İşte Geldik

121 8 2
                                    

Alara’yla telefonda konuştuktan yaklaşık 1 saat sonra Didim’deki yazlığın kapısının önündeydik. Babama ‘’ Ben Duruyu alıyorum, siz valizleri getirin’’ dedim ve Duruyu kucaklayarak yazlığın içine girmek için kapıyı açtım. İçeriye bir adım atmamla geri çıkmam bir olmuştu. İçeride nefes alamayacak kadar kuru bir hava vardı. Duruyu alarak arka bahçedeki kamelyaya götürdüm. Evi havalandırmak için onu uyandırmak zorundaydım ki kamelyada rüzgârın etkisiyle sallanan salıncakların gıcırtısını duyarak uyandı.

-‘’Geldik mi, abi ?’’

-‘’Geldik, bak arka bahçedeyiz evin içi çok havasız biraz havalansın gideriz. Sen burada dur iki dakikaya geliyorum ben’’

-‘’Tamam’’

Oradan ayrıldım ve içeri girip giriş kattaki tüm pencereleri açtım. Babamlar içeri girerken ‘’ Ben arka bahçeye Durunun yanına gidiyorum içerisi çok havasız ‘’ diyerek oradan ayrıldım.

Arka bahçeye ulaştığımda her yer karanlıktı. ‘’ abi sen misin?’’ diye bir ses geldi. Bir iki adım daha attım ve Durunun ‘’Abi‘’ diye bağırmasıyla irkildim. ‘’ Benim Duru sakin ol ‘’. ‘’ Bir an başka biri sandım ‘’ dedi.

Kıkırdayarak şalteri açtım, sırasıyla bütün direklerdeki lambalar yandı ve ortalık aydınlandı. ‘’ Durucum benim telefonla konuşmam gerek seni içeri götüreyim mi? ‘’. ‘’ Gerek yok abi dinlemem ben seni’’ diyerek gülümsedi ve boynuma sarıldı. Dinlemeyeceğinden emindim ama bu konuda tedbirli olmak zorundaydım. ‘’Tamam, o zaman sen burada salıncakta sallan ben biraz dolaşayım’’ dedim ve onu salıncağa oturtup oradan ayrıldım. Telefonumun ekranını açtım ve rehberden Alara’yı buldum.

Eğer o arama tuşuna basıp onu ararsam ne olacağı hakkında, ona söyleyeceğim şeyler hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bizi kötüye sürükleyecek tek bir konu vardı. Eğer dediğini yapar, buraya gelir ve beni bir şekilde bulursa işler karışırdı.

Aramızda geçen şeyler aşk mıydı? Yoksa beynimin bana oynadığı bir oyun mu?

Daha fazla dayanamadım ve onu aradım. Telefon çalarken uykusuzluktan gözlerim kapanıyordu.

-‘’Efendim, Rüzgâr’’

-‘’Bak Alara, bu olanlar normal şeyler değil, nasıl halledileceği hakkında hiçbir fikrim yok, lütfen bu olay burada kapansın. Arası daha fazla üzmeye hakkımız yok, o bu olanları bilmiyor ama senin ona ne kadar soğuk davrandığının farkında ‘’

-‘’ Aras şimdiye kadar beni mutlu etmek için ne yaptı ki, bana istediğim hiçbir şeyi veremedi. Onunlayken hiçbir zaman mutlu olamadım’’

‘’ Sana gönlünü verdi, yetmez mi? Her şeyiyle senin oldu yetmez mi? Aras seni kazanmak için hayallerinden vazgeçti. Eğer ben seninle olursam, onun hayallerini yıkmış olurum. ‘’

-‘’Arası mutlu etmek için kendi mutluluğundan mı vazgeçeceksin?’’

-‘’Bu kadar acımasız olduğuna inanamıyorum Alara’’

-‘’Acımasız değilim, sadece senden başka kimseyi göremeyecek kadar, düşünemeyecek kadar kör oldum.’’

-‘’Ben kapatıyorum telefonu Alara, uyumam gerek sana iyi geceler.’’

-‘’ Yanına geleceğim Rüzgâr, umarım beni gördüğünde kendine gelirsin’’

Telefonu kapattım ve Alara’nın gerçekten gelip gelmeyeceğini düşünerek Durunun yanına gitmek için yürümeye başladım. Nedense ‘’gelme’’ demek istemiyordum. O mavi gözlerinin içine bakmayı gerçekten çok özlemiştim. Elimden gelen hiçbir şey yoktu. Arkadaşımı ortada, çaresiz bırakmak istemiyordum ama aynı zamanda Alara’yı onsuz yapamayacak kadar çok seviyordum.

Telefonla konuşurken istemsiz olarak çalılıklarının arasına kadar gitmiştim, telefonu kapatıp arkamı döndüğümde bahçenin neredeyse dışına çıkacak kadar ilerlemiş olduğumu fark ettim. Biraz daha ilerlediğimde etrafım ağaçlarla doluydu, bir anda kız kardeşim aklıma geldi, koşar adımlarla kamelyanın olduğu yere doğru ilerledim bahçede büyük bir havuz vardı ve şuan içi su doluydu, içimi korku sarmıştı. Adımlamayı bırakıp koşmaya başladım. Yaklaşık iki dakika koştuktan sonra bahçenin ortasındaydım. Nefes nefese havuzun dibinde yanan ışıklara doğru baktım gözümü alan ışıklara küfrederek arkamı döndüm. Etrafta kimse yoktu. ‘’Duru’’ diye bağırdım.

Bacaklarıma bir el dokundu, korkuyla geri döndüm. Duru karşımda gözyaşları içinde duruyordu. Bu kız ne çok ağlıyor diye düşünürken, ‘’ Abi sen neredesin sen gelmeyince korktum ve seni aramak için yürümeye başladım ‘’ dediğinde ona hak verdim. Dizlerimin üstüne çöktüm ve yanaklarına bir öpücük kondurdum. Ellerimle de gözyaşlarını sildikten sonra ondan özür diledim.

Elinden tuttum ve eve girmek için yürümeye başladık. Ben sadece önüme bakarken o kafasını çevirmiş, bana doğru bakıyordu bunu hissedebiliyordum. ‘’En azından bana değer veren iki tane çok güzel kız var hayatımda’’ diye mırıldandım. ‘’ İkincisi kim’’ deyip ince sesiyle kahkahayı bastı. ‘’ Ne o? Birincisini biliyor musun da ikincisini soruyorsun’’ deyip onu kucağıma aldım. ‘’ Birincisi benim tabi ki bundan şüphen mi var? ‘’ deyip yanağıma öpücüğünü kondurdu. Resmen içimi okuyordu, daha öncede mırıldanarak söylediğim şeylerde, ne demek istediğimi defalarca anlamıştı. Ya çok zekiydi ya da kardeşliğin verdiği kuvvetli bir bağ vardı aramızda.

Ben muhtemel olanakları düşünürken kapıdan içeri girdik. Onu üst kattaki odasına götürdüm ve yatağına yatırdım. Aynı Ankara’daki konaktaki gibi burada da odası odamın tam karşısındaydı. Onu yatağına yatırıp ‘’ İyi geceler’’ dedikten sonra hızla çıkıp kendimi odama attım. Oda karmakarışık bir haldeydi ama bunların hiç birini önemseyemeyecek bir vaziyetteydim. Pencerenin kenarına gittim ve Dolunayın parlayan ışığına bakarak pencereyi açtım. Dışarıdan gelen çekirge seslerini dinleyerek, kendimi yatağın üzerine bıraktım.

Aşkın YaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin