01/08/2005 (yaklaşık iki hafta sonra)
İki hafta boyunca evden çıkmadım.
Sürekli yattım, iyileşmeyi bekledim. Baş ağrılarım hafiflediğinde de yataktan kalkmaya başladım ki o da tam bugündü.
Osamu okulda annem ise işteydi. Bin bir güçlükle göndermiştim annemi işe çünkü içi rahat etmiyordu. Onu da anlıyordum.
Kahvaltıda annemin sabahtan hazırladığı soğumuş kreplerden yedim. Karnım doyunca da salona geçtim ve biraz ders çalışmayı denedim. Tabii başaramadım.
En sonunda koltukta buldum kendimi, Osamu eve gelene kadar yarı uyukladım yarı film izledim. Kısacası bütün gün pinekledim.
"Yarın okula geleceksin?" dedi Osamu tek kaşı havada.
Yemek yemiş ardında kendimizi odamıza atmıştık. Ben onun bacaklarının arasında uyuklarken o saçlarımı okşuyor, bir yandan da bir dergi okuyordu. Kaplumbağalarla ilgili..."Evet, evet tabii ki." dedim kelimeleri uzatarak. Sesim pelte gibiydi. Aslında günlerdir evde kalıp yatmaktan her açıdan pelte gibiydim. Yine de kafamdaki kocaman sargı ciddi bir şekilde küçüldüğü için seviniyordum. Artık bandajı sadece bir kere doluyorduk ve uzayan kaküllerimle üzerini kapattığımda aşağı yukarı gözükmüyordu.
"Kiyoomi'yle konuştun mu?" dedi sakin bir tonda. Aslında tedirgindi biliyordum. Çünkü mutfak zemininde ağladığım günden beri ağzımdan Kiyoomi'yle ilgili tek bir şey çıkmamıştı.
"Hayır, çocuğu gördüm mü de konuşayım?" diye homurdanıp kalktım göğsünden.
"Nereye gidiyorsun?" dedi ben ayaklanırken. Parmaklarını bileğime sarıp beni gerisingeri kucağına çekti. Ben de bunu bekliyormuş gibi yine kardeşimin kucağına yığıldım."Gelmedi, beni görmeye... Bir kere bile gelmedi. Kendisini suçladığı için gelmiyor, biliyorum. Yine de beni özledi mi? Ben onu delilercesine özledim, kokusu burnumda tütüyor. O neden beni özlemedi. Nasıl beni görmek istemez? Nasıl beni sormaz?" dedim gözlerim dolu dolu. Kardeşim kederle iç geçirdi.
"Kiyoomi de seni çok özlüyor bence." dedi mırıldanarak. Çatık kaşlarla başımı kaldırdım ve ona döndüm.
"Sen nereden bileceksin bunu?""Kapıda çünkü şu an. Seni bekliyor." dedi gülümseyerek. Kardeşim pek gülümsemezdi. Genelde kendisi için dahi mutlu olmazdı. Yine de şu an gözleri benim için parlıyordu. Alnımdan öptü ve beni üzerinden nazikçe itip yataktan kalktı.
"Çocuk bayadır dışarıda bekliyor daha fazla bekleme."
Benim hipnotize olduğumu anlamış olacak ki omuzlarımdan tutup da ayağa kaldırdı bedenimi. Üzerime kalın bir hırka giydirip de kapıya sürüklemeye başladı beni."Annemin haberi var. Yine de o görmeden çıksan daha iyi. Söylenmeye başlamasın, kafa açıyor epeyi." ben nutkum tutulmuş bir şekilde dümdüz ona bakarken sokak kapısını açtı ve önüme attığı dışarı terlikleriyle birlikte kocaman sırıtarak kapıyı yüzüme kapattı.
Transtan çıkmamı soğuk zeminden donan ayaklarım sağladı. Mor terlikleri hızlıca giyindim ve bahçe kapısına döndüm. Orada öylece dikilen cılız siluetle kalbim tekledi. Bir anda yüzüme hücum eden rüzgar özlemden mi bana öyle gelmiştir bilemem ama onun kokusunu burnuma doldurdu. Anında gözlerim doldu, sonra ona doğru atıldım.
"Atsumu..." dedi eğdiği başını kaldırıp. Sesi şimdiye kadar dinlediğim bütün müziklerden daha güzeldi. Sanki benim kulaklarım için yontulmuştu.
"Kiyoomi." dedim ağlamaklı bir sesle. Yanaklarım usulca ıslanmaya başlarken bir adım öne geldi ve sokak lambasının turuncu ışığı yüzünü aydınlattı. Her köşesi ezberimdeki yüzü hatırladığımdan daha güzeldi. Nasıl hatıralarımda bile dünyanın en güzel şeyiyken burada daha da güzel olabiliyordu.
"Ben... Ben karşına çıkacak yüzü bulamadım kendimde." dedi ağlayarak. Yüzünü ellerine gömünce içimde bir şeyler koptu. Dayanamayıp ellerini tutup indirdim yüzünden. Sanki yüzünü bir saniye daha göremesem ölecekmişim gibi hissetmiştim.
Bağırmasını bekledim, kızmasını... Gerilmesini, kendisini geriye çekmesini, ellerimizi ayırmasını bekledim ama o hiçbirini yapmadı. Aksine parmakları daha sıkı tutundu parmaklarıma. Engelleyemediğim hayret nidası dudaklarımdan dökülürken hareketlerinden cesaret alıp daha da yakınıma çektim onu. Geri kaçmadı. Lanet olsun ki geri kaçmadı.
Ellerimizi ben ayırdım. Şaşırmış olacak ki hızla yüzünü kaldırdı. Bir süre bir şey demedim, o bekliyordu. Ona kızmamı ve onu suçlamamı bekliyordu ama ben ona asla kızamazdım. Kendisine zarar vermediği sürece asla kızamazdım.
Ellerimi yüzüne çıkarıp da yanaklarına sardığımda dondu kaldı.
"Avuçlarımın arasında dünyaları tutuyorum Kiyoomi." dedim gözyaşları içerisinde. O da ağlıyordu ve bu benim şaşırmama sebep oldu.
"Sanki evrendeki bütün güzellikler iki elimin arasında toplanmış gibi... Nasıl olur da günlerce mahrum bırakırsın beni bundan." dedim ağlayarak.Bir saniye daha beklemeyip kollarımın arasına girdiğinde sarsılarak ağlamaya başladı. Yaklaşık bir saat boyunca saçlarını öptüm ve okşadım. O ağladı, ben de ağladım. Sonra sustum, sonra tekrar ağladım.
O gece anladım Sakusa Kiyoomi'ye aşık olduğumu.
----------------------------------------
slm,
sınav senem o yuzden aylar sonra geldim buraya.
su fici bi tekrar okuyayim dedim ve kendi yazdigim seye dustum, saka gibiyimmmm.sizi seviyorum ve tyt 165 dk olmus amkkk
XOXO
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🅞︎🅚︎🅑︎ ✄ sᴀᴋᴜᴀᴛsᴜ
FanfictionSon derece sıradan bir hayatı olan Atsumu temizlik hastası bir çocukla tanışıyor.