Huh, sonunda biraz ilerleme kaydedebildim. :') İyi okumalarrr.
××××
Gürültülü müzik kulağımı delercesine etrafta yayılıyordu. Tamam, yüksek seste eğlenebilirsiniz ama bu kadarı da çok fazla. Ya da artık çok yaşlandım. Kızlar kendi çapında eğleniyordu. Hepsi kalabalığın içindeydi. Kızlarla birlikte çocuklardan birkaçı da kalkmıştı. Hoseok, Tae ve Jimin...
Jungkook bir arkadaş grubunun yanına gitmişti. Namjoon, ben ve Yoongi kalmıştık masada. Bakışlarımı elimde salladığım içki bardağından çekmiyordum. "Suratsız yüzlerinizi artık daha fazla çekemeyeceğim. Ben de gidiyorum."
Namjoon cevap vermemizi beklemeden yanımızdan ayrılınca arkasından şaşkınca bakakalmıştım. Yoongi ilahi sesiyle "Jisoo." diye bana seslendi. Yavaşça ona doğru döndüm. Gözlerimi her detayında gezdirmek istiyordum.
"Daha ne kadar benden kaçacaksın. Geldiğinden beri seninle konuşmaya çalışıyorum ama bana cevap bile vermiyorsun. 'Merhaba' dememe bile cevap vermedin."
Bardağımdaki içkiden bir yudum alırken "İçimden verdim." dedim. Kollarını göğsünde birleştirdi ve karşımdaki koltukta geriye doğru yaslandı. Yaptığı bu hareket kaslarını ortaya çıkarmıştı. Hayır Jisoo, hayır bakma.
Sinirle onun gözlerine odaklanmaya çalışarak "Asıl benden kaçan sensin." dediğimde bakışlarından kısa bir an hüzün geçtiğini gördüm. "Gittiğim için üzgünüm Jisoo. Çok şaşırmıştım ama yine de böyle yapmamalıydım. Beni anlamalısın, her gün 26 yıl kayıp olan ruh eşimi bulmuyorum sonuçta."
Bardağımdaki son yudumu da içtikten sonra "Ben her gün tanışıyorum çünkü." dedim ve masadan kalktım. Dans eden bedenlerin arasından geçip çıkışa ulaşmaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü Yoongi çoktan beni tutmuştu. Sarsak adımlarımı kontrol etmekte zorlanıyordum. Başım delicesine dönüyordu.
Yoongi'nin hareket eden görüntüsüne odaklanmaya çalışarak "Yoongi, niye sallanıyorsun?" dedim. Kıkırtısı kulağıma ulaşmıştı. Ne güzel gülüyor o öyle ya. "Sallanan ben değilim, sarhoş olan sensin."
Elimi boşlukta sallayıp "Tabii, tabii öyledir." dedim. Yürümeme yardım ederken "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Evine."
Onu onaylar mırıltılar çıkarttım. Kafam o kadar uçmuştu kii... Çok rahattım. Tabii Yoongi yanımdayken bana hissettirdiği huzur da bunda büyük bir etkendi.
İkimiz büyük ihtimalle ona ait olan arabaya bindik. Beni yanındaki koltuğa oturtmuştu. Kafamı koltuğa yasladığım an uyku bastırmıştı. "Yoongi uyuyor gibi gözükebilirim ama uyumuyorum. Gözüm üstünde ona göre."
Araba hareket etmeye başlarken en son duyduğum onun mırıltısıydı. "Tüm ömrüm boyunca gözün üstümde olabilir. Bir daha seni kaybetmek istemem."
Son kalan takatimle ona "Umarım bu romantikliğin sadece ben sarhoşken geçerli değildir." diye cevap verdim.
"Bakarız, sen bir ayıl."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Eyes Tell • Yoonsoo
FanficYalnızca ruh eşlerini bulmuş kişiler renkleri görebilirdi. Kalanlar ise hayatı siyah beyaz görüyordu. Jisoo kendini bildiğinden beri renkleri görebiliyordu. Ama ruh eşinin kim olduğunu bilmiyordu. |soulmate au.|