMANLARIMI! KÖRDÜN O ZAMAN BANA KARŞI! ŞİMDİDE KÖR OL VE DEFOL HAYATIMDAN! BEN ONU SENSİZ BÜYÜTTÜM TAMAM MI!? ŞİMDİ DE SENSİZ OLSUN! GİT!"

İzuku ağladı. Bir süre ağladı. Katsuki donmuştu. Annesini ağlarken gören Lauren annesinin elbisesini tutup çekiştirdi. "Ayye, yoydu?" dedi şirin sesi ile. İzuku o an tüm sinirini, kırgınlıklarını unuttu. Gözyaşlarını sildi ve onu kucağına aldı. "Yok birşeyim annem. Hadi gidelim biz." dedi. Arkasına dönüp yürümeye başladı. Durdu. Son kez ona baktı ve "Sakın geleyim deme. Bir daha karşıma çıkmaya da cürret etme." dedi ve arabasına yürüdü. Arabasını açıp Lauren'i bebek koltuğuna oturttu. Kendisi öne geçti ve sürmeye başladı.

Bir an önce şu siktiğimin Japonya'sından gitmek istiyordu.

____________________

Ya umarım güzel yazabilmişimdir. Bu baş ağrısı bokuyla ancak bu kadar. Ne bu kardeş beynimi mi söküyorlar ya...

Neyse, sizi seviyorum, iyi geceler ve görüşmek üzereee~

ᴄʜᴀɴɢᴇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin