Finale adım adım 😭
××××
Yerde yatan Taehyung'a korkuyla bakıyordum. Ne yaptım ben?
O sırada boş araziye birkaç saniye önce giren başka bir arabadan Yoongi, Jimin ve Hoseok indi.
Yoongi bana doğru koşarken ben de ona doğru koşmaya başladım. Siyah saçlarım etrafımda savruldu. Kavuştuğumuz an boynuna sıkıca sarıldım.
Bir daha etrafımdan kaybolmaması için tüm gücümle onu kendime bastırıyordum.
"Şşş, sevgilim öldün mü?" Jennie onun yanına çökmüş omzundan dürterken Taehyung "Hayır, gözlerimi dinlendiriyorum." diye mırıldandı.
Rosé onlara gülerken Jimin mırıldandı. "Jisoo yapmasaydı Yoongi hyung yapacaktı."
Yoongi bende ayrıldığı sırada bir adım gerileyip "Hemen geleceğim." dediğinde tutsak tutulduğumuz binaya ilerlemeye başladı. Hızlıca onu bileğinden yakaladığımda "Nereye gidiyorsun?" diye sordum.
"Halletmem gereken bir iş var." diyerek beni yanıtladı. Hoseok binadan çıkarken "Adam baygın Yoongi." deyince Taehyung konuştu bu sefer.
"Beni mi kastediyorsunuz?"
Rosé endişeli bir şekilde "Hastaneye mi götürsek? Alnı şimdiden kızarmaya ve şişmeye başladı." deyince Jennie "Yok, kalın kafalı o. Bir şey olmaz ona." dedi sırıtarak.
Taehyung acı içinde "Yah! Acele etmezseniz çocuğumu göremeden gideceğim bu diyardan." diye isyan etti.
Yoongi derince iç geçirdikten sonra Hoseok ile birlikte onu taşımaya başladı. Arabaya doğru temkinli adımlarla ilerlerken "Taehyung çok özür dilerim." dedim.
Gerçekten çok üzgündüm. Uzun süre geçmeyecek bir zarar vermiştim ona. Umarım önemli bir şeyi yoktur.
O sırada birkaç araba geldi ve içinden takım elbiseli adamlar çıktı. Telaşla hemen yanımda duran Jennie ve Rosé'yi sardım. "Unnie endişelenme, onlar Namjoon'un yeni kankasının adamları. Sizi bulmamıza onlar yardım etti." Rosé'nin dediğiyle derin bir nefes verdim. Onlara bir şey olması istediğim en son şey bile değildi.
Adamlar binaya girerken oradaki hallettiğimiz adamları alacaklarını anlamıştım.
Jimin saatine bakarken "Namjoon, kankası ve Jin de şimdi gelir." deyince sinirle öne atıldım.
"Jin mi?! Ona nasıl böyle bir şeyi haber verirsiniz? Aish!"
Parmaklarımı siyah saçlarım arasından geçirip geriye çekiştirdim. İşaret parmağımı herkesin üstünde gezdirirken "Ona kim haber verdiyse o uğraşacak o yaşlı huysuzla." dediğimde arabaya Taehyung'u fırlatan Yoongi'den ses yükseldi.
"Hey! 28 yaşındakiler yaşlı değil."
Taehyung kıkırdayarak ona tekme atmaya çalışırken "Tabii ki de Yoongi hyung. Tanıdığım en yaşlı huysuz sensin." dedi.
Onlara gözlerimi devirip uzun süre sesi çıkmayan Lisa'ya doğru döndüm. Lisa ve Jungkook öpüşüyordu.
Bir dakika, ne?! Öpüşüyorlar mıydı?!
"Siktir." fısıltım dudaklarım arasından kaçınca hızla elimle ağzımı kapattım.
İkisi yavaşça birbirinden ayrıldığı sırada Jungkook ellerini Lisa'nın yanaklarına yasladı. Gördüğüm görüntüden daha çok şaşırmama neden olan şeyi Lisa mırıldandı.
"Kook, renkleri görebiliyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/282674070-288-k783882.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Eyes Tell • Yoonsoo
FanfictionYalnızca ruh eşlerini bulmuş kişiler renkleri görebilirdi. Kalanlar ise hayatı siyah beyaz görüyordu. Jisoo kendini bildiğinden beri renkleri görebiliyordu. Ama ruh eşinin kim olduğunu bilmiyordu. |soulmate au.|