9. Bölüm

65 6 128
                                    

Eight: o ses de neydi?

Audrey: ne sesi-?

~

Eight: bir çatırdama sesiydi sanki.

Audrey: yok ben duymadım.

Eight: yine de dikkatli olalım. Hadi üst kata çıkalım.

Audrey: peki sen nasıl istersen.

   Üst kata çıkıp kendimizi en ulaşılmaz odaya kilitlemiş, film izliyorduk. Nadia neden hala gelmemişti?

Nadia

Aidan bizi bir dağ evine getirmişti. Başka nereye götürebilir? Neyseki yapılacak bir sürü iş güç vardı. Aidan sadece ona yardım etmem için beni çağırmış meğer.

Aidan: şu kütüğü uzatsana baltamla ortadan ikiye ayırıcam onu, şömine için lazım.

Nadia: kütük sensin. Neden kendini baltalamıyorsun?

Aidan: hahahah çok komikti kafa insan.

Nadia: şöyle demeyi keser misin?

Aidan: kesemem. Kütüğü uzat hadi

Nadia: iyi al hadi.

Aidan: sen nası-

Nadia: ben senin gibi güçsüz müyüm be?

Aidan: bu kadarını da beklemezdim.

Nadia: iyi istersen bana baltalattır.

Aidan: yok sen içeri geç ben geliyorum.

    İçeriye geçerken Aidan'ın bana olan şaşkın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
Ama aldırmadan içeri geçtim ve içerisi çok geniş duruyordu.

    Her yer çarşaflarla kaplıydı. Pencereleri açtım. İçeriye biraz hava girince çarşafları toplamaya başladım. O sırada Aidan içeri girdi.

Aidan: ooo çalışıyoruz bakıyorum.

Nadia: eee birinin yapması gerek ben yapmasam sana kalacaktı.

Aidan: çok sağ ol. Kütük işi beni yormuştu.

Nadia: sen ateşi yakarken ben de kahve yapayım o zaman.

Aidan: çok iyi olur.

    Kahveleri yapmaya gitmiştim. Yanımızda kahve getirmiştik. Ama üşenmeden suyu ocakta kaynatmam gerekiyordu. Kahve makinesini niye almadık ki?

    Kahveleri yaptım ve içeri geçtiğimde battaniyesine sarılmış ve ateşin karşısında oturan Aidan'ı gördüm.

   Biliyorum, eskiden onu çok seviyordum. Aramızda bir diyalog geçmesi bile bir mucizeydi. Belki de bu yüzden artık bir önemi kalmamıştır. Çünkü zaten onunla hep konuşabiliyorum.

Gallagher / Hargreeves TımarhanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin