8. Bölüm

871 50 9
                                    

Genç adam oğlunun şaşkın bakışları karşısında duraksamıştı. Kapalı kapı ardını görecekmiş gibi başını uzatarak bakması küçük çocuğun ne düşündüğünü anlatıyordu. Oğlu az önce eve giren kadının kim olduğunu merak ediyordu. İleri doğru atılarak küçük çocuğu tutmak isterken Işık babasının kolları arasından sıyrılarak hızla kapalı kapıyı açmıştı. Kapı sert bir şekilde duvara çarparken babasının sert çıkan sesine aldırış etmeyerek “Anne!” diye ileriye atılıp yatağa doğru koşmuştu. Güneş başını kaldırıp yanında ki kadına bakarken sert açılan kapıyla yerinden sıçramıştı. Ama onu asıl korkutan kendisine doğru koşarak gelen çocuk olmuştu. Boynuna dolanan küçük kollar yüzünden sendeleyen genç kız şok olmuştu. Yutkunarak çocuğun arkasında öfkeyle kendisine bakan gözlerle birleştirdi bakışlarını. O an nerede olduğunu anlamıştı. Nefes alamadığını hissediyordu. Küçük çocuk heyecanla ona sarılırken ne yapacağını nasıl davranacağını bilmiyordu. Üstelik onun evinde olmak genç kızın tüm ruh halini allak bullak etmişti. 

“Işık, hemen buraya el!” genç adamın sert ses küçük çocuğun yavaş bir şekilde geri çekilmesine neden olmuştu. Bakışları küçük çocuğu üzgün gözlerine dikildiğinde ise içinde bir şeyle kopmuş gibi hissetmişti. Üzüntü! Ama neden çocuğun kendisine anne dediğini anlayamıyordu. Onun annesi yok muydu? Aklına doluşan düşüncelerle gözleri hızla öfkeli yüzün sahibine dönmüştü. Çocuğun annesi neredeydi? Doğu’nun karısına ne olmuştu? O büyük aşkına ne olmuştu? Düşünceleri beynini kemiriyorken Işık ağır hareketlerle genç kızın yanından ayrılmak üzereydi. Genç kız neden yaptığını bile bilmeden küçük çocuğun kolunu yakalamıştı. Doğu Güneş’in oğlunu tutması ile sendeledi. Gözleri öfkeyle büyüdü. Küçük çocuk hüzünlü bir şekilde genç kıza bakarken Güneş kollarını açarak çocuğa gülümsemişti. Ne yaptığının farkında bile değildi. Sadece içinden geleni yapıyor ve Işık’ı kollarının arasına davet ediyordu. “Bana sarılmayacak mısın küçük bey?” küçük çocuk sorulan soru ile parlayan gözlerle genç kıza bakmıştı. Güneş o bakışlarda yıllar önce sevdiği adamın sıcak bakışlarını görünce içi burkulmuştu. Işık hızla genç kıza sarılırken “Gitmeyeceksin değil mi? yanımda kalacaksın değil mi?” diye sorarken Güneş ne cevap vereceğini bilmiyordu. Sonunda çocuğu teselli etmek için elini saçına koyarak başını okşamıştı. “Sakin ol canım, şimdilik buradayım!” Bakışları kendisine yönetilen sert bakışlarla birleşmişti. Korksa da bunu belli etmeye niyeti yoktu. Neden buradaydı bunu daha sonra da öğrenebilirdi. Şimdilik sadece kolları arasında ki çocuğa odaklanmak istiyordu. 

Doğu karşısında çeyran eden manzara karşısında içinde yükselen öfkeye engel olamıyordu. Oğlunun davranışı genç adamı gafil avlamıştı. Güneş’in oğluna davranışı ise onu bu eve getirmenin ne kadar büyük bir hata olduğunu yeniden anlamasına neden olmuştu. Kadınlara güvenmiyordu ve Güneş’te diğer kadınlardan farksız değildi. Oğlunun üzerinden oynuyordu. Öfke tüm kanında dolaşırken bedenini yakıp geçiyordu. Onların birbirlerine sarılışını izlerken bakışları birden yan tarafta onları izleyen başka bir kadına kaymıştı. Bu adını oğluna bakması için almıştı. Özellikle yaşı ilerlemiş bir kadın tercih etmişti. Etrafında genç kadınlara tahammülü yoktu. Aslı hanım da patronunun katı yüz ifadesine bakıyordu. Onun oğluna düşkünlüğünü elbette ki biliyordu ama genç kadına bakışları onu da tedirgin etmeye başlamıştı. Yataktaki kızı sevmişti. Tıpkı adı gibi etrafa güneş ışığı gibi sıcaklık yayıyordu. Belki de patronunun paslanmış kalbini yeniden sıcaklığı ile eski haline getirebilirdi. Kendisi hiç bilmese de onun yanında uzun süre çalışanlardan duyduğu kadarı ile eskiden bu kadar katı bir adam değildi. Karısı ile yaşadıklarından sonra bu hale geldiğini öğrenmişti. 

“Aslı hanım, Işık’ı da alarak çıkar mısınız?” Güneş genç adamın sözleri ile yutkunmuştu. Sesinde ki tını genç kızı zor saatler beklediğini gösteriyordu. Sonunda zorlukla küçük çocuğu dışarıya çıkaran kadın üzgün bir şekilde Güneş’e bakmıştı. Kapı kapanır kapamaz Doğu’nun sert sesi odada yankılanmıştı. “Seni uyarıyorum oğlumun üzerinde planlar kurma!” Güneş şaşkın bir şekilde genç adama bakmıştı. Onun ne demek istediğini anlayamamıştı. Nasıl anlayabilirdi ki? Sonunda onun sözlerini duymazdan gelerek “Ben buraya nasıl geldim?” diye soru sordu. Doğu onun kendisini umursamadığını düşünerek daha da sinirlenmişti. Hızla yatağın yanına giderek sert bir şekilde genç kızın çenesini yakalayarak bakışlarını Güneş’in koyulaşmış gözlerine dikmişti. Genç kız şaşkındı. Doğu’nun davranışları karşısından şaşkındı. Bu adam kesinlikle tanıdığı Doğu değildi. Canı yansa da direnmeye devam ediyordu. “Oğlumdan uzak dur, onu kullanmana izin vermem!” genç kız bakışlarını hiç çekinmeden onun gözlerine dikmişti. Gözleri dolmuştu ama ağlamamakta ısrar ediyordu. Sonunda çenesinden ki eli tutarak ağır bir şekilde çekmişti. “Sen kimsin?” genç kızın sorusu Doğu’yu afallatmıştı. Öyle ki bir adım geri çekilmek zorunda kalmıştı. Güneş gerçekten de karşısında ki adamı tanımıyordu. 
“Ne?” 
“Sana soruyorum, sen kimsin? Sen benim tanıdığım adam olamazsın, söylesene sen kimsin?” Güneş son sözleri ile sesini iyice yükseltmişti. Yerinden doğrularak ayağa kalkmak istemiş ama başı dönüp yeniden yatağa oturmak zorunda kalmıştı. Doğu öne doğru atılmış ama Güneş hızla elini havaya kaldırarak “Sakın bana dokunma, seni tanımıyorum, buraya nasıl geldim bilmiyorum. Bana bu şekilde davranmana izin vereceğimi de nereden çıkardın? Şimdi, buradan hemen gitmek istiyorum!” yeniden ayağa kalkarak zorlukla yürümeye başlamıştı. Ağlamayacaktı… Asla onun yanında ağlayamazdı. O güçlü bir kızdı, yıllarca kimsenin yanında ağlamamıştı. “Babacım, neredesin?” içinden söylene söylene kapıya kadar ulaştığında zorlukla kapıyı açabilmişti. Işıkları kim söndürmüştü acaba? Kulağının dibinde yankılanan küfürle gözlerini kapatırken yeniden yatağa taşındığının farkında bile değildi. Sonunda Doğu adamlarından birine doktoru çağırmasını söylerken yan taraftaki küçük çocuk dikkatini çekmişti. Oğlu ağlıyordu. Onu uzun zamandır ağlarken görmemişti. Bakışlarını yataktan çekmeyerek ağlamasına devam ederken Doğu hızla oğlunun yanına giderek çocuğu kucağına almıştı. “Baba, o da beni terk etmeyecek değil mi?” diye sordu. Doğu kollarında ki oğlunu sakinleştirmek için daha da sıkarken telkin eden sesi ile “Merak etme, seni bırakmayacak!” dedi kendi sözlerine inanamayarak. Sonunda yataktaki solgun kıza bakarken içinde hissettiği duygulara anlam veremiyordu. Kendisini tanımadığını söylediğinde yaşadığı şaşkınlık hala üzerindeydi. 

Yaklaşık yarım saat sonra genç kızı muayene eden doktor başını iki yana sallayarak “Oldukça yıpranmış görünüyor. Dinlenmesi gerekiyor ve bedeni zayıf düştüğü için iyi beslenmeli!” doktorun sözleri genç adamın bakışlarını yeniden Güneş’in bedenine çevirmişti. Neden bu kadar zayıf düşmüştü ki acaba? Derin bir iç çekerken kapının açılması ile oğlu içeriye girmişti. Ağır adımlarla babasının yanına giderek üzgün bir şekilde “İyileşecek mi baba?” diye sordu. Doktor küçük çocuğa gülümseyerek başını okşamıştı. “Merak etme, o iyi olacak!” küçük çocuk sevinçle babasına bakarken heyecanla konuşmaya başlamıştı. “Duydun mu baba, doktor amca iyi olacak dedi?” adam sadece başını sallayarak oğlunu onaylarken doktor ilaç reçetesini genç adama vererek oradan ayrılmıştı. Çalışma odasına geçen genç adam derin düşüncelere dalmıştı. O sırada telefonun çalması ile düşüncelerinden ayrılmıştı. Arayan avukattı ve Güneş’i bulamamaktan yakınıyordu. Sonunda Güneş’in kendi evinde olduğunu söylediğinde de avukatın rahatlamış sesini duymuştu. Aslı hanım küçük Işık’ın peşinden koştururken yorulmuştu. Bütün yük orta yaşlı kadının omuzlarındaydı. Sonunda yorulan kadın mutfakta sandalyeyi çekip oturmuştu. Kendisine seslenen patronunun sesini duyduğunda ağır bir şekilde yerinden kalkarak mutfaktan çalışma odasına doğru ilerlemişti. 

“Hala kendisine gelmedi mi?” adamın sorusu kadını duraksatmıştı. Dikkatinden kaçmayan ise genç kızın adını kullanmamış olmasıydı. Başını sallayarak “Hayır Doğu bey hala uyanmadı Güneş hanım!” Doğu yerinden kalkarak pencereye doğru ilerlemişti. Birkaç gün sonra iş gezisine çıkması gerekiyordu ve Güneş’i bu evde oğlu ile yalnız bırakmak istemiyordu. Işık her geçen saat ona daha çok bağlanıyordu ve Güneş gittiğinde hayal kırıklığı yaşamasını istemiyordu. Oğlunun mutluluğu her şeyden önce geliyordu. Acaba Işık’ı da götürse miydi iş gezisine? Düşüncelerinin saçmalığı ile omuzlarını silkelemişti. Aslı hanım ona bakarken genç adam “Ben iş gezisine çıkacağım birkaç gün içinde, burası sana emanet. Işık ve o kadının fazla yakınlaşmasını istemiyorum. Bunu da sen engelleyeceksin.” Patronunun sözleri ile duraksayan kadın içinden gülme isteğini bastırmakta zorlanmıştı. Işık kesinlikle Güneş’ten uzak durmayacaktı bunu biliyor olmalıydı ama saçma isteği kadını güldürmüştü. Ciddiyetini takınarak “Elimden geleni yaparım efendim!” dedi. Doğu nedense ona inanmıyordu. Aslı hanımın da Güneş’ten etkilendiğinin farkındaydı. Güneş eskisi gibi etrafındakileri kendisine bağlamayı başarıyordu. Derin bir iç çekerek kapıya yaklaşan arabayı izlemeye başlamıştı. 

“Çok erkenci, bu kadar hızlı olmasına gerek yoktu!” kadın onun neden bahsettiğini anlamamıştı. Sonunda kapı zili çalınca hızlı adımlarla kapıyı açmaya gitmişti. Avukat öfkeli bir şekilde eve girerken “Doğu bey burada mı?” diye sormuştu. Doğu çalışma odasından çıkarak avukatın karşısına dikilmişti. Genç avukat sesinin çıkış yüksekliğine aldırmadan “Neden bana haber vermedin, onu aradığımı biliyordun?” genç adam gözlerini kısarak şüpheyle genç adama bakmıştı. “Bu kadar acil olan ne anlayamadım. Şuanda seninle görüşecek durumda değil, küçük bir kaza geçirdi ve dinleniyor!” avukat endişeyle onu sormuştu. “Onu görmem gerek, neden daha önce söylemezsin ki? İmzalaması gereken evraklar var, ayrıca hala mirastan haberi yok.” Doğu nedense onun davranışlarının nedeninin farklı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Dişlerini sıkarak avukata bakarken uyandığında onunla konuşabilirsin, tabi benim nezaretimde. Bende ona söylerken yanında olacağım!” Bunu neden istediğini bilmiyordu ama içini saran bir his –ki ne olduğunu kendisini bile bilmiyordu- onları yalnız bırakmamasını söyleyip duruyordu. 

“Baba, annemi görebilir miyim?” Işık babasının yanına gelerek heyecanla konuşurken avukatı yeni fark etmişti. Sekiz yaşında ki çocuk gözlerini avukata dikerek konuşmaya başlamıştı. “O amca neden buraya geldi?” diye sorduğunda Doğu oğluna şaşkın bir şekilde bakmıştı. Ama sonradan söylediği sözleri ile iki adamı da şaşkına çevirmişti. 

---------------

Yorum ve voteleri eksik etmezseniz sevinirim. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 23, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Üzgünüm, Sana Aşık Oldum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin