12.Bölüm -Suç-

139 9 2
                                    

Klasik bir pazar gününün pek tabi iyi geçmesini beklemiyordum. Yada fazlasıyla aksiyonlu.

Dersaneden, etüt sebebiyle 8 buçuk gibi çıktık. Yine aynı dörtlü ilerlerken ben Graffiti yapmak için onlardan ayrıldım.

Sokakların arasında iki katlı bir evin karşısında aradığımı buldum. Duvar yeteri kadar boştu. Sokak lambasının ışığı da vuruyordu. Çalışmak için kaçınılmazdı. Çantamdan eskiz çalışmalarımdan birini çıkardım. Ve boyalarımı kaldırıma özenle dizdim. Elime aldığım küçük siyah pastelle kaykay taslağı duvara geçirdim. Ardından renklendirme işlemine geldim. Işte en sevdiğim kısım. Sprey boyaları çalkalarken çıkan ses. Aşığım sana.

Misketlerin sesi sokakta yankılanıyor adeta inletiyordu. Outline için seçtiğim mavi rengi çalkalarken arkamdaki iki katlı evden gelen orta yaşlı bir sesle korktum.

"Yavrum, akşam saat kaç? Ne o öyle çıngır çıngır ya?"

"Sen anlamazsın teyze. Hadi evine gir sen."

"Evladım, boyacı evladım! Ne demişler!!-"

Boyacı mı?!!

"Kimler teyze?"

"Eskiler, büyüklerimiz!"

"Ana! Senden eskisi de mi var teyze?"

"Terbiyesiz seni. Sen ne-, Allah ıslah etsin sizi."

Dünya umrumda değilmişcesine, kaldığım ise devam ederken teyzede -şeytan- içeri girmişti.
Tüm boyama işlemlerini bitirmiş son rötuşlarımı yaparken kısa siren sesi duydum, boyalarımı hızlıca çantama tıktım ve yürümeye başladım. Siren sesi yaklaşırken, birden durdu. Omzumun üstünden arkama bakarken o şeytan kadının beni şikayet ettiğini anladım. Adımların hızlanırken "Hey! Sen! Dur!" bağırışlarını duymam depara kalkmama olanak vermişti.

Çantam olmasa bir çita kadar hızlı olabilirdim. Polis arkamdaydı. Sanki dur deyince duracakmış, kaçma deyince bekleyecekmişim gibi bir beklentiyle saçma bir şekilde bağırıyorlardı. Kalabalığın benim için avantaj olabileceğini düşünerek çarşıya daldım ama bu saatte de alkolikler, serseriler ve sarmaş dolaş gezen, gececi sevgililer dışında kimse yoktu. Çoğu dükkanın kepengi inikti. Şansıma şöyle güzel, okkalı şekilde söverken, akciğerlerimin iflas edebileceğini düşündüm. Hala arkamda olan polis peşimi bırakmıyordu ki. Lan alt tarafı bir duvar.

Köşeyi dönerken, o sırada sigara içen bir adama çarpıp yere serildim. Adam da sendelerken bana enteresan bir şekilde bakıyordu. Nefesimin düzene girmesini bekleyemezdim, zorlukla ayağa doğru kalkarken omzuma inen ellerle sırada ki küfrü, bir sonrakine armağan ettim.

"Lan ülkeyi soyup soğana çeviriyorlar, siz Graffiti yapanları yakalıyorsunuz. Gondikler!"

"Yürü! Hakaret ediyor bir de! Daha reşit degilsin ulan!"

İçimden "Vay yavşak" diye geçirmedim değil. Karakola doğru ilerlerken bende ne yapabileceğimi düşünüyordum.

&

"Ya arkadaşlarımdan birini aramama izin verin bari."

"Biz arar, haber veririz, ailene.."

"Ya memur abicim, hadi ben arayayım. Nolur ya?"

Sadece 5 dakika için izin verip çıktı. Bende o sırada aklıma gelen bir numara çevirdim.

"Alo?"

"Şeyma yardımın gerek. Emre, Ömer, Burak, Hümeyra, Selin... kime ulaşabilirsen, atla karakola gel."

"Kötü bişey yok. Sadece yakalandım."

Okul GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin