"Hoşgeldin karıcım"
Şoka girmiş gibi bir şeydim. Kokusu aynıydı, gözlerinde ki o bakış aynıydı. Değişmemişti. Dudağımda olan parmaklarını çekmemişti. Elim ile elini ittim.
"N'apıyorsun bırak beni ayı!" dedim kendisini itmeye çalışırken. Ama kaslı bedenini bir milim bile kıpırdatamamıştım.
"Seninle kapanmamış bir hesabımız var karıcım!" Beni bedeniyle iyicene duvara sıkıştırmıştı ve sırtım ağrımaya başlıyordu.
"Ne hesabı? Sen hapise girince hesap kalmadı! Boşanıcağız ve her şey bitecek" sinirle gözlerime bakarken aynı şekilde karşılık verdim. Göz bebekleri büyüdü.
"Seni özledim" dedi birden. İşte bu iki kelimeden oluşan cümle, afalamam için yeterliydi.
"O yüzden mi hiç aramadın sormadın? Bir mesaj bile atmadın, aramadın. Ne saçmalıyorsun sen allah aşkına çekil önümden. Benimle bir daha oynamana izin vermicem vakit kaybısın sen!" O an duygularım bir birine girmişti. Sinirle kurduğum cümle son anda pişman olmamı sağlamıştı. Ama ne demişler? Öfkeyle kalkan zararla otururmuş.
Kaslı ve sıcaklık yayan koca cüssesini üzerimden çekmesiyle hemen kendimi odadan attım. Aceleyle merdivenleri çıkıp dışarı çıktım ve temiz havayı ciğerlerime çektim.
Önümde duran taksiye düşünmeden kendimi attım ve eve gitmek istemediğimden bu gece hotelde kalmaya karar verdim.
"Nereye kızım?" diye sordu Taksici.
"Bosphorus Hotel"
**
Sabahın onunda neden kral dairemde alacaklı kapı çalıyordu? Sanırım 2 saniyede kapıyı açmasam kapı yere yığılcaktı. Hızla yataktan kalktım ve kapıya koştum. Karşımda gördüğüm siyah elbiseli, makyajı akmış ve cadıya benzeyen kız kesinlikle ve kesinlikle benim en yakın arkadaşım olamazdı!
Benim can dostum 7/24 gece uyurken bile aşırı seksi görünmeyi başarırdı. Ama bu hali seksilik ile uzaktan yakından alakası yoktu. Mal mal suratına baktıktan sonra içeri geçmesi için izin verdim. Kankimin eli kolu da uzun olduğu için beni nasıl bulduğu önemsizdi. Beni cehennemin dibinde bile gelir bulurdu.
"Noldu Küb?" dedim endişeyle ve Kübra'yı kollarımın arasına aldım.
"Melisa!-" devamı gelmedi çünkü hıçkırmaktan konuşamıyordu. Biraz sakinleşmesi için omzumda ağlamasına izin verdim. "Babam o piç ile evlenmem için baskı uyguluyor, dayanamıyorum artık. Eğer bu hafta kendi isteğimle gidip evlenmezsem zorla o nikah masasına oturturum dedi" o Piç dediği amca 50 yaşındaydı ve babası sırf daha fazla para için kızını satmıştı!
"Pşştt kuzum ağlama. Ben seni o adama yedirtmem! Bende kalırsın bir daha gitme oraya"
"Olur mu sence?" Kendisini omzumdan uzaklaştırdım ve yüzüne baktım. Siyah kara gözleri umutla parlıyordu ve şu an 28 yaşında bir kadını değil de 15 yaşında bir kız çocuğunu andırıyordu.
"Tabi ki olur. Sen istersen her şey olur!"
Bana sıkıca sarıldı. Bende karşılık verdim. Uzun bir dertleşmenin sonunda karnı guruldamıştı. Bu yüzden ikimiz de hotelden çıkıp kahvaltı etmeye gittik. Bundan önce de Kübra'nın makyajını çıkarmayı ve yenilemeyi unutmadık çünkü benim arkadaşıma ağlamak ve çirkin görünmek yakışmıyordu.
Tatlı bir cafe de durup kahvaltı sipariş ettik.
"Anlat kuzum Amerika nasıldı ve Türkiye nasıl?" diye cıvıldadı sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi.
"Her zaman ki gibi. İki ülkenin bende yeri farklı o yüzden amerika ve ya Türkiye daha güzel diyemem" dedim ciddiyetle.
"Hmm peki senin kociş n'apıyor? Haber var mı?"
O sırada kahvaltı geldiği için sustum. Garson yemekleri bir bir masaya koyarken sessizce izledim. Kübra'da ayağıma bastı konuşmam için.
"Ne basıyorsun hain?" Kısa bir nefes aldıktan sonra devam ettim "Dün akşam abimle ve arkadaşları ile dışarı çıktım. Malum arkadaşları arasında da Cem vardı.." Her şeyi en ince detayına kadar anlattım. Kübra da beni dikkatle dinledi.
"Tuhaf bu enişte. Bozuk galiba bence tamir etmeye değmez biz yeni alalım" dedi ciddiyetle bir yandan da ekmeğini menememe bandırırken.
"Yeni telefon mu alıyoruz kızım ne saçmalıyorsun sen?"
"Hee yani illa Cem olucak diyorsun?"
"Cümlemden öyle bir şeyi nasıl çıkardın çok merak ettim. Ama kurt gibi açım lütfen kahvaltımızı edelim" Cümlemi bitirir bitirmez yemeğime gömüldüm ve aç midemi doyurdum.
**
Türkiye'ye dönme kararı aldığımda ve işi büyütmek istediğim için, dönmeden önce iflas eden bir şirketin binasını satın almıştım. Ben dönene kadar yani bugüne kadar içi komple yeniden yapılmıştı ve bugün iç mimar ile birlikte bakmaya gidecektim.
Kübra da gelmek istediği için o da geliyordu.
Taksiyle birlikte büyük cam binanın önünde durdum. Tam hayal ettiğim gibiydi! İçeri adımımı atar atmaz aşık oldum desem kesinlikle abartmıyorumdur.
Birden yanımda beliren şık ve zarif kadının iç Mimar olduğunu anladım. Elinde çizimler vardı sanırım.
"Günaydın Melisa Hanım, ben İpek iç mimarıyım" dedi elini uzatırken.
"Günaydın İpek Hanım" tokalaştıktan sonra Kübra ile de tokalaştı ve kısa bir tanışma faslından sonra asansöre bindik.
"Dilediğiniz gibi terasın yarısını camdan oda yaptık. Manzarası harika kesinlikle aşık olacaksınız!" 32. Kata bastığında bir an ürperdim. O kadar yüksek miydi bu bina? Demek ki öyleymiş. "Önce yukarı çıkalım sonra merdivenleri kullanarak kat kat aşağı ineriz sizin için de uygunsa. Ayrıca beğenmediğiniz bir şey olursa demeniz yeterli. Aldığım bilgilere göre haftaya açılış var o sıra da bütün binayı baştan aşağı yenilememiz mümkündür. Takıma güveniyorum" dedi mutlulukla.
Biraz fazla konuşan bir iç mimarı mıydı bu ya da bana mı öyle geliyordu?
Terasa çıkar çıkmaz tekrar aşık oldum. Aman Allahım bu ne güzellikti? Burda uyurdum bile!
Kübra "Harika! Bayıldım" dediyse kesinlikte bayılmalık bir manzara demekti.
Oda bej tonlarında iç açıcıydı. Hava kötü olsa bile bu oda insanın içini açması için yeterli olurdu. Biraz gezindikten sonra bir kat aşağı indik.
Burada sekreterimin odası ve üç tane büyük toplantı odası vardı. Odalar da benim odam gibi bej rengindeydi. Sanırım tek giriş katı beyazdı onun dışında her yer bej.
Bir kat daha inince bunun yanlış olduğunu anladım. Bir alt kat kahverengi tonlarındaydı ve çok daha ciddi duruyordu. Bu kat da da üç tane toplantı odası vardı ve kocaman, içinde bir koltuk olan bir alan. Aklıma takılanı anlamış gibi İpek Hanım hemen araya girdi.
"Odayı boş bıraktık. Dinlenmek için ve ya Telefon konuşması gibi şeyler"
"İyi düşünmüşsünüz" dedim ciddiyetle. Bana kalsa sanırım her yer oda olurdu..
Bütün şirketi gezdikten sonra yorulmuştum. İkinci katta kocaman mutfak vardı ve kahve içiyordum. Bir iki küçük şey dışında her şey mükemmeldi hatta planladığımdan çok daha güzeldi.
Haftaya pazartesi ilk iş günü olucaktı. Ben Amerikadayken alınan 300 işci pazartesi başlayacaktı. Ve bu ikinci büyük adımımdı.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜŞ
RomanceBugün benim günümdü. Amerika'da okuduğum üniversite bitmiş yeni iş kurmuştum ve bu işi artık Türkiye'ye de taşıyordum. Benim için ilk büyük adımlardan biriydi. Ben Melisa, 28 yaşında, hala bekar, belki de biraz evli, iş ve partiler dışında bir şey...